Geçen sene Osmanlı Arşivi’nde 250 uzman personelin başka kurumlara gönderilip, yerlerine alâkasız insanların doldurulması operasyonu, basının desteğiyle ifşâ edilmiş ve durdurulmuştu.

Personel kıyımından haberi olan (belki de işin içinde olan) bir târihçi köşe yazarı (aynı zamanda üst düzey bürokrat) süreç tersine dönünce kaleme sarılıp Osmanlı Arşivi çalışanlarının avukatlığına soyunmuş ve kahraman olmuştu. “Allah râzı olsun, bizi kurtardı.” duâsını da almıştı. (“Elbette duâ alacak. Bürokraside işi olan, ona gidecek, sana mı gelecek?” dediğinizi duyar gibiyim.)

Hâl böyle olunca artık bu konuda tek kelime yazmamaya, kendime söz vermiştim. Fakat meseleye duyarlı olan ve emeği geçen bir târihçiden öyle güzel bir ders aldım ki önce onu paylaşayım:

“Her dönemde uçlarda gezerek varlık gösterenler, kendi dönemlerini yaşar ve biterler. İstikâmet üzere olanlar, belki kendi dönemlerini yaşamazlar ama bütün dönemlere hitap ederler. Soru sormaya devam!”

Bittim, eridim, utandım. Mâdem ki yazdıklarım için Allahın rızâsına, ecdâdımın duâsına tâlibim, nasıl oluyor da dostunun düşmanının ayırdına varamayanlar yüzünden kalem cimrisi oluveriyorum?

Efendim, İBB el değiştirince bürokratları da bir bir değişmeye başladı. Atatürk Kitaplığı Müdürü Ramazan Minder de görevden alındı ve Avrupa Yakası Mezarlıklar Şûbe Müdürlüğü’ne ‘bilgisayar işletmeni’ olarak atandı. Eski deyimle daktilograf..

Ramazan Minder’in çok gücüne gitmiş. “Özlük haklarımı korumadılar, kadro karşılığımı göstermediler, beni düz bir eleman yaptılar. Ben alın terimle, sınavla, çalışkanlığımla şef oldum, müdür oldum. Buna rağmen CHP, haklarımı gasp etti.” demiş.

Vatanına, milletine, devletine bağlı 250 Osmanlı Arşivi çalışanı, fetöcü-pkklı yaftasıyla sağa sola hallaç pamuğu gibi savrulurken tek kelime yazmayan Murat Bardakçı, Ramazan Minder için kolları sıvadı.

“Seçimle işbaşına gelen yeni yönetimlerin stratejik makamlara kendileri ile aynı düşüncedeki yöneticileri tayin etmelerinin ve kendi kadroları ile çalışmak istemelerinin hakları olduğunu inkâr edecek değilim. Ama kadrolarda yapılacak değişikliklerin etik kurallar çerçevesinde olması, ortalığın hallaç pamuğu gibi atılmaması ve daha da önemlisi, ‘liyakat’ kavramının gözönünde tutularak önemli işler yapmış uzmanlara ilişilmemesi şartı ile.” (Habertürk-9.11.2019)

Ne diyebilirim ki?

Demek ki 250 Osmanlı Arşivi çalışanı, bir Ramazan Minder etmiyormuş.

Etmez elbet!

Hele de ağabeyleri, çok üst düzey bürokrat değilse....