OLAY 1:Türkiye’de 31 Mart’ta Yerel Yönetimler seçimleri yapıldı. Bu seçimde bizleri yönetecek ‘Muhtar, Belediye Başkanları ve Belediye Meclis Üyeleri seçimi’ yapıldı.

Referandum da dahil olmak üzere son üç seçimde öyle bir garabet yaşadı ki Türkiye Siyasi tarihinde pek eşi benzeri yoktur. Bu arada 1946 seçimlerini de unutmamak kaydı ile.

Türkiye siyaseti ve ekonomisi bir yerlere evriliyor. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonu gelmez makam ve mevki istekleri, büyük saray merakı!. Yine büyük bir uçak filosu, yazlık , kışlık saray istekleri. Vs. Ayrıca Ak Parti iktidarlarının betona dayalı yaptığı çok güzel (Yol, Köprü, Saray, Gençlik Merkezleri, Stadyumlar, Spor salonları, Belediye Binaları v.s) yatırımlara karşılık 17 yılda üretime yönelik yapılan bir fabrika veya üretim tesisi maalesef yoktur. Dolayısı ile ithalata dayalı bir büyüme endeksi tercih edilmiştir. Bu olayın başka bir yönü ve ekonomistlerin analiz etmesi gereken bir konu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin her basın açıklamalarında kullandığı kirli ve kutuplaştırıcı üslup başlı başına bir akademik araştırma konusudur. Daha düne kadar Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ağza alınmayacak ağırlıkta hakaretamiz sözler söyleyip koltuğu kurtarma uğruna Saraya yamanmasına ne dersiniz? Devletin bekası falan lafları seçim öncesi uydurulan iyi bir slogandı. Halbuki devletin değil Devlet Bahçeli’nin koltuğunun beka sorunu vardı. Sahi ne oldu o her iki cümleden biri beka kelimesi, seçimlerden sonra pek söylenmez oldu?

31 Mart’a bir yerel seçime gitti Türkiye. Türkiye geneli seçim sonuçları 2 saat içinde kesin olmayan sandık sonuçları alındı. Ama her ne hikmet ise İstanbul seçimleri kesin olmayan sonuçları 17 günde alınabildi…! Ak Parti’nin seçimi kaybettiğini anladığı andan itibaren mız mız hareketler başladı. Devletin her türlü gücü ellerinde, Adalet Bakanlığı, İç işleri Bakanlığı, YSK, İstanbul Valiliği vs. vs. Ama İstanbul seçimlerinde yolsuzluklar ve usulsüzlükler yapıldı velvelesi ortalıkta dolaştı durdu.

YSK ise ayrı bir araştırma konusu olacak seçim garabetİ yaşattı Türkiye’ye. Referandum’da yapılan ve kesinlikle iptal edilmesi gereken mühürsüz oyları geçerli sayarak Türk Siyasi hayatında yeni bir sayfa açmış oldu. Türkiye sathında aynı konuda iktidarın alehine olan yerlerde itirazlara ret cevabı verirken, iktidarın lehine olabilecek itirazları ise anında kabul ederek tarafsızlığını yitirmiş durumda. YSK üyelerinin görev sürelerinin 1 yıl daha uzatılması işte bu günler içindi. Yani “Ak akçe kara gün içindir” sözünün siyasete uyarlanmış halidir. İstanbul seçimlerini aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya, sağdan sola, soldan sağa saydılar bir türlü iktidarın lehine bir durum ortaya koyamadılar. Son can havli ile tam kanunsuzluk tezi ile İstanbul seçimlerinin Ak Parti tarafından iptali istendi. Türk Milleti YSK’nın vereceği kararı bekliyor. Bu yazının yazıldığı gün yani (22.04.2019) Pazartesi günü YSK’nın toplanarak karar vermesi bekleniyordu. Ben kahin değilim. İptal edebilir de iptal etmeyebilir de. Ama öyle tahmin ediyorum ki iktidarı ve Devlet Bahçeli’yi mutlu edecek bir sonuç çıkabilir YSK’dan. Eğer seçim bu doğrultuda iptal edilir ve yenilenirse, CHP demiyorum ama Ekrem İmamaoğlu en az 100 ila 150 bin farkla seçimi yine kazanacaktır. Bu da tarihe düştüğüm bir not olarak kalsın.

OLAY 2 : Çok kısa bir süre önce (15.03.2019) Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde iki cami’ye Cuma günü yapılan silahlı saldırı’da 50 Müslüman öldürüldü. Saldırgan Avusturyalı 28 yaşındaki Berton Tarrant. Olaydan önce bir de manefesto yayınlamıştı. O manifesto da övgüyle söz ettiği ABD Başkanı Donald Trump yapılan saldırıyı ‘masum insanların anlamsızca öldürüldüğü korkunç bir katliam’ olarak nitelendirmişti.

Buna benzer bir olay’da dün yani 21.04.2019 tarihinde Sri Lanka’da yaşandı. 3 Kilise ve 3 otele yapılan baskınlarda 207 kişi hayatını kaybetti. En az 450 kişi de yaralandı. Ölenler arasında iki Türk Mühendisinin de olduğunu maalesef belirtmek isterim. Ne oluyor? Dünya nereye gidiyor? Tabii bu arada Fransa’da 1.5 aydır devam eden ‘Sarı Yelekliler’ hareketiyle özellikle Paris’te yapılan yağma ve polisiye olaylar işin cabası. Bu iki olayın sonucunda şahsen ben biraz ürkmüş gibiyim. Şöyleki; dünkü Sri Lanka’da meydana gelen saldırı’nın kiliselere yapılması nedeniyle birileri sanki Yeni Zelanda’daki olayla rabıta kurarak. Bakın Müslümanlar intikam alıyor derlermi diye endişeye kapıldım. Çok şükür şu ana kadar basında böyle bir yakıştırmaya rastlamadım. İnşallah ta böyle bir bağlantı kurulmaz diye dua ediyorum. Zira böyle bir bağlantı kurulursa Allah korusun dünya çapında yeni bir akımın ve kutuplaşmanın başladığının işareti olarak algılanır. Bu ise hiç istemediğimiz bir teoridir.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE