AKP iktidarının Çin korkusu yüzünden güvenlik güçleri Ankara’da Doğu Türkistanlıların kaldıkları otelleri muhasara altına aldı, Doğu Türkistan Türklerine ve Doğu Türkistan davasına destek vermek amacıyla Milliyetçi-Ülkücü 12 Sivil Toplum Kuruluşu (STK) Çin Büyükelçiliği önünde protesto etmeleri engellenen ve bir otele sığınmak zorunda kalan Uygur Türklerini kaldıkları otelde ziyaret ederek yanlarında olduklarını ifade etti. Otelin önünde yapılmak istenen basın açıklamasına AKP hükümetinin talimatları doğrultusunda izin verilmemesi üzerine STK temsilcileri otelin içine girerek burada açıklama yapmak zorunda kaldı. Alparslan Türkeş Vakfı, Selçuklu Vakfı, Tamga Türk, Eksen, Fırat’ın Kardeşleri, Ülkü Bağı, başta olmak üzere birçok STK basın açıklamasına destek verdi.

STK’lar adına Alparslan Türkeş Vakfı Genel Sekreteri Alpaslan Yılmaz ve araştırmacı-yazar Metin Turhan ilk konuşmaları yaptılar. Yılmaz ve Turhan yaptıkları konuşmalarında “Doğu Türkistan Türkleri yalnız değildir, Doğu Türkistan Türkiye’dir “ ifadesini kullandılar.

Merhum Alparslan Türkeş’in, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol ve dava arkadaşı, Ülkücü hareketin önde gelen isimlerinden, araştırmacı-yazar Hakkı Öznur, Doğu Türkistan davasını, Doğu Türkistan şehitlerini ve kızıl Çin’in 72 yıldır Doğu Türkistan Türklerine yönelik baskılarını, zulümlerini ve Çin’in ülkemizdeki muhiplerini , işbirlikçilerini anlatan tarihi öneme sahip bir konuşma yapmıştır.

Başta Uygur Türkleri olmak üzere basın açıklamasına katılanlar, konuşmadan duygulanmış, hüzünlenmiş ve gözyaşlarını tutamamışlardır. Ülkücü fikir ve siyaset adamı Hakkı Öznur burada yaptığı konuşmanın içeriğinin de yer aldığı, “Doğu Türkistan Davasını , kızıl emperyalist Çin’i ve işbirlikçilerini” anlatan, ele alan yazılı bir açıklama da yaptı. Açıklamanın tam metni:

BAŞBUĞ VE MUHSİN BAŞKAN YAŞASALARDI UYGUR TÜRKÜ’NE KİMSE DOKUNAMAZDI

Çin muhibbanları , Maocular devlet protokolünde, kızıl Pekin rejiminin zulmüne maruz kalan Doğu Türkistanlı kavim kardaşlarımız Ankara’da bir otelde muhasara altındalar. Doğu Türkistan’da, Uygur Türklerine yönelik soykırım, katliam, zulümler yapılıyor. Doğu Türkistan Türkiye’dir. “Doğu Türkistan Kırmızı Çizgimizdir”

Dünya Türklüğünün lideri merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve şehit liderimiz milletin adanı Muhsin Yazıcıoğlu, eğer bugün hayatta olsalardı, AKP iktidarı, Doğu Türkistan Türklerine baskı yapamaz, onlara bu eziyeti edemezdi.

İki büyük lider Türkeş ve Yazıcıoğlu’nun yokluğu hem Türkiye’de hem de Türk dünyasında derinden hissediliyor. Türkeş ve Yazıcıoğlu, Pekin rejimine meydan okurlar, sonuna kadar Uygur Türkü kardeşlerimize sahip çıkarlardı. Yine Doğu Türkistanlı aileleri Meclis’te ağırlar, bağırlarına basarlardı. Muhsin Başkan, 1998 yılında Doğu Türkistan heyetini hem de o dönemin iktidarının gözü önünde Meclis’te ağırlamış, kızıl Çin rejimine sert tepki göstermiş ve kendisini ziyaret eden heyete sahip çıkmış, güvenlik güçleri ses bile çıkartamamıştı.

mazlum ve soykırıma uğrayan Uygur Türklerine sahip çıkmalı ve onlara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı vermelidir. Dünya Türklüğünün kalbi olan Türkiye, Komünist diktatörlüğün katliamlarına, zulümlerine asla sessiz kalmamalı. Telafer Çanakkale’dir, Kerkük Sivas’tır, Doğu Türkistan Ankara’dır.

