Lafı uzatmadan, son söyleyeceğimizi ilk önce söyleyelim. Evet Türkiye (Sayın Cumhurbaşkanı kendisini Türkiye ile eşit görüyor ya) bir daha kandırıldı.

Hem de rencide edilerek kandırıldı. Barış Pınarı Harekatı başladığı gün ABD Başkanı Trump’ın Sayın Cumhurbaşkanı’na yazdığı o iğrenç mektubu hatırlatalım.

Söz konusu mektup şöyle:

“Sayın Başkan,

İyi bir anlaşmaya varalım! Binlerce insanın katledilmesinden sorumlu olmak istemezsiniz ve ben de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemem – ki bunu yaparım. Rahip Brunson sırasında size zaten bunun küçük bir örneğini gösterdim.

Bazı sorunlarınızı çözmek için çok çalıştım. Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın. İyi bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum ([SDG Genel Komutanı Mazlum Kobani) sizinle müzakere etmeye istekli ve geçmişte asla vermeyecekleri tavizleri vermeye de istekli. Onun bana yazdığı, benim yeni aldığım mektubun bir kopyasını size gönderiyorum.

Bu işi doğru ve insancıl bir şekilde hallederseniz, tarih sizi iyi hatırlayacaktır. İyi şeyler yaşanmazsa, tarih sizi sonsuza dek bir şeytan olarak hatırlar. Sert adam olma! Aptallık etme!

Seni daha sonra arayacağım…”

Evet sevgili okuyucularım. Küstahça yazılan bu mektup, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın nezdinde Türkiye’ye ve Türk Milletine yapılmış bir saygısızlıktır.

Eğer bu iğrenç mektubu ABD’liler basına sızdırmasalardı Türk kamuoyunun yine haberi olmayacaktı. Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada biz o mektubu çöpe attık. Biz o mektuba cevabı 9 Ekim günü başlattığımız Barış Pınarı Harekatı ile zaten vermiştik diyor. Bu cevap Türk Milletinin gözünün içine baka baka vatandaşlarla alay etmektir. Bu mektuba aynı sertlikle cevap verilmeliydi.

Geçelim.

Dün akşam Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile yaptığı son derece kritik görüşmenin sonuçları ortaya çıktı. Görüşmenin sonuçlarını Mike Pence açıkladı.

Mike Pence, “120 saatlik ateşkes için anlaşmaya vardık, YPG 32 kilometre güneye çekilecek” dedi. Trump, “Erdoğan zeki bir adam” dedi ve Türkiye’ye teşekkür etti. Aynel Arap (Kobani) ve Kamışlı gibi bölgelerin, güvenli bölgenin dışında tutulacağı anlaşıldı!

Peki Türkiye, nasıl durduruldu. Harekatla ilgili gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan olsun gerekse diğer yetkililerden tam bir kararlılık konuşmaları yapılıyordu. Ne oldu da bir anda harekat durduruldu ve terörist gruplar korumaya alındı. Olay şudur.

Trump yönetimi tarafından Türkiye’ye karşı Halkbank davası şantaj olarak ortaya konuldu. Halkbank davasının ikinci bölümü başlıyordu. Burada asıl maksat sanık sandalyesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı oturtacaklardı. Tüm gelişmeler bunu işaret ediyordu. İlk davada Rıza Sarraf’a sormuşlardı. Ancak olayın pek üzerine gidilmedi. Davanın ikinci bölümünde ipin ucu Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a dayandırılacaktı. Dahası ABD yönetimi tarafından 3 bakana getirilen yaptırım kararını ABD Kongre üyeleri Trump’ın yaptırımlarını çok hafif ve inandırıcı bulmuyorlardı. Senatörler Lindsey Graham ve Chis Van Hollen’ın yaptıkları yeni tedbir hamlesi ile tedbir konulan üç kişinin yanında, sayın Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve maliye Bakanı Berat Albayrak ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın da eklenmesini istiyorlardı.

Olay birazda zülfü yâre dokunduğu için ABD’nin tüm teklifleri kabul edilmiş ve sınır ötesi yaptığımız Barış Pınarı Harekat tüm hızıyla devam ederken aniden durdurulmuş oldu. Demek ki neymiş? Eyyy Amerikaaaa diye başlayan nutukların hiçbir anlamı yokmuş. Suriye üzerinde oynanan santranç oyununda Türkiye kaybetmiş ama terörist gruplar (PYD, YPG, PKK, SDG) kazanmışlardır.

Lafı eğip bükmeye gerek yoktur. Türkiye ‘Güvenli Bölge’ konusundaki çabaları ve verilen emekler sonuçsuz kalmış ve fiyasko ile sonuçlanmıştır.