İdlib Operasyonu, ABD ile Kriz...

Abone Ol

Türkiye, Cerablus'a girince, ABD Akdeniz'e uzanan koridorun güzergahını değiştirmek zorunda kaldı. Yeni plan, İdlib üzerinden Akdeniz'e uzanmak. Bazı çevreler eleştirse de Cerablus operasyonu doğruydu. Türkiye'nin güneyinin PYD Kantonları ile kuşatılmasına izin verilemezdi. Şimdi ÖSO İdlib'e  de girdi. Hedef, Kantonları birleştirerek Akdeniz'e bağlamak için yapılan organizasyonu boşa çıkarmak.

Türkiye, çevre ülkelerle aynı fay hatlarına sahip bir ülke. Suriye ve Irak'ta meydana gelen  her olay Türkiye'yi de şu veya bu şekilde etkileyecektir. Dolayısıyla milli menfaatlerini korumak isteyen hiç bir ülke bu oldu bittiye göz yumamaz.

Bu Kantonların varlığını sürdürmesi halinde PKK Kandil'den sonra yeni bir cephe  gerisine kavuşacaktır. Irak üzerinden yapılan terör saldırılarına Suriye sınırından sızmalar da eklenecektir. Hiç bir ülke milli varlığına yönelik saldırılara kayıtsız kalamaz. BM sözleşmesinin 2. maddesi -ülkelere herhangi bir saldırı halinde- meşru müdafaa hakkı tanımaktadır. ABD,  son bir kaç yıldır Türkiye'ye karşı  uluslararası hukuka uymayan ve dostlukla telifi mümkün olmayan  girişimlerde bulunmaktadır. PYD'ye verilen silahlar Irak üzerinden PKK'ya aktarılmakta, oradan Türk askerine çevrilmektedir. Düne kadar Irak ve İran yönetimlerini terör örgütleriyle iş birliği yapmakla suçlayarak- haydut devlet- ilan eden ABD bugün en büyük haydutluğu bizzat kendisi yapıyor. Bu küstahlığın arkasında, ABD'nin her zaman hukuka değil, güce dayanan dış politika anlayışı yatmaktadır. Soros'un,"uluslararası ilişkiler hukukun değil,gücün ilişkisidir;güç hükmeder ve hukuk hükmedeni meşru kılar,"şeklindeki  ifadesi ABD dış politikasına hakim olan mantığı özetlemektedir. Türkiye'nin menfaatlerini koruma maksadına matuf  İdlip hamlesi doğrudur ve bu gibi konularda siyasal rekabetin bir tarafa bırakılarak  birlikte tavır alınması şarttır.

ABD İLE KRİZ

ABD Konsolosluğunun bir çalışanının casusluk suçlaması ile göz altına alınmasına, ABD'nin  vize başvurularının askıya alınması ile  cevap vermesi çoktan beri bozuk olan ilişkilerin iyice gerilmesine neden oldu.

Bugün bir -bağımsız yargının varlığından söz etmek- tartışmalı da olsa ABD'nin hakkında ciddi suçlamalar bulunan kişileri korumaya alması son derece hatalıdır. Hiç bir ülke  casusluk faaliyetlerine göz yumamaz. Ülke ve milleti aleyhine bilgi satanın bu coğrafyada sığınabileceği bir yürek olamaz.  ABD'nin  tepkisi -suç üstü -yakalanmış suçluların tavrına benziyor. Türkiye,  harem-i ismetine uzanan bu hainliğe karşı yürüttüğü soruşturmadan dolayı  sonuna kadar haklıdır.

Ancak, uluslararası ilişkilerde her zaman diplomatik kanalları açık tutacak bir dil kullanmak şarttır. Uçak krizinde kullanılan dil sonradan Rusya'dan özür dilenmesine neden oldu. Aynı hata ABD ile yaşanan krizde yapılmamalı,daha olumlu ama ülke menfaatlerini korumada kararlı bir dil kullanılmalıdır. Türkiye, ABD'nin sömürgesi değildir. Süper güç olmak kimseye her istediğini yapma hakkı vermez.İçeride kucaklayıcı ve birleştirici, dışarıda kararlı ama  yatıştırıcı  bir yaklaşım şarttır.

Suriye politikası  yanlış başladı, bari bundan sonra doğru gitsin.