Türk milleti, Doğu Türkistan Türklüğünün büyük liderleri Osman Batur’un, İsa Yusuf Alptekin’in emanet ettiği Doğu Türkistan davasına sahip çıkmaya devam edecektir.

Bir kez daha ifade ediyorum, Başbuğ Türkeş’in, şehit Lider Muhsin Başkan’ın dava ve yol arkadaşları Ülkücüler, Alperenler, Bozkurtlar, Doğu Türkistan Davasına sahip çıkmaya Uygur Türklerinin yanında olmaya devam edeceklerdir. Doğu Türkistan Türkü yalnız değildir.

DOĞU TÜRKİSTAN DAVASINA, BAŞBUĞ TÜRKEŞ VE ŞEHİT LİDER MUHSİN BAŞKAN SAHİP ÇIKMIŞTIR

Türk dünyasında büyük kabul, sevgi görmüş ve her zaman kendisine güven duyulmuş, itimat edilmiş iki büyük lider, rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamları boyunca dünya Türklüğünün meseleleri ile her zaman yakından ilgilenmiş ve onlara sahip çıkmıştır.

1949 yılında, Doğu Türkistan’ın Komünist Çin işgaline uğramasıyla vatanlarından ayrılan ve büyük çoğunluğu Türkiye’ye yerleşen Doğu Türkistanlılar, davalarını dünya kamuoyuna duyurabilmek için büyük bir çaba ve yoğun bir çalışma içerisine girmiştir.

Doğu Türkistan’ın son başbakanı, 17 Aralık 1995 yılında Hakk’a yürüyen, büyük lider İsa Yusuf Alptekin, Türkiye’ye sığındığı günden başlayarak vefatına kadar Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü anlatmaya çalıştı.

20. yüzyılın bağımsızlık mücahidi, Doğu Türkistan davasının yılmaz savunucusu İsa Yusuf Alptekin’in hayatı ve mücadelesi, milleti için bir ışık olup, Türk milletinin gönlünde taht kurmuştur. İsa Yusuf Alptekin adı Doğu Türkistan ile özdeşleşmiştir. Doğu Türkistan mücadelesi denilince akla gelen en önemli isimlerden biri merhum İsa Yusuf Alptekin’dir.

Doğu Türkistan Türklüğünün bilge lideri İsa Yusuf Alptekin, 94 yaşında vefatından hemen önce şu son sözleri söylemişti: “Doğu Türkistan davasını sizlere emanet ediyorum…”

Başbuğ Türkeş ile de defalarca görüşen merhum İsa Yusuf Alptekin, Başbuğ Alparslan Türkeş’e vatan aşkıyla sarıldığı anın fotoğrafı her birimizin hafızasında canlı ve dipdiri tutması gereken bir rehberdir aslında.

Kıbrıs’ta, Türkmeneli’nde, Doğu Türkistan’da, Batı Trakya’da, Orta Asya’da velhasıl bütün Türk İslam coğrafyasında hep ilk akla gelen liderler, Başbuğ Türkeş ve şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’dur. Merhum Yazıcıoğlu, Doğu Türkistan davasına büyük önem vermiş, Türk dünyasının ve Doğu Türkistan Türklüğünün her zaman yanında olmuştur. Şehit lider Yazıcıoğlu, Doğu Türkistan ile ilgili yapılan bütün faaliyetlere katılmış, mitingler düzenlemiş, salon toplantıları tertip etmiştir.

MUHSİN BAŞKAN, DOĞU TÜRKİSTAN HEYETİNİ MECLİSTE AĞIRLADI, SAHİP ÇIKTI, KİMSE ONLARA DOKUNAMADI

Milletin adamı, tavizsiz Türk milliyetçisi, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, dünyanın birçok ülkesinden gelen Doğu Türkistan gruplarıyla ve Türkiye’deki Doğu Türkistanlı STK’larla hem TBMM’de hem BBP Genel Merkezi’nde defalarca görüşmüş, açık destek vermiş, dertlerini dinlemiş, istek ve taleplerini devletin yetkili kurumlarına ve ülkeyi yöneten iktidarlara iletmiştir. Devletin ve ülkeyi yöneten siyasal iktidarların Doğu Türkistan davasına hararetle sahip çıkmalarını, zulme uğrayan soydaşlarımıza devletin kol kanat germesini ve himaye etmesini istemiştir.

