Devletimizi yöneten iktidar sahipleri, İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ya çok seviyorlar, ona çalışıyorlar, onun önünü açıyorlar.

Ya da kendilerine rakip olmasını istiyor, ona göre parlaması için ellerinden geleni yapıyorlar.

İkisi de olabilir.

Çünkü iktdar partisi yöneticileri ilmi ve ince siyaseti çok iyi düşünüyor ve uyguluyorlar.

Milletle bir dertleri olmadığı ve sadece iktidarlarını biraz daha devam ettirmeyi düşündükleri için hesaplarını gayet ince yapmışlardır.

Tayyip Erdoğan’ın 1994’de İBB başkanı seçildiği seçimde en önemli argümanlarından biri dindarların siyasal mağduriyetleri ve üniversitelerde okuyan başörtülü öğrencilerin örtünme mağduriyeti idi.

Mağduriyetler peş peşe yağmur gibi yağmaya devam etmişti.

Tayyip Bey bir gün Siirt’te (Kendisi İstanbul Belediye Başkanı idi) Türk devletinin kurucu felsefesinin idolü Ziya Gökalp’ın şiirini okudu.

Ziya Gökalp’ın şiirini okudu diye soruşturma geçirdi ve 3 ay cezaevinde kalmaya mahkum oldu.

Halbuki mahkeme edilecek bir sürü dosya vardı. En başta “AKBİL" dosyası.

İddia o ki, İETT otobüs biletlerinin küçük bir bölümü resmi basılıp satılıyor, para belediyenin kasasına giriyor, büyük bölümü ise gayrı resmi basılıyor, satılıyor, para belediye kasasına girmiyor şahıslara kalıyor.

Kapandı gitti dosya.

Bir iddia o ki, dosyayı kapatan Yargıtay’daymış.

Tabii bunlar duyum konuşulanlar.

Fakat İBB başkanı Ziya Gökalp’ın şiirini Siirt’te okudu diye, İBB başkanlığı görevinden alınıyor, ve cezaevine bir efsane gibi gidiyor.

Yani efsaneleştiriliyor.

Kurgu işliyor.

Cezaevinden çok mağdur olmuş bir kişi olarak toplumda artık karşılığı olan bir kişilik olarak çıkıyor.

Hâlbuki zamanın sabah gazetesinin röportaj yaptığı Rahmi Koç kendisine Tayyip beyle ilgili sorulan soruya şu cevabı veriyor “Ben siyasetten anlamam, işim parayladır, benim bildiğim 1 milyar doları var”

Röportaj sabah gazetesinin arşivinde duruyor.

Ama ne önemi var elimizde artık mağdur olmuş bir lider adayı var .

Cezaevinden çıkışta bir 3 aylık ABD gezisi var. Ve AK Partinin kuruluş hikayesini, İslamcı yazarlar Abdurrahman Dilipak, Ali Bulaç ve komplo teorisyeni Erol Mütercimler’den herkes dinledi.

Kuruluş çalışmalarında ABD büyükelçisinin rolü aransa açık kaynaklarda bulunabilir.

Mağdurumuz artık kahır ekseriyetle iktidardadır ama iktidardayken de mağduriyetler devam etmektedir.

İktidarda olduğu halde yıllarca sürüncemede bırakılan başörtüsü mağduriyeti, genelkurmayın internet sitesinde paylaştığı bildiri mağduriyeti, mecliste seçilecek cumhurbaşkanı için 267 katılım istenmesi mağduriyeti, 11 yıl ortaklık yaptığı ülkeyi beraber yönettiği, ne istedilerse verdiği FETÖ mağduriyeti.

Geçen ay emekli amirallerin boğazlardan geçiş rejimi için yazdıkları bir duyuruyu bile az daha bir mağduriyet olarak kullanmaya kalkacaklardı.

Mağduriyet, mağduriyet ülkemizin 20 yılına mal oldu.

35 milyar dolar rezervle ve 130 milyar dolar borçla devraldıkları devletimizi, eksi 90 milyar dolar rezervle ve 480 milyar dolar borçla devam ediyorlar, etmek de istiyorlar.

Ekrem İmamoğlu’da Tayyip Erdoğan gibi İBB başkanı.

Seçildiğinde bir mağduriyet yaşadı, memleketin cumhurbaşkanı onun için “Topal ördek” dedi, aynı cumhurbaşkanı İBB başkanına yani İmamoğlu’na randevu vermedi, halen de vermiyor.

Taksim Gezi Parkının ve Galata Kulesinin tapusu İBB’nin dolayısı ile Ekrem İmamoğlu’nun elinden alınıp Kültür Bakanlığına verilip İBB’nin mağdurluğu sağlanıyor.

Ekrem Bey şehit ailelerinin ve gazilerin satış yapacağı ekmeğin 1 TL’ye satılacağı halk ekmek büfeleri açmak istedi engellenip mağdur edildi.

Şimdide İçişleri Bakanlığı iki dakika sonra dua eden görüntüleri olduğu halde Fatih Sultan Mehmet’in türbesine girerken ellerini arkadan beline koyduğu için hakkında soruşturma açmış. Üstelik Fatih’in orijinal olduğu iddia edilen portresini İBB’ye getirmiş bir insana.

Ne oluyor?

Ha bire mağduriyet.

Yaşanan mağduriyetlerdeki benzerlikler şaşırtıcı değil mi?

Tabii ki dilemeyiz, ama insanın akına da gelmiyor değil.

Merkez aynı mı yoksa...