Yeniçağ'ın derlediği habere göre, tarihçiler ant içmenin geçmişini Hun Türklerine kadar götürürken ant içme ritüellerinin Türk tarihinde de birçok han, savaşçı ve toplumdaki diğer muteber şahıslar arasında anlaşma ve kan kardeşliğinin mevcudiyeti olarak bilinmektedir.

Ant içme ritüeli ile ilgili en eski kayıtlardan biri, M.Ö. 1. yüzyıla aittir ve Çin elçileri ile Hun Hakanı Huhanye arasında yapılmıştır. Töreni gerçekleştirmek için, Tanrının makamına en yakın yer olan ve dünyanın merkezi olarak kabul edilen Hun dağına çıktılar.

Türk kültüründe bir ant şekli olan kan sözleşmesi, genellikle liderler arasında anlaşma ya da şahsî münasebetlerin pekişmesi amacıyla yapılan sembolik veya gerçek şekliyle tarafların kanlarını içme, kanlarını birbirlerine karıştırma şeklinde tezahür eden bir gelenektir...

Eski Türklerde câri olan bir âdete göre, başka kabileden bir adamla kardeş olmak için, her ikisi kollarından birer damar açar ve akan kanı bir çanağa aldıktan ve bunu süt veya kımızla karıştırdıktan sonra şahitler huzurunda ve merasim-i mahsusa ile yarı yarıya içerlerdi.

Türk siyasî ve sosyal hayatında zengin örneklerini gördüğümüz and içme ve kan kardeşliği bir Ural-Altay kavmi olan Macar Türklerinde de görülmektedir.

Türkolog Prof. Dr. Vahit Türk’e göre on birinci yüzyıl sonrasında yazılan Macar destanında Macar ve Hun aynı kavimdir ve Macar kralı Arpad, doğrudan Hun hükümdarı Attila’nın soyundan gelir. Macarların Buda, Almanların Ecilburg adının verdiği başