Büyükataman, "MHP, daha önce gündeme taşınmış olan ve içerisinde anayasanın ilk dört maddesinin değişmesini, cumhuriyet değerlerinin anayasadan ayıklanmasını ve Türk kelimesinin çıkarılmasını ihtiva eden anayasa değişikliği çalışmalarını ve HDP ile birlikte oluşturulabilecek ve ülkenin ve milletin birlik ve bütünlüğünü tehlikeye düşürebilecek bir anayasa değişikliği ihtimalini tamamen ortadan kaldırmıştır. MHP ülkesi ve milleti için inisiyatif almış ve harekete geçmiştir. Bu değişiklik tek adam rejimi getirmeyecektir. Parlamento zayıflamayacak aksine güçlenecektir" dedi.


Yeniçağ yazarlarından Ahmet Takan ise bugün ki köşe yazısında "HDP, 'Evet' derse görürüz..." başlığını kullanarak Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ'a sorduğu soruların cevaplarını yayınladı.

İşte Ahmet Takan'ın yazısının ilgili kısmı;

Tivitırın lideri  Devlet Bahçeli!...

Saray rejimine "hayır" diyenlere, Türkiye'yi uçurumdan aşağı yuvarlamak isteyenlere karşı var gücüyle direnenlere, belden aşağı vurmaktan hiç çekinmemiş. Ortağı AKP'ye etten duvar olmuş!.. Dünü unutmuş, hakaretler yağdırmış.. Mavi kuşun öttürdüğü metinleri, biri isim okumadan anlatsa; "aktiroller yine  sövmüş" dersiniz. Koalisyon ortaklığı demek böyle bir şey!.. AKP söylüyor, Doktor Bahçeli ezber ediyor. Üstüne iki kat ekleyip ortaya karışık hakaretle Don Kişot'luk vazifesini hakkıyla yerine getiriyor...

Tavan yapan bu hırçınlık, belden aşağı vuruşlar, Türk milletine gerçekleri anlatmaya engel olabilecek mi?.. Herkesi korkudan köşeye çektirip, sindirebilecek mi?.. Tivitırın lideri Doktor Devlet Bahçeli, çok kötü sövüyor, çok acımasızca tehdit ediyor, diye korkudan lal mı olacağız?..

AKP-MHP Genel Merkezinin yürüttüğü kara propagandaya karşı verilecek çok oturaklı cevaplar var. MHP Genel Başkan adayı Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ'a sorduk. O da YENİÇAĞ'a açık seçik net yanıtlar verdi.

-- "Hayır"cı Türk Milliyetçileri, HDP ile aynı çizgide diye yürütülen kara propagandaya ne diyorsunuz?..

"Abdullah Öcalan ile aylarca İmralı adasında 'Yeni Türkiye' dedikleri federal-çok milletli devletin anayasasını tartışan ve kaleme alan AKP'dir. Sonunda ulaştıkları anlaşmayı utanmadan ecdadın sarayında Dolmabahçe'de imza töreni ile açıklayan AKP'dir. Ancak bu arada Suriye'de güçlenen PKK, 'özerklik olmaz, doğrudan konfederasyon' diyince AKP-PKK-HDP anlaşması bozulmuştur. HDP bunun üzerine Erdoğan'a 'Seni başkan yaptırmayacağız' demiştir. Şimdi bu AKP Türk Milliyetçilerine HDP ile aynı çizgide olma suçlamasında bulunur ise onlara vereceğimiz cevap kısaca 'Hadi oradan Öcalan ile başkanlık anayasası yazan siz değil miydiniz?' der geçeriz. Üstelik hala pazarlığa devam ediyorlar. Hani bir laf vardır ya: Konuşana bak….

Balgat'ın durumu

Peki, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden önce MHP 'Başkanlığa Hayır' derken, HDP'de pazarlık için 'Başkanlığa Hayır' diyor muydu? Evet, diyordu. Başkanlığa 'Hayır' demek, Türk Milliyetçilerini 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesinde HDP ile aynı çizgiye getirmedi de şimdi mi getirecek?  Keza CHP, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden önce Başkanlığa MHP gibi karşı çıkmıyor muydu? O zaman kimse CHP ile aynı çizgide olmayalım başkanlığa karşı çıkmayalım diyor muydu? Bunun üzerinden siyaset üretmeye kalkmak acizliktir.

Üstelik, TBMM'de yapılan oylamada HDP sözcüleri görünürde Başkanlık Anayasası aleyhine konuştular ancak hiçbir HDP'li 'başkanlığa Hayır' oyu vermedi. Çünkü hala Saray ile Öcalan-HDP arasında pazarlık devam ediyor. Referandumdan önce bu pazarlığın nasıl biteceğini bilmiyoruz. Özetle, HDP'nin nerede durduğu hala belli değildir pazarlıkların sonunda HDP referandumda 'Evet' diyeceğini açıklar veya gizlice seçmenine 'Evet' oyu verin derse görürüz." 

