Üniversite öğrencisi Sibel Ünli "gidecek yerim yok , yemekhane kartımda sadece 1 lira var" diyerek intihar etti.

Bir ülke, bir halk için bundan daha utanç verici, bundan daha üzüntü verici bir durum olabilir mi? "Komşusu açken tok yatan bizden değildir," diyen bir medeniyette ölüme götüren sefalet manzaraları varsa İslam'ın ışığı o halkın kalbine vurmamış demektir.

Emin olun hepimiz sorumluyuz, bu ülkede ırkı, rengi, mezhebi veya meşrebi ne olursa olsun bir kişi ölümü arzulayacak ve ona gidecek kadar sefalet ve yoksunluk yaşıyorsa o halk tepeden tırnağa kadar sorumludur.

En başta o ülkeyi yönetenler.

Sonrada derece derece bütün halk, hepimiz...

Hala bu tür olaylara, partimiz ne kaybeder, ne kazanır gözlüğü ile bakanlar var. Bir ülkede siyasetin merkezinde insan yerine partiler, ideolojiler, liderler, kazip şöhretler, sahte kahramanlar varsa orada bu tür olaylar sıradan vaka sayılır. İnsan için yola çıkanlar insanı kaybettirdiler. Mesele bu. Önceki gün indirimli yemek hakkı üç öğünden tek öğüne indirilen öğrencilerin tamamen insani taleplerine karşı gösterilen şiddet de aynı zihniyetin ürünüydü. İktidarımızı yıpratmamak için gerekirse açlığınızı, sefaletinizi yutacak, gizleyeceksiniz...

Tuzu kuru olanlar, halk ile arasına duvarlar örenler yaşanan sıkıntıları anlayamaz.Hele bir kaç on bin dolarlık çantalarla, eşarplarla, ayakkabılarla gezenler, her ihalede yolunu bulanlar hiç anlayamaz. Ülkede çok ciddi, çok derin bir kriz var. Hem ekonomik kriz, hem insanlık krizi. Eskiden ekonomik kriz olsa bile insani boyutumuz yok olmadığı için bazı sıkıntılar toplumun kendi mekanizmaları içinde telafi edilebiliyordu. Şimdi bir insanlık krizi de var, particilik, adamcılık insani olan neyimiz varsa alıp götürdü. Açım diyen adama politikamızın düşmanı gibi bakıyoruz, onun çığlıklarını, iniltilerini bir muhalefet biçimi gibi görüp dikkate almıyoruz.

Sibel Ünli'nın intiharı bir çığlıktır, bizi uyarması, içinde bulunduğumuz sağırlığı gidermesi gereken bir çığlık. İçimizde kim bilir daha ne kadar yarını nasıl getireceğini kara kara düşünen Sibel'ler var. Bir kaç hafta önce de benzer intiharlar olmuştu. Yine kimse duymadı, ölüme bir muhalefet şekli diye bakıp geçtiler. Bizim saltanatımız yerindeyse herkesin ki yerindedir diyerek dudak büktüler.

Bu ülke sayısız iktidarlar, sayısız liderler gördü. İyiyi de kötüyü de yaşadı. Ama hep sesini duyan, duyuran birileri vardı. Bugün kötü olan herkesin üç maymunu oynaması.En küçük çığlığı biie duyması gerekenlerin sağır olması. Vatandaş tercümansız kaldı, yoksulumuzun sesi sloganlar arasında duyulmaz oldu. Siyasi tarafgirlik dinimize de ahlakımıza da üstün geldi. Anasına sövene gülen, partisine veya liderine sövene canavar kesiliyor. Kavga siyaseti bizi sadece kamplaştırmadı insanlığımızı da öldürdü. Onun için ölene bile partimizi zor durumda bıraktı diye kızıyoruz. Bu kriz insanlık krizidir ve ekonomik krizden daha yıkıcı ve tehlikelidir.