Tam olarak kelime anlamı “herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma” olarak izah ediliyor.

Son yüzyıllarda son elli yılda özellikle son bir yılda millet olarak yaşadıklarımız devlet yönetiminde pek “ihtiyat”lı olmadığımızı gösteriyor.

Ortaçağ için ileriyi görebilmek 11 inci yüzyılda tomurcuklanan demokrasi davranışlarını yaşadığımız coğrafyada sağlayabilmek idi.

Avrupa’da İtalya, İsviçre, İngiltere köylülerinin komünel yaşamlarında bazı yönetimsel kurallar getirmesi ile Rönesans’ın başlangıcı yaşanmış ve bu birikim 14 üncü yüzyılda Avrupa halklarını yeni kıtaları keşfetmeye ve keşfedilen aslında fethedilen yeni kıtalardaki zenginliği yüzyıllar boyu kendi ülkelerine taşımaları dünyanın diğer topraklarında yaşayan milletlerle aralarında bir zenginlik zıtlığı getirmiş.

Bu durum devlet yapılanmalarına da yansımış Avrupa devletlerinin kapasite oranı diğer coğrafyalardan ayrılmıştır.

Devlet kapasitelerinin ayrışması batı toplumlarının sistemlerini demokrasiye doğu toplumlarının sistemlerini otokrasiye evirmesiyle belirginleşmiştir.

Devlet kapasitesinin yüksek olduğu ABD’yi de, Rönesans’ı yaşamış Avrupa milletleri kurdu.

Osmanlı devletimiz dünyanın en boyutlu ve ihtişamlı maddi gücüne ulaştığında ihtiyat gösterse kendisini yönetim anlamında çağdaşlaştırabilse itiraz edebilen bilime açık bir toplum üretebilse idi pek tabiî ki bu gün hala yaşıyor olacaktı. Vatandaşları da yıllık ortalama 50 bin dolar gelir seviyesinde güvenli bir yaşam sürüyor olacaktı.

Fakat ihtiyat gösteremedi, üretim ekonomisine geçemedi, demokrasi başlangıcı rakiplerinden yaklaşık 250 sene sonra oldu, keyfi idare savurganlık sürekli yapılan yeni saraylar, yüksek faizli borçlanmalar, sürekli kayıplar ihtiyatsızlığın sonu oldu ve koca devlet yıkıldı.

Cumhuriyet boğazı sıkılmış Türk milletine bir nefes aldırdı.

Fakat Osmanlıyı yıkan ihtiyatsız kafa zihniyet son 50 yılda cumhuriyetimize de musallat oldu ve ilerlediğimizi zannederken sürekli beka sorunları ile uğraşıyoruz.

Son virüs salgını bile bize en anlamlı dersi veriyor aslında.

Milletin emeğini parasını kullananlar ihtiyatı elden bırakmamaları lazım.

Milletin parasını kendi parasından aziz bilmeli milletin parasına gözü gibi bakmalı.

Sadece son yıllarda yapılan ve yapılmasa milletin çok kaybının olmayacağı devletin cebinden para çıkmayacak diye lansmanları yapılan ama milletin sülük gibi kanını emen dolar garantili projeler yapılmasaydı Ankara Beştepe’de ne kadar paraya mal olduğu bile belli olmayan saray yapılmasaydı, Mısır da İhvan iktidarına 2,5 milyar dolar verilmeseydi, 13 uçak yerine 1 makam uçağı ile iktifa edilseydi, devlet harcamalarında savurganlık yerine tasarrufla yaşansaydı, bu gün yaşadığımız günler düşünülerek ihtiyatlı davranılsaydı, bu gün esnafına kira yardımı olarak en azından 80 euro yerine, 500 Euro verebilir ve 14 gün tam karantina yapabilir, vatandaşına da güven veren kapasitesi kendine yeterli bir devletimiz olurdu.

Olmadı ama olmaz değil.

Önce mensubu olduğunu iddia ettiğiniz milletin menfaatini kendi menfaatlerinizin önüne almalısınız.

En azından milleti aileniz gibi görebilmeniz gerekmektedir.