Doğu Türkistan meselesinde, sanki vebalı gibi siyaseten kaçıldığı bir süreçte Doğu Türkistan heyetini TBMM’deki odasında kabul eden, Meclis kürsüsünde konuşma yapan ve Meclis’e önerge veren Muhsin Yazıcıoğlu’nun bu tavrı, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ve STK’ları çok duygulandırmıştı.

Türk milletinin vicdanı Muhsin Yazıcıoğlu, büyük lider İsa Yusuf Alptekin’i gençliğinde dinlediğini, Doğu Türkistan’ı ve onun davasını yakından takip ettiğini söylüyor ve yaptığı bir konuşmada, “Doğu Türkistan görmezden gelinemez. Doğu Türkistan'a Çin'in bir iç meselesi gibi bakılamaz. Doğu Türkistan ana yurdumuzdur, tarihimizdir. Komünist Çin, Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir” diyordu.

Ömrünü aziz Türk milletine, Türk dünyasına, Türklüğe adayan şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu, her zaman Doğu Türkistan halkının yanında olmuş, Doğu Türkistan davasını ve mazlum insanların dertlerini kendi dert ve davaları olduğunun altını çizmiş ve “Eğer İslam dünyası Müslüman arıyorsa Doğu Türkistan Müslümandır... Eğer Türk dünyası Türk arıyorsa Doğu Türkistan Türk'tür... Çin zulmü altında yanan Doğu Türkistan'a ses ver!” demiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehit düştüğü haberinin duyulması ile, Türkiye’mizin ve dünyanın dört bir yanından Muhsin Başkan’a son vazifelerini yapmak için koşarak gelen milyonların içinde ülkemizin çeşitli vilayetlerinden yaşayan Doğu Türkistanlı can gardaşlarımız da vardı.

DOĞU TÜRKİSTAN DAVASINA EN BÜYÜK DESTEĞİ ÜLKÜCÜ HAREKET VERMİŞTİR

Geçmişten günümüze tüm iktidarlar, Türk dünyasına gereken ilgi ve alakayı göstermemişler, yalnızca Ülkücüler bütün samimiyeti ve içtenlikleri ile Türk dünyasına ve Doğu Türkistan’ın istiklâl mücadelesine en büyük desteği vermiş, kayıtsız ve şartsız sahip çıkmışlardır.

12 Eylül 1980 öncesi; sokaklarda, caddelerde ve meydanlarda; “Esir Türklere Hürriyet! Doğu Türkistan’a Hürriyet!” diyen, “Kerkük Türk’tür, Türk Kalacak!”, “Mao değil Alpaslan, Vietnam değil Türkistan!”, “Ne Amerika Ne Rusya Ne Çin!” diye haykıran, Doğu Türkistan, Kerkük, Batı Trakya Türkülerini, hoyratlarını, dillerinden düşürmeyen, “Çırpınırdı Karadeniz” marşı ile yürüyen, kara ve kızıl emperyalizme karşı çıkan, “Ülkümüz göklerde dalgalanan bir sancak, Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak!” deme cesaretini gösteren yalnız ve yalnız Ülkücüler’di…

72 YILDIR KOMÜNİST ÇİN SOYKIRIM UYGULUYOR KATLİAMLAR YAPIYOR.

“Türklerin Ülkesi” Türkistan, Türklerin ata yurdudur, Türklerin yaşadığı coğrafyanın adıdır. Türkün vatanı, Türklüğün ana yurdudur. Dünya Türklüğünün beşiği ve Türk medeniyetinin kaynağıdır. Türkistan, tarihi ve coğrafi bakımdan öz be öz Türk yurdudur. Uygur Türkleri, tüm dünya Türklüğünün özbeöz kardeşidir.

Tarih boyunca Çin ve Rus emperyalizmi, Doğu Türkistan’ı hep hâkimiyetleri altına almaya, işgal etmeye çalıştılar. Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız, millî kimliklerini ve vatanlarını korumak için çok büyük mücadele verdiler ve vermektedirler. 1949 yılında Doğu Türkistan’ı işgal eden komünist-emperyalist Çin rejimi, 72 yıldır Doğu Türkistan’da din, dil, kültür, yaşam tarzı ve hayatın tüm alanlarında baskı kurarak yıkıcı politikalarına devam etmektedirler.

Doğu Türkistan Türkleri, kızıl Çin şovenizminin en fanatik dönemini komünist diktatör Mao'nun 1966-76 yılları arasında uygulattığı “Kızıl Kültür Devrimi” esnasında yaşadı. Camiler yıkıldı, toplu ibadet yasaklandı. Dilinden ve dininden vazgeçmeleri için her türlü yıldırma ve baskı yöntemine maruz kaldılar. Çin zulmü, kızıl diktatör Mao’nun ölümünden sonra da “bir devlet politikası olarak” devam etmektedir.

Doğu Türkistan denilince akıllara direk Çin zulmü, tecavüzler, kanlı soykırımlar gelmektedir. Komünist rejim, Doğu Türkistan’da mülkiyet, dil ve din üçgeninde büyük baskılar kurmaktadır. Çin'in, Doğu Türkistan'daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni, halkın Müslüman ve Türk olmasıdır. Çünkü komünist Çin, bölge üzerindeki hâkimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak, halkın millî ve İslami kimliğini görmektedir.

Komünist Çin tarafından katledilen Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın sayısı korkunç boyutlardadır. 1949-2020 yılları arasında milyonlarca Doğu Türkistan Türkü, kızıl Çin ordusu tarafından şehit edildi.

Komünist Çinli zalimlere, “Ben can verebilirim. Fakat milletim, dünya durdukça mücadeleye devam edecektir.” diyen, 20. yüzyılda kızıl Emperyalist Çin’e karşı en büyük mücadeleyi veren Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan biri olan Osman Batur Han’ın adının telaffuzu dahi bugün Komünist Pekin yönetimini titretmeye yetmektedir.

Kızıl Çin askerleri, dünya Türklüğünün büyük kahraman liderlerinden Osman Batur’u, 29 Nisan 1951 tarihinde önce kulaklarını, sonra kollarını keserek Urumçi’de kurşuna dizerek şehit ettiler.

KIZIL ÇİN’İN EMPERYALİST GÖÇ POLİTİKASI DEVAM EDİYOR

Dünyaya kapattığı Doğu Türkistan’da, halkın hak arayışına izin vermeyen Komünist Çin, bu tutumu ile vahşi yüzünü bir daha ortaya koymuştur. Kızıl Çarlar, Doğu Türkistan Türklüğünü yok etmeye, imha etmeye, terör estirmeye devam ediyor. Doğu Türkistan topraklarında Türklerin can ve mal güvenliği yoktur. Doğu Türkistan’da yaşananlar bir soykırımdır. Terörist Çin, asimilasyon ve tecrit uygulamaya devam ediyor.

Mao adlı komünist diktatör ve onun izinde giden tüm ÇKP’li zalim despot yöneticiler, kızıl Çarlar, Doğu Türkistan Müslümanlarını yok etmek istemektedirler. Çin yönetimi Doğu Türkistan halkını asimileye tabi tutarak, millî kimliği olan “Türk” ismini kullanmalarına, millî kültürlerini yaşamalarına izin vermemektedir.

Bugün, Doğu Türkistan’da 40 milyon Türk işgal edilmiş vatanlarında esaret ve zulüm altında yaşıyor. Sömürgeci Çin, milyonlarca Çinli’yi, Doğu Türkistan topraklarına zorla yerleştirerek, nüfus dengesini değiştirmeye, Türkleri ata topraklarından sürmeye, onları dağıtmaya çalışmaktadır.

Doğu Türkistan topraklarında Türklerin, can ve mal güvenliği yoktur. Doğu Türkistan’da yaşananlar bir soykırımdır. Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz 72 yıldır idam ediliyor, işkencelerden geçiriliyor, zindanlara dolduruluyor. Hâlen milyonlarca soydaşımız, kızıl Pekin rejiminin zindanlarında bulunuyor. Terörist Çin, asimilasyon ve tecrit uygulamaya devam ediyor. Yüz binlerce kişi yargılanmaksızın, hapishanelerde ve çalışma kamplarında tutuluyor.

