İktidarın organizasyonu ile Yenikapı'da kitlesel bir teravih namazı kılındı. Namaz her yerde eda edilebilen bir ibadet biçimidir. lakin din bir gösteriş aracı değildir. Camiler dururken namazı sokaklara taşımak ibadetin temeli olan ihlas yerine, gösteriyi amaçladığını ortaya koyuyor.

Daha bir kaç gün önce 60 bin kapasiteli Çamlıca Camisi açıldı. İhtiyaç var mıydı, sanmıyorum. Çünkü gidip gelenler vakit namazlarında bile en çok bir kaç safın olduğunu söylüyorlar.Kendi adıma büyük camiler yerine küçük, sıcak semt camilerinin daha doğru olduğu kanaatindeyim. Cemaatin iç içe geçtiği, birbirini hissettiği camilerden aldığım hazzı büyük camilerin hiç birinden alamadım. Kaldı ki, ihtiyaç fazlası yapılan her şey israftır ve israfın her türlüsü haramdır. Buna cami israfı da dahildir. Tıpkı ibadet gibi ibadethaneler de gösteriş aracı yapılamaz. Gösteriş ihlası öldürdüğü gibi ibadeti de Allah'a doğru bir yöneliş olmaktan çıkararak kıblesine toplumu yerleştirir. Aslolan her şeyin -ihtiyaçlar kadar- yapılması ve israftan kaçınılmasıdır. Şimdi bu noktada sormak istiyorum, namazı sokakta kılacaksaydınız 60 bin kişilik camiyi niçin yaptınız?

"Yıllar önce Nietzche,Tanrı'nın bizzat mü'minler tarafından katledildiğini, zira mü'minlerin Tanrı'nın yerine kendi suretlerini koyduklarını söylüyordu.Bunu hayatlarını dine uygun hale getirmek yerine,hayatlarını din haline getirmek suretiyle yapmışlardı. Nietzche'yi dehşete düşüren şuydu:Tanrı'yı katletme gücüne yalnız mü'minler sahipti,çünkü inanılmayan Tanrı var olamaz ve var olmayan bir Tanrı katledilemezdi. Ve onlar inanmayanların şerrinden Tanrı'ya en çok sığındıkları bir zamanda, ona sığınmak suretiyle Tanrı'yı katlettiler. Daha açık bir ifadeyle, dünyevi arzu ve çatışmalarını Tanrı'nın sözüne dayanarak yücelttiklerinde kendi suretlerini, çıkarlarını, hırs ve arzularını Tanrı'nın sözü yerine koyduklarında katlettiler"

Bugün de her türlü çıkar ilişkisi, siyasi ikbal arayışı, Allah'ın bir emri, İslam'ın bir düsturu gibi sunulmuyor mu? Bu tavırlar Allah'ın sözünün arada kaybolup gitmesine yerini şahsi veya siyasi çıkarlara uydurulmuş bir dinin almasına neden olmuyor mu? Nitekim siyasal İslam'ın iktidarda olması ile ahlakileşme arasında doğru bir orantının bulunmayışının arkasında bu gerçek yatıyor. Tanrı'nın sözünün yerini çıkarlara endekslenmiş bir din algısı aldıkça insanlar dinden uzaklaşıp, giderek ahlaki değerlerini kaybediyor.

Ayrıca burada sorulması gereken bir başka soru da şudur, kime karşı bu namaz?

Sokağa taşan her toplumsal hareket ya bir şey istemekte yahut bir şeyin karşısında durmaktadır. Yani mesaj odaklıdır. Namaz bir şeye karşı olmanın aracı olarak kullanılamaz. Bu ülkenin kahir ekseriyeti Müslüman'dır. En azından kendini öyle hissetmektedir. Bu gösteri Müslüman'a Müslümanlık satmak olarak mütalaa edilemeyeceğine göre bu biz Müslüman'ız onlarsa değiller anlamı taşımaz mı? Yani namaz bu yönüyle bir ibadet olmaktan çıkarak bir ayrıştırma aracına dönüşmez mi?

Bu gösterinin hiç şüphesiz İstanbul Belediye Başkanlığı seçimiyle doğrudan alakası var. Dolayısıyla Nietzche'nin dediği gibi, siyasi ikbalini Tanrı'nın mesajı yerine koyan bir içerik, dine zarar vermekten, onun ilahi özünü alıp beşerileştirmekten başka işe yaramaz. Sözün özü; Allah için yapılan Allah'a arz edilir, Toplumu etkilemeyi amaçlayan hiç bir ibadet, ibadet değildir.

Not. Bu yazıda Ayşe Çavdar'ın "Din,Tarih ve Büyümek" isimli makalesinden yararlanılmıştır.