Ekonomideki delik giderek büyüyor. 6 Şubat'taki depremler ve seçimde yapılan harcamalarla daha da büyüyen bütçe açığını kapatmak için harekete geçen Hükümet, arka arkaya yeni vergiler getiriyor.
İlk olarak dün Motorlu Taşıtlar Vergisi'ne (MTV) ek vergi getiren iktidar bugün de Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi (KDV) Oranlarının Tespitine İlişkin Cumhurbaşkanı onayı ile iğneden ipliğe her şeye zam getiren kararı Resmi Gazete'de yayımladı.
Yeniçağ Yazarı Esfender Korkmaz da iktidarın bütçe açığını kapatmak için başvurduğu vergi yöntemini ironik bir dille kaleme aldı. Hükümetin getirdiği ek MTV ile yapılan vergilendirmeyi "Kazı bağırtmadan yolma sanatı" olarak nitelendiren Korkmaz, "Ayağını yorganına göre uzatmayan devlet, vatandaşın vergileriyle hovardalık yapıyor" dedi.
Korkmaz, devletin kaynak yaratmak ve bütçeyi etkin kullanmak yerine, elinin altındaki, yani kümesteki kazları yolarsa, vergi mükellefinin de vergi ödemeyeceğini, vergi kaçırmaların başlayacağına dikkat çekti.
İşte Esfender Korkmaz'ın "Hükümet, sürekli kümesteki kazları yoluyor" başlıklı yazısı:
Jean-Baptiste Colbert, (1619-1683) Fransa’da maliye genel denetçiliği ve devlet bakanlığı yaptı. ‘Vergileme sanatı’ konusunda görüşü şöyle idi. “Vergileme sanatı kazı bağırtmadan, ondan mümkün olduğu kadar fazla tüy almaktır.”
Bizde maliyeciler bu sözü “kazı bağırtmadan yolmak” şeklinde özetlemiştir.
Bu söz aynı zamanda vergi psikolojisinin önemini gösteriyor. Anayasamıza göre vatandaşın vergi ödevi var… Buna karşılık devletin de kamu hizmeti yapmak ödevi var. Prensip olarak; falan vergi falan hizmetin karşılığı değildir. Harçlar ise bir hizmet karşılığıdır. Genel anlamda toplum vergi verir… Devlet de topladığı vergi ile hizmet yapar.
Kazı bağırtmadan yolmanın ilk şartı, vatandaşta vergi bilinci oluşturmaktır. Vergi bilinci de vergi mükellefinin kamu hizmetlerinin kendisi için vazgeçilmez olduğu gerçeğini iyi bilmesi ve yapılan hizmetin doğru yapıldığına inanması ile mümkün olur.
Ödenen vergi ile yararlanılan hizmet arasında bir orantı veya bir bağlantı yoktur. Aynı şekilde herkes kamu hizmetinden aynı oranda faydalanamaz… Hiç vergi ödemeyen de vergi ödeyen de aynı oranda faydalanabilir.
Gelişmiş bir ülkede, siyasiler veya devleti yöneteneler bütçeden yanlış harcama yaparlarsa, buna karşı vergi verenler “benim verdiğim vergiyi çarçur edemezsiniz” diye dikiliyor.
Bizde ise hem kamu harcamaları, hem de vergi adaleti açısından hükümetler sürekli kümesteki kazları bağırtarak yoluyor.
1.Kamu harcamaları etkin kullanılmıyor. Bütçe içinde yatırımların payı yüzde 2’ye düştü. Paralı köprü ve yollar da birkaç kat daha pahalı yapıldı. Yap işlet devret modeli bütçeye yük getirmezken bu yöntem dışlandı ve yerine kamu özel işbirliği yoluyla bütçe ipotek altına alındı.
Öte yandan devlet bütçesi seçim ve popülizm bütçesi oldu. Bütçenin enflasyonla finansmanı gelir dağılımını bozdu. (Türkiye’de gelir dağılımında bozulma için, Betam 5 Temmuz 23/274 nolu araştırma notuna bakılabilir.)
Özet olarak; Kamu harcamalarının etkinsiz kullanılması, vergi verenlerin canını yakıyor.
2.Kamu özel işbirliği yolu ile yapılan köprü ve yolları kullanmayanlar da vergi ödüyor. Bu yatırımlarda kamu menfaati yerine, haksız zenginleşenler ön plandadır. Eğer devlet parasız yol yapsaydı bu durumda kamu yararı olurdu. Mevcut hâliyle bu düzenin devamı için zorunlu olarak vergi verenler, haklı olarak tepki gösteriyor.
TOKİ, bir devlet kurumudur. Lüks konut yapıp satıyor. Devlet zenginlere çalışırsa, vergi verenler rahatsız olmaz mı?
Şimdi yeni yasa ile;
Yıl sonuna kadar alınacak sıfır araçlardan bir defaya mahsus çifte taşıtlar vergisi alınacak. Akaryakıtta ÖTV artırılacak. Depremin maliyetini araç alanlara ve araç sahiplerine yüklemek, kazı bağırtarak yolmaktır.
Özet olarak; Hükümet elinin altındaki, yani kümesteki kazları kanırtarak yoluyor.
3.Devletin sürekli borçlanması ve borç yükünün artması da vergi vereni rahatsız eder.
Vergi mükellefi “Ben ayağımı yorganıma göre uzatıyorum… Devlet de aynısını yapsaydı… Eğer devleti yönetenler, bunu yapmamış ve ödenen vergilerden siyasi arpalıklar oluşturmuşsa ve hiç kimse de bunun hesabını vermiyorsa, başka bir ifade ile ‘yapanın yanına kâr kalıyorsa’ o zaman yeni ödeyeceğim vergiler de aynı şekilde kullanılacaktır” diye düşünür.
Özet olarak; ayağını yorganına göre uzatmayan devlet, vatandaşın vergileriyle hovardalık yapıyor demektir. Elbette mükellef, vergiye karşı tepki duyar.
Sonuç olarak; Eğer devlet kaynak yaratmak yerine, bütçeyi etkin kullanmak yerine, her seferinde elinin altındaki, yani kümesteki kazları yolarsa, vergi mükellefi vergi ödememek üzere iş yapar veya düzen kurmaya başlar. Vergiden kaçınma başlar veya vergi kaçırır.