Tarihi, Doğu Türkistan’da soydaşlarımıza yaptığı insanlık dışı muamelelerle ve soykırımlarla dolu olan Çin, Doğu Türkistan Türklüğüne karşı doğrudan ya da dolaylı olarak soykırım uygulayan en büyük terörist ve asimileci devlettir.

Komünist diktatör Çin, 72 yıldır işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan'da, asimilasyon ve soykırım yapmakta, ilim ve âlim yönüyle bereketli olan Türkistan topraklarında zulmünü olanca hızıyla sürdürmektedir.

Çin hükümeti, Doğu Türkistan bölgesindeki Türk nüfusu gözetim altına almak ve muhtemel olayları bastırmak için toplama kampları ve hapishanelerden oluşan büyük bir ağ kurdu. "Teröre karşı uluslararası savaş" bahanesiyle kanaat liderleri, iş adamları, alimler, öğrenciler ve çiftçilerin de aralarında bulunduğu 3 milyon Uygur Türkü, hapishanelere konuldu. Komünist Çin yönetimi, açık hava cezaevine dönüştürdüğü Doğu Türkistan’da, her türlü zulmü yapmaya devam ediyor.

Çin, Doğu Türkistan'da işgalcidir, işkencecidir, zalimdir, her türlü kötülüğün failidir.

Çin, toplama kampları kuruyor.

Çin, yok etme kampları kuruyor.

Çin, asimile etme tezgâhları üretiyor.

Çin, Doğu Türkistan'da soykırım gerçekleştiriyor.

Her türlü insanlık dışı zulüm politikası ile Uygur Türklerine kan kusturan işgalci ve terörist Çin devletinin bu soykırımı yapmasının asıl sebebi, Doğu Türkistan Türklerinin istiklal mücadelesi ve Çin zulmüne karşı çıkışıdır. 1948'de Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre Doğu Türkistan'da yaşananlar bir soykırımdır.

Çin, Doğu Türkistan’da yaptığı soykırımı örtbas etmek için özellikle Müslüman ülkelerle ve iktidarlarla çok yakın siyasi ve ticari ilişkiler kuruyor. Çin, Arap dünyasına karşı özel bir ilgi ve alaka duyuyor. Ekonomik gücü nedeniyle diplomasiyi çok iyi kullanıyor. Bu ülkelerde uluslararası ölçekte iş yapan şirketlerle ticari bağlar kurarak, iş ve finans dünyası ile yakın temasta bulunuyor. Bu ülkelerin sahip oldukları ulusal ve uluslararası ölçeğe sahip şirketlerin, Çin’de yatırım yapmalarına ve iş birliği ile çalışmalarına müsaade ediyor. Çin siyasi ve ekonomik gücü ile yazılı ve görsel medyayı satın alıyor, onlara Çin propagandası yaptırıyor. Çin yanlısı beşinci kol faaliyeti yürüten çevrelere açık destek veriyor.

Türk dünyasının iki tarihi düşmanı vardır; Çin ve Rusya. Dün öyleydi, bugün değişen bir şey yok. Çin’in Türkiye distribütörü olarak bilinen, Çin’in sözcülüğünü yapan, “CIA devrimcileri” denilen Maocu çevre, her zaman sistem tarafından korunmakta ve kollanmaktadır.

Kızıl Çin’in Doğu Türkistan’daki sistematik asimilasyon ve baskı politikalarını, modern Nazi kampları olarak bilinen toplama kamplarını bilerek görmezden gelenler, bu insanlık düşmanlarının iş birlikçileri ve suç ortaklarıdır.

MESUT YILMAZ BAŞBAKAN’KEN “GÖK BAYRAK” YASAKLANMIŞ DOĞU TÜRKİSTAN DERNEKLERİNE BASKI UYGULANMIŞTIR

Türkiye’deki iktidarlar, Doğu Türkistan davasına ve Türk dünyasına ilgisiz kalmışlardır. Türkiye’deki siyasi iktidarlar, başta Doğu Türkistan olmak üzere, Türk dünyasında yaşananlara hep kayıtsız kalmış, ilgilenmemiştir. Daha da acısı, soğuk savaş döneminden günümüze Rusya ve kızıl Çin devleti ile iyi ilişkiler kurmuş ve hep bu ülkelerin dediklerini yerine getirmiş, baskılarına boyun eğmiştir.