--"FETÖ"cüler ne yaptı?

"Üstelik, AKP içinde Bylockçu diye aylarca reklamı yapılan milletvekilleri de 'Evet' oyu verdiğine, FETÖ 'Evet' vereceğiz açıklaması yaptığına göre, bu sahte kamplaşmalar üzerinden başkanlığı Türk Milletine yutturmaya kalkmayın. Şundan emin olun; başkanlığı desteklemek, MHP için Öcalan'ın idamı konusunda izlenen politikanın ortaya çıkardığı sonuçlardan çok daha ağır sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Başkanlık sonrasında Allah korusun 'Evet' çıkar ise Türkiye'nin başına gelecek felaketlerden MHP sorumlu tutulacaktır.

Tekrar uyarıyorum, bu anayasa değişikliği geçerse tek adam olan başkan özerk bölgeler kurabilir. Eğer Anayasa değişikliği gerçekleşir ise 123. Madde şu şekilde olacaktır: "İdare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulur." Özetle, Cumhurbaşkanına kararnameler ile nereye gideceği belli olamayacak şekilde devlet teşkilatını düzenleme yetkisini muhafaza ettiği gerçeğinin altını çizmek isterim. Cumhurbaşkanı, 123'ncü  Madde'nin yeni hali ile örneğin bir çok ili içine alan koordinatör valilikler kurup, koordinatör valilerin yetkilerini bölgesel yönetimler kurabilecek şekilde  düzenleyebilir. Erdoğan, bu yetkiyi yeni bir müzakere ve çözüm sürecinde üzerinde İmralı'da ve Oslo'da uzlaşılan, Dolmabahçe'de ilan edilen iki milletli devletin temellerini oluşturacak şekilde kullanacaktır.

Özetle, kimse Türk Milliyetçilerinin aklı alay etmeye kalkmasın. Çünkü Türk Milliyetçileri akılları ile alay etmeye kalkanlardan çok daha akıllıdır. Tarih bunun şahididir. "

--Başkanlığı, MHP Genel Merkezi ve AKP Dışında destekleyenler?..

"Türk Milliyetçileri başkanlığa karşı çıkıyor. Balgat'ta küçük bir grup kendilerini Ülkücü Hareketten ve Türk Milliyetçiliğinden soyutlayarak Erdoğan'ı başkan yapmak için çırpınıyorlar. Ancak onların dışında Başkanlık için çırpınanlar var. Birincisi Hizbullah'ın siyasi örgütü olan Hüda-Par. Hüda-Par, başkanlık rejimini destekliyor. Saha da AKP ile birlikte çalışacak. Başkanlığı diğer destekleyen ise Mesut Barzani ve partisi KDP. Daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. Ondan dolayı cepheleşme tartışması açanlar bundan zararlı çıkarlar."

--"ABD ve AB Türkiye'de Başkanlığa Karşı" şeklindeki propaganda doğru mu?

"Hayır, ABD ve AB Türkiye'de başkanlık rejimine karşı değil, hatta bir kişi bütün sistemi kontrol edince o kişiyi kontrol ederek bütün sistemi/devleti kontrol etmek mümkün olduğu için başkanlık sistemine örtülü bir destek veriyorlar. 1 Mart Tezkeresi döneminde Türkiye'de başkanlık sistemi olsaydı, Irak Savaşı'nda ön safta olurduk. Başkanlık sistemi olsaydı, çoktan Türk ordusu Esad'ı devirmek ve Şam'ı fethetmek için Suriye'ye yollanmış olurdu. Özetle, parlamenter rejim Türkiye gibi ülkeler için bir milli güvenlik rejimidir. Bundan dolayı ABD ve AB başkanlık sistemini destekliyorlar. Örneğin; ABD'de devam etmekte olan Rıza Sarraf davasının görülmesi Ocak 2017'den Ekim 2017'ye ertelendi. Neden ise, Rıza Sarraf kendisinin 1 ay daha fazla hapishanede yargılanmadan yatmasını sağlayacak bir düzenleme istediği ve Amerikan yargısı da bunu kabul etti. Böylece Türkiye'de referandum sürecinde ABD'deki Türkiye ile bağlantılı ve siyasal sonuçlar doğurabilecek dava tamamen gündem dışına düştü. Öte yandan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye'deki durumu acil görüşme teklifini reddederek görüşmeleri yaz 2017'e erteledi. Ne ABD'den ne AB'den Saddamcı başkanlık sistemi girişimine açık/kapalı bir karşı çıkış gelmedi. "

Editör: TE Bilişim