"Eğleniyo muyuz anam!" 

Yıllarca 'öteki' edebiyatıyla büyüdüler… Sonra 'öteki'ne benzeme, hatta onu geçme mücadelesi içine girdiler… 

Sözde tesettüre bulanmış şımarık muhafazakârlığın, para, lüks ve şatafatla imtihanını -huşu içinde- milletin gözüne sokmasa huzur bulamayacak olan o tuhaf kavmin halleri şimdilerde pek bir göz kamaştırıyor!.. 

Yolun başında Hz. Ömerleri, Ebu Zerleri, Ömer b. Abdülazizleri gösterip, finali Karun özentisiyle yapmaya kalkışmak ne zavallı bir yolculuğu resmediyor böyle… 

Lüksü ama onunla birleşince çok daha acınası olan görgüsüz muhafazakârlığı hayat biçimi yapmak ve bunu açıktan sergilemek, nasıl rezil bir kültürün meydan okuduğunu gösteriyor… 

Oysa bu kaybettiriyor ve kaybettirmeye devam edecek… Sahiplerine kaybettirecek… Tesettüre kaybettirecek… Dindarlığa kaybettirecek… Yıllar önce de iddia etmiştim… Bunun sosyal bedelini maalesef masum dindar çoğunluklar da ödeyecek!.. 

***
Yeri gelmişken hatırlatmadan geçmeyelim: 'Tefessüh' içeriden çürüme demek... İktidar sonrası zengin muhafazakâr dönüşümü bundan daha iyi anlatan kelime olmasa gerek...

'Beyaz'ın neyi varsa, yılların ezikliğini gidermek için kendilerinde de olsun istediler... Son yıllarda bir elin parmaklarından çok 'yaşam ve stil'i yönlendiren moda dergileri çıkardılar... Arap kralının kızına isim verir gibi dergilerine isimler buldular ama tüketim tipinde Batı'yı örnek aldılar...

Zengin muhafazakâr erkeğin bermuda şortla gezebildiği, gözünün dört döndüğü dünyada, o katmandaki muhafazakâr kadına ise pahalı 'İslâmî moda trendleri'yle ilgilenmek, diğer tekstil piyasasına göre uçuk seyreden tesettür piyasasına, eğlence ve dinlence dünyasına saplanmak kaldı... 

Yıllarca 'öteki' muamelesi gören ve şimdi fırsatı yakalamışken, 'kayıp yıllar'ı o 'ötekiler'e benzeyerek telafi edeceğini zanneden bir kafa bu... Yılların birikimini ve ezikliğini atmak için o yoz dünyaya koşar adım ilerliyor... 

'Öteki'nde ne varsa kendisinde de olacak... Öbürü 'beyaz'sa, bu 'beyaz ötesi' kesilecek... 'Sıradan' dindarların dünyasından sıyrılıp sınıf atlayacak, 'kapalı devre' hayata geçecek!.. Bütün bu değerlerden kopuşu erzak bahşederek veya 'küçük zuhuratlar'da bulunarak örtebildiğini zannedecek!..

Büyük şehirlerin kenarlarına ilişerek hayata tutunmaya çalışan ezik yığınların öfkesi bu iktidarın vücut bulmasında en önemli etkenlerden birisi olmuştu... O eziklerin dünyaya ait hâllerinde büyük bir değişiklik yok... Yine yoksullar ve işin kötü tarafı çaresizler... Ama bu dönem farklı bir sınıfı doğurdu:

Yeni zengin, şımarık, değerlerinden kopuk, içşelleştirmeye çalıştığı neoelitizmi yüzüne gözüne bulaştıran, parayı afyon gibi kullandığını fark etmeyen muhafazakâr krem tabakası!..

'Öteki'ne benzeme, hatta geçme telâşıyla dünyalıklarını ne yapacağını şaşırmış nevzuhur klan!.. İşte bunun adı tefessüh, yani içten çürüme... Bunlara Warner Bros stüdyoları gibi içinde dolaşırken terapiye yarayan, kendilerini farklı hissedecekleri 'stüdyo yaşam alanları' kurmak lâzım, çakma

Nişantaşı veya çakma Etiler gibi... Fazlaca olan boş vakitlerini oralarda geçirseler, belki daha da mutlu olurlar, kim bilir? 

***
Hani Allah'ın resulüne halini arzetmek için yaşlı bir kadın gelmişti de, heyecandan tir tir titreyip bir şey söyleyemeyince, Allah resulü ona şöyle seslenmişti:
"Korkma! Ben kuru et (ekmek) yiyen Kureyşli bir kadının oğluyum!.."

Allah resulü bile kendisine 'kuru et yiyen kadının oğlu' unvanını layık görürken, biz muhafazakâr şımarıklara ne unvan, ne mal, ne eğlence, ne özenti yetiştirebiliyoruz!.. 

Yıllarca üzerinden beslendiği 'öteki'ni geçmezse rahat edemeyecek!.. O kokuşmuş şatafatını gözümüze sokmazsa huzur bulamayacak!.. 'Kınadıklarıyla imtihan olurken' o kınadığına tur bindirmezse gece rahat uyku uyuyamayacak!.. 'İki günü bir olan ziyandadır'ı çarpıtıp, rezillikte her gün bir önceki günü geçmezse sanki nazara uğrayacak!.. 

Servet Avcı / Yeniçağ

Editör: TE Bilişim