Bunun en açık örneklerinden biri 1998 yılında yaşanmıştır. 23 Aralık 1998 tarih ve 36 sayılı Başbakanlık gizli genelgesiyle Türkiye’de Doğu Türkistan’ın adının anılmasını ve Doğu Türkistan’ın ay-yıldızlı gök bayrağın asılmasını resmen yasaklayan ilk Başbakan, Anasol-D koalisyonunun başı, sistemin adamı olan ANAP lideri Mesut Yılmaz olmuştu.

Mesut Yılmaz döneminde, Türkiye'de bulunan Doğu Türkistanlıların kurdukları dernek ve vakıfların faaliyetleri sınırlanmıştır. Bu olaylar 57. hükümet döneminde de sürdürülmektedir. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Çin ziyareti sırasında "Suçlularla Mücadele İş Birliği Anlaşması" imzalamıştır. Doğu Türkistanlılar terörist olarak nitelenmişlerdir.

ÇİN DİKTATÖRÜ JİANG ZEMİN’E “DEVLET NİŞANI” VERDİLER

yılının Nisan ayında Çin devlet başkanı Jiang Zemin, Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunuyordu. Yüzlerce kişinin zulüm ve işkence ile katledilmesi ve binlerce kişinin tutuklanması ile sonuçlanan işgalci Çin’in 05 Şubat 1997 Gulca katliamının kanı kurumamış ve zulmün ve katliamın acı hatıraları ile annelerin gözyaşı ve feryatları daha dinmemişti. Çin devlet başkanı Jiang Zemin, İsrail işgal devletine yaptığı ziyaretten sonra Türkiye'yi ziyaret etti. Ülkeyi yöneten hükümet, katil Zemin'i "devlet liyakat nişanı"yla ödüllendirdi.

“57’nci ANASOL-M Koalisyon Hükûmeti” döneminde 19 Nisan 2000 tarihinde Türkiye’yi ziyaret eden Kızıl Çin devlet başkanı, komünist diktatör Jiang Zemin’e, Çankaya Köşkü’nde “Ata yurdumuzdaki soy ve din kardeşlerimize uyguladığı mezalim için bir armağan” olsa gerek (!) “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” takdim edildi. Bu durum, Doğu Türkistan Türklerini ve Doğu Türkistan göçmeni kardeşlerimizi derinden yaralamıştı.

Çin askerleri, Doğu Türkistan'da 7-8 aylık hamile kadınların karınlarını deşerek doğmamış bebekleri öldürürken, Türkiye’de bu katile nişan verildi. Çin devlet başkanının devlet nişanı ile taltif edilmesi, Çin yönetiminin bu gayri insani uygulamalarını tasvip, takdir ve teşvik etmek, bu zulmü alkışlamak anlamına gelir.

Çin devlet başkanı Jiang Zemin devlet nişanı ile taltif edildi. Doğu Türkistan'da Türklere yapılan soykırım ve asimilasyon politikasına adeta "bravo, iyi yaptın" denildi.

DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKİYE’DİR

19 yıldır iktidarda. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan BM’de konuşma yaparken ‘Filistin’ diyor ama Doğu Türkistan’dan söz etmiyordu. Cemal Kaşıkçı suikastından söz etti ama Çin zindanlarında yatan, toplama kamplarına doldurulan, katliamlara uğrayan, işkencelerden geçirilen, idam edilen Doğu Türkistan Türklerinden söz etmedi. Doğu Türkistan davası da Filistin davası gibi kutsaldır. Filistin’e de Doğu Türkistan’a da aynı duyarlılıkla sahip çıkmalıyız. Ankara neyse Doğu Türkistan odur. Kerkük, Telafer, Doğu Türkistan, Kıbrıs, kırmızı çizgilerimizdir.

AKP iktidarı da Türk dünyasıyla ilgilenmiyor. Maalesef yıllardır Türkiye’nin bir Dış Türkler (Doğu Türkistan, Türkmeneli, vb.) politikası yoktur.

