Biz yeryüzünde hiç varolmasaydık, bu evren yine olacaktı. Nikolai Hartmann ve Yeni Ontoloji düşüncesinin özeti budur.

Evet! Biz olmasaydık, bu evren yine olacaktı. Ama onu kimse anlamlandıramayacaktı. Kierkegaard ve egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) düşüncesinin özeti de budur.

İnsana eşrefi mahlükat (yaratılmışların en şereflisi) diyen biz Türklerin ünlü filozofu Mevlana Celalettini Rumi'nin anlayışı da bu yöndedir.

İnsan neden eşrefi mahlükat yani yaradılmışların en şereflisidir? Çünkü ahlak kurallarını ve bu kuralar içerisinde ki Tanrısal eylem ve düşünceleri oluşturan, Tanrı'yı ve onun hoşuna gidecek olanları yücelten insandır.

İnsan olmasaydı; Kimse varlığa varlık diyemeyecek, kimse Tanrı'ya Tanrı diyemeyecek, kimse namusa namus diyemeyecek, kimse haine hain diyemeyecek, kimse hırsıza hırsız diyemeyecek, kimse iltimasa iltimas diyemeyecek, kimse yolsuza yolsuz diyemeyecek, kimse yalana yalan diyemeyecek, kimse iftiraya iftira diyemeyecekti.

Heyhat! Bir gün geldi ki; birileri hem ahlaken kötü eylemlerin en şahını yaptı, hem de Allah'ı dilinden düşürmedi. Bir gün geldi ki; bunların bütün kötülükleri piyasaya saçıldı, ama onlar kendilerine hiç bir şey kondurmadılar.

Öyle ki, ahlak kurallarını çiğneyenler, örneğin suçüstü yakalanan bir hırsız bile hırsızlığın iyi olduğunu söylemez, en çok mecbur kaldığını söyler.

Varlığa anlamını veren İnsan ahlak kurallarını da oluşturduğuna göre; ahlak kurallarını dahi takmayan yaratıklara insan demek kolay mı?

Bunlar ya insan değil, ya da ahlak kurallarına inanmıyorlar. Bu durumun başka bir izahı yoktur. 

Bu arada anarşistlerin ahlak, devlet ve Tanrı'ya ve onların otoritesine isyan eden düşünce olduğunu belirtelim. 

Tam bu şartlar altında evrene anlam katan insanın ürettiği ahlak kurallarının değeri olan İYİ ve İYİ PARTİ'nin de değeri ve anlamı da ortaya çıkmış oluyor.

Biz bu durumda kötü ile İYİ arasında tercihimizi İYİden yana yapıyoruz.

Vesselam!