Hakikatin hakkını yemenin, değerlerini kaybetmenin, vicdanını yitirmenin sonu hüsran olur. Birey açısından böyle de toplum açısından farklı mı? Elbette değil. Sahibinin sesi medya bombardımanına, geleneksel inanç soslu ritüellerle beyin yıkamalara rağmen gerçek değişmez. Zaman da mutlaka hükmünü icra eder. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele maksadıyla çıkılan yolda, iktidarın nimet ve ganimetleri değerleri unutturursa, akıbet başa irca olur. Bugün gelinen nokta ne yazık ki böyle. Bu ''3Y'' düne göre daha fazla ve halk mutsuzluğu aşıp iyice umutsuzlaştı. Ülke ve iktidar çok yükseldiğini zannettiği bir zamanda yere çakılmak üzere..

Hikaye bu ya; Büyükbaba torunuyla uçurtma uçuruyordu, uçurtmayı havalandırdıktan sonra ipi tutması için çocuğa verdi. Bir süre sonra çocuk; “Büyükbaba, uçurtma sanki daha da yükseklere çıkmak istiyor ama ip ona engel oluyor” dedi. Büyükbaba gülümsedi ve “Öyle mi düşünüyorsun? Hadi gel ipi keselim ve ne olacağını birlikte görelim” dedi ve cebinden çıkardığı küçük çakısıyla ipi kesti. Uçurtma önce yükselerek yukarılara tırmandı, tırmandı ama bir süre sonra yalpalamaya, kendi etrafında dönmeye başladı. Sonra da kanatları kırılmış bir kuş gibi hızla düşerek, uzakta çalılık bir yere çakıldı.

Torunun üzüldüğünü gören yaşlı adam, yüzünü avuçları içine alıp gözlerinin içine bakarak, yumuşak bir ses tonuyla şunları söyledi: “Yavrum, yaşam da çoğu kez böyledir. İnsanoğlu tıpkı uçurtma gibi havalanır ve belli bir yüksekliğe ulaştığında, başarısına katkısı olan bazı şeyleri, daha da yükselmesine engel olarak görür. Bakmakla yükümlü olduğu ailesi, her gün gitmek zorunda olduğu işi, içinde doğduğu, yetiştiği değerler, görüştüğü arkadaşları/çevresi, üzerinde emeği bulunan dostları, meslek büyükleri, yaşadığı yerler, ona daha da yükselmesini engelleyen bu ip gibi gelir. Böyle düşünenler bir anda bu ipleri koparıverir ama sonuçta çoğu işte böyle düşerler!..

-Unutma oğlum! Olduğun yerde kalabilmek yükselmekten çok daha zordur. Ve yükseldiğin yerde kalabilmek için mutlaka vazgeçmeyeceğin değerlerin olmalı. Bunların başında da dürüstlük gelir. Biraz evvel sıraladıklarım, bizleri bulunduğumuz yükseklikte tutar, hatta daha da yükselmemizi sağlarlar. Eğer bizi biz yapan değerlerden koparsak, aynen bu uçurtma gibi çakılırız!

İmdi biraz durup düşünelim. Kamu idaresinin bozuşmasıyla kirlenen siyaset ve genel ahlaktan uzak bir toplumsal yaşam sürdürülebilir mi? Genel ahlak düzleminde bir toplum, akılcı düşünen ve sorgulayan birey ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir adalet anlayışı ve sistemi olmadan yükselmek bir yana bulunduğumuz yerde kalmamız bile zor artık. Bu konularda siyaseten düşünce farklılıklarına rağmen hiç değilse toplumun çoğunluğu olarak anlaşıp uzlaşamazsak eğer, yere çakılmak da artık mukadder. Yıllardır yapılan bağışları yandaş vakıflara peşkeş çeken Kızılay yönetimi kasayı doldurmak için hemen bağış istiyor. Depremin zarar ve hasarını gidermek için herşeyi devletten beklememek gerek diyordu ya, hah işte özgürlükçü, eşitlikçi bir kamu yönetimi, katılımcı demokrasi ve mutlu güvenli bir yaşam için de her şeyi devletten beklemeyelim bence. Beklersek hiç gelmeyecek. Siyasette ahlak olmadan yönetimde adalet olmaz. Sahi sen güzel kardeşim; Adaleti, özgürlüğü, eşitliği, huzuru güveni ne kadar istiyorsun? Kendini, aklını, vicdanını bir yoklasana! Unutma hayat hak etmektir. Hak etmediğin şey ise haramdır..