BM; ABD, AB, İSRAİL, RUSYA VE ÇİN’İN KUKLASI BİR YAPI VE HİKÂYEDİR

Çin, Doğu Türkistan'da bir soykırım gerçekleştiriyor. Çin, toplama kampları kuruyor. Çin, yok etme kampları kuruyor. Çin, asimile etme tezgahları üretiyor. Çin, fikri ve kültürel soykırımın atölyelerine iş veriyor. BM, Doğu Türkistan'da yapılan zulme tepki göstermiyor. Uluslararası toplantılarda Doğu Türkistan'da yaşanan zulme kayıtsız kalınıyor, terör rejimi İsrail'in Filistinlilere, uyguladığı insanlık dışı muamelenin daha ağırı Çin yönetimi tarafından Doğu Türkistanlılara yaşatılıyor. Birleşmiş Milletler, G-20, G-7, NATO, İslam İş Birliği Teşkilatı, AB birçok toplantılar yaptı. Ama tek kelimeyle dahi olsa Doğu Türkistan'da yapılan zulme ve Çin'in zalimliğine tepki yok.

Birleşmiş Milletler, Doğu Türkistan’da yaşananlarla ilgili hâlen ortada yok. Birleşmiş Milletler, küresel diktatör ABD, terör rejimi İsrail, AB üyesi ülkeler, Çin veya Rusya söz konusu olduğunda onların çıkarları ve talepleri için hemen harekete geçiyor. Siyonistler ve Hristiyanlar için ellerinden gelen her şeyi yapıyor. Amerika, AB, Rusya ve Çin ne diyorsa; BM, onu yapıyor. Terörist İsrail’in her dediği anında kabul ediliyor. BM, insan haklarını çiğneyen, evrensel hukuku tanımayan ve Filistin halkına zulmeden, korsan devlet İsrail’e hiçbir yaptırımda bulunamıyor. BM kısaca ABD, AB ve İsrail’in kuklası ve taşeronudur.

Birleşmiş Milletler’in soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'daki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletler’in koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. Birleşmiş Milletler’e yapılan tüm başvurular geri çevrilmektedir. 40 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, hâlen Çin baskısı altındadır ve dünya bu zulme göz yummaktadır. Çin zindanlarında, on binlerce Türkistan Türkü, siyasi tutuklu vardır. Ve yüzlercesi hapishanelerde ‘kaybolmuş’ durumdadır. Tutuklu Türklere, her türlü işkence yapılması ise artık sıradan bir olay hâline gelmiştir.

Doğu Türkistan Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığına tekrar kavuşabilmesi için Çin yönetimi üzerinde gerekli yaptırım kararlarının alınması BM’nin görevidir. Ancak naylon BM bunu asla yapmaz. BM’ye göre Emperyalist Çin, katliam yapmıyor, hukuku uyguluyor. BM’ye göre, mazlum Doğu Türkistan Türkleri ‘terörist’, terör devleti Çin ise, çağdaş bir hukuk devletidir. Emperyalizmin hâkim olduğu BM, tarih boyunca her zaman zalimlerin yanında olmuş, Müslümanların ise karşısında olmuştur.

AL BAYRAKTAN GÖK BAYRAĞA SELAM OLSUN

Büyük Türk milleti, Doğu Türkistan şehitlerini asla unutmayacaktır. Al bayraktan gök bayrağa selam olsun! Doğu Türkistan Türklerinin davası davamızdır. Doğu Türkistan, her Türk’ün, her Müslümanın, kısacası insanlığın davasıdır. Doğu Türkistan, Allah'ın izniyle bir gün mutlaka istiklaline kavuşacaktır.

Uyguladığı insanlık dışı zulüm politikaları ile Doğu Türkistan Türklerine kan kusturan işgalci ve terörist Çin, Doğu Türkistan Türklüğünün istiklal mücadelesini asla durduramayacaktır. Osman Batur ve diğer Doğu Türkistan davasının aziz şehitleri, kahramanları bugün ve gelecekte kalplerimizde yaşamaya ve Doğu Türkistan Türklüğünün bağımsızlık mücadelesinde yol göstermeye devam edecektir.

Biz inanıyoruz ki, Doğu Türkistan Türklerinin hürriyet mücadelesinin karşısında ne Çin ne de Çin Seddi dayanır. Bağımsız Doğu Türkistan mücadelemiz, savaşımız durmayacaktır. Çin Komünist Partisi ve kızıl Çin ordusu, bağımsız Doğu Türkistan mücadelemizi durduramayacaktır. Kazanan, Doğu Türkistan Türklüğü olacaktır. Sömürgeci, ateist Pekin rejimi, Doğu Türkistan Türklüğünü asla ve kat’a yok edemeyecektir…

Editör: TE Bilişim