ÜLKÜCÜ ŞEHİDİMİZ MUSTAFA PEHLİVANOĞLU’NUN ÇİLEKEŞ ANNESİ

ZEYNEP PEHLİVANOĞLU VEFAT ETTİ

MEKÂNI CENNET OLSUN

 

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinin solcu hâkim ve savcıları tarafından verilen haksız ve yanlı ölüm cezası sonucu idam edilen ülkücü şehidimiz Mustafa PEHLİVANOĞLU’nun son nefesine kadar aslan Mustafa’sının acısı ve özlemiyle yaşayan fedakâr, vefakâr, talihsiz, çilekeş, Türk ve Müslüman muhterem annesi Zeynep bacımın vefatı haberini Niğde’de bulunduğum sırada az önce beni telefonla arayan Ülküdaşım Yılmaz IRMAK’tan duydum ve çok üzüldüm. Allah Rahmet Eylesin. Mekânı Türk Milleti, Türk Vatanı ve Türk Bayrağı için şehit düşen aslan oğlu Mustafa’nın ki gibi cennet olsun.

12 Eylül İhtilalinde idam öncesini idam gününü ve idam sonrasını Pehlivanoğlu ailesi ile birlikte yaşadım. Ve onlarla birlikte sonsuz üzüntü ve acılarını paylaştım. Mustafa’nın annesi Zeynep bacımın yüreğine idamdan çok önce analık içgüdüsü ile evlat acısının ateşi düşmüştü. Sanki Türk Vatanı ve Türk Milleti için yetiştirdiği ve canından çok sevdiği Müslüman Türk Mustafa’sının eninde sonunda suçsuz günahsız idam edileceğini biliyor gibiydi. Anafartalar da ki tek odalı Hint fakiri misali büroma İsa ARMAĞAN’ın, İbrahim ÇİFTÇİ’nin ve Mustafa PEHLİVANOĞLU’nun anneleri gelir, iki gözleri iki çeşme benimle ve birbirleriyle başlarına gelen felaketin acısını ve çaresizliğini paylaşırlar, bu dar günlerinde sadece benimle görüştükleri ve konuştukları zaman biraz olsun teselli bulduklarını söylerlerdi. Ben kendilerine çay ikram ederdim ama verdiğim çaylar boğazlarından geçmez ancak birer yudum içebilirlerdi. Biz bu şekilde oturup dertleşirken Allahsız komünistlerin pusuya düşürüp şehit ettiği rahmetli Ercüment YAHNİCİ, aşırı kilolu olduğu için taşımaktan terlediği iki elinde iki file dolusu çay, şeker, un, makarna gibi gıda maddelerini tutuklu ve fakir ülkücülerin ailelerine dağıtmam için getirip büronun bir köşesine bırakır ve büyük üzüntü içinde İsa’nın, İbrahim’in, Mustafa’nın muhterem annelerinin mübarek ellerini öper, bana da “Allah yardımcın olsun” der ve geldiği gibi sessizce çıkıp giderdi. İdamdan bir gün önce Ankara Sıkıyönetim Mahkemelerinin aşırı solcu Başsavcısı Nurettin SOYER, rahmetli Mustafa’nın Balgat kahve taraması olayında silah kullanmadığını, kimseye ateş etmediğini ve kimseyi öldürmediğini işkenceci polislerden öğrenmiş olacak ki son anda haksız idamı durdurmak için Mustafa’dan formalite icabı bir itiraf dilekçesi vermesini istemiş. O gün Mustafa PEHLİVANOĞLU’nun babası Necmi abi ile ben bir koldan, işkenceci polislerin amiri Dürüst OKTAY bir koldan, Nurettin SOYER de başka bir koldan Mustafa PEHLİVANOĞLU’nun haksız idamını durdurabilmek için akşama kadar koşturup, adeta zamanla yarıştık. Her zaman olduğu gibi son sözü Kenan EVREN söylüyordu. Ve yine Kenan EVREN engelini bir türlü aşamadık. Sabaha doğru Ulucanlar Cezaevinin avlusundaki idam sehpasında TANRI TÜRKÜ KORUSUN diye yürekleri çınlatan narasına müteakip Ülkücü Bozkurt Mustafa PEHLİVANOĞLU asılarak şehit edildi.

Mustafa’nın idam öncesi cezaevinde suçsuz olduğunu yazdığı el yazması mektubunu babası Necmi abiye verdim. Recep Tayyip de Anayasa Referandumu öncesi ülkücü kesimden oy çalmak için şehit Mustafa’nın bu mektubunu (dışından ah içinden oh çeke çeke) tüm TV kanallarında iki gözü iki çeşme timsah gözyaşları akıtarak okudu. Sen hem acımasız bir kasap gibi ülkücüleri kıyım kıyım kıy, hem de ülkücü şehidimiz Mustafa’nın mektubunu oku ağla...

Bu Recep Tayyip’in riyakârlıklarıyla insanları dinden imandan soğuttuğu yetmezmiş gibi beni de gözyaşından soğuttu. Bu AKP’lilerin koca koca birer adam olarak hemen her konuda hüngür hüngür riyakâr ağlamalarını gördükçe ağlamadan soğudum ve ağlayamaz oldum.

İdamdan sonra Mustafa’nın babası Necmi abiyle birlikte benim pır pır anadol arabamla cenaze aracını takip edip, Mustafa’yı gömdükleri yeri belirlemeye çalışacaktık. Mezarlığa geldiğimizde hava alacakaranlıktı. Ben aracı bir kenara park edip, Necmi abiyle birlikte Karşıyaka mezarlığının içinde bir süre şehit Mustafa’nın tabutunu götüren ekibi takip ettik. Bir anda karşımıza çıkan eli süngülü askerler üzerimize doğru koşmaya başladı. Üzüntü ve şaşkınlıktan donup kalan Necmi abiyi bir darpa maruz kalmaması için kolundan çekerek önde biz arkada süngülü askerler dış kapıya kadar koştuk. Ve Balgat’ta ki Mustafa PEHLİVANOĞLU’nun yaşadığı gecekonduya geldik. Mustafa’nın annesi Zeynep bacım sırtüstü yatmış ve taş kesilmişti. Başında kızı ağlıyor kolonya ile annesini ayıltmaya çalışıyordu. Zeynep bacım hiç konuşmadan bir heykel gibi taş kesilip tam on beş gün bu şekilde kaskatı yattı. Daha sonra son nefesini verdiği bu güne kadar Ülkücü Bozkurt olarak yetiştirdiği aslan Mustafa’sının acısı ve hasretiyle yaşadı. Ben bir ülkücü ve ülkücülerin vekili olarak, Zeynep bacımla bütün o kara günlerin acısını paylaştığım ve biraz olsun yüreğindeki ateşe su serpebildiğim için vicdanen müsterihim. Ülkücü şehidimizin annesi Zeynep bacım benimle defalarca helalleşti. Ben de hakkımı helal ediyorum. Allah Rahmet Eylesin. Mustafa’sına kavuşacağı mekânı cennet olsun. Bundan sonra Allah hiçbir ülkücünün annesine Zeynep PEHLİVANOĞLU’nun yaşadığı evlat acısını yaşatmasın. Tanrı Türkü korusun...04.12.2013

 

Av. Şevket Can ÖZBAY

Editör: TE Bilişim