Toplumlar sadece idare edilmek açısından değil, ahlak bakımından da  yukarıdakilere bağlıdır. Onları taklit eder, örnek alır, davranışlarının kılavuzu haline getirirler. Yani aşağıda ne oluyorsa yukarıda o olduğu içindir.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na çirkin bir saldırı yapıldı. Gönül isterdi ki bütün siyasetçiler bir ağızdan bu saldırıyı telin etsin. Öyle olmadı, sorumlu hareket edenler kınadı, ötekiler neredeyse kimse Kılıçdaroğlu'na yumruk atmadı, Kılıçdaroğlu çenesini yumruğa uzattı diyecek noktaya getirdiler. Ayıbın bittiği yerde her şey normalleşir.

Yıllar önce Kocatepe'de benzer bir saldırı AK partili siyasetçilere de yapılmıştı, o zaman da bunun çirkinliğini yazdık. Toplumun direksiyonunda olanların  söz ve davranışlarına çok dikkat etmeleri gerekir. Bir söz bin gönül yapar, bir söz bin gönül yıkar. Ülke yönetenlerin görevi yıkmak değil, yapmaktır. Aksi takdirde, kavga kaderimiz  olur.

SİYASET MİLLETE HİZMETİ ENGELLEMEK MİDİR?

İstanbul için YSK'ya yapılan itirazların sonucu henüz belli olmadı. Yargı ne karar verir önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ne yazık ki adil bir kararın çıkacağı konusunda kimse emin değil. Çünkü yargı ile o kadar oynandı , o kadar siyasetin payandası haline getirildi ki tereddütsüz adalete uygun bir karar çıkar diyemiyoruz.

Ama bu arada yeni başkanlar görevlerine başladılar. Her biri üslubunu yeni alınan belediyelere yansıtmaya çalışıyor. Özellike Ankara belediyesi ile İstanbul belediyesinin nasıl çalışacağı merak ediliyor. Her iki belediyede de AKP meclis çoğunluğunu elinde bulunduruyor. CB Sn Erdoğan onun için meclislerin başkanları çalıştırmayacağını ima eden bir topal ördek benzetmesi yapmıştı.İstanbul'da İmamoğlu'nun talepleri AKP'li meclis üyelerinin oyları ile bir bir reddediliyor.

Siyaset doğru yapılırsa bir hizmet mesleğidir. Parti için değil, millet için yapılır. Millet için yapılan bir işte de hizmete mani olunmaz. Bir taraftan halka hizmet hakka hizmettir diyeceğiz öbür taraftan millete hizmet gitmesinde bir daha ki seçime bize versinler diye her şeye engel olacaksınız. Bu mudur yani siyaset? Bu mudur halkı düşünmek, bu mudur hakkı merkeze almak? Bu kafa ülkeye hayır getirmez. Bırakalım hizmet eden etsin, biz de yardımcı olalım. 

DAVUTOĞLU'NUN MANİFESTOSU

Eski Başbakan sn Davutoğlu sosyal medya hesabından bir manifesto yayınladı. Bu beklenen bir hamleydi. Çünkü aylardır gazeteler Davuoğlu'nun parti kuracağını yazıyorlardı. Ama Davutoğlu parti kurmak yerine önce içinden çıktığı partiye karşı sorumluluklarını yerine getirmek istedi. Uyarılarını gayet sade, anlaşılabilir bir üslupla ortaya koydu. Çünkü her yeni parti kurana parti putçularının yönelttiği ilk soru, bunları parti içinde yapsaydınız, dillendirseydiniz olmaz mıydı oluyor.  Şimdi herkes parti içinde doğruları söylemenin mümkün olup olmadığını görüyor. Daha açıklamalar medyaya düşer düşmez saldırılar başladı. Pelikancı paralel yapı harekete geçti. Davutoğlu, AKP'nin bütün günahlarının sorumlusu ilan edildi. Öyle ki eşinin bir üniversite'de katılacağı bir programa katılması  bile engellendi. Parti içi mücadele diye bir şeyin olmadığı, bizde olamayacağı, parti denilen şeyin liderin tüm hisselerinin tek sahibi olduğu bir şirketten farkı olmadığı  bir defa daha anlaşıldı. Zaten Davutoğlu'na cevap da veremezlerdi.Çünkü yazdıkları tanıklığını yaptığı şeylerdi. Onun için her zaman yaptıklarını yaptılar,  saldırarak itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Keşke saldıracaklarına aynaya bakıp biz nerede hata  yaptık diyerek kendilerini sorgulayabilselerdi. Bundan hem AKP hem Türkiye kazançlı çıkardı.

VE ADALET...

Seçim dönemi bir grup,  İYİ Parti genel Başkanı sn Akşener'in evinin önünde bağırıp, çağırmış ağır tehditlerde bulunmuştu. Onlar yargılandılar ve hepsi dün berat etti. Bu ve benzeri kararlardan sonra bu ülkede adalet çarkı herkes için eşit işliyor diyebilir miyiz?

Söyleyin diyebilir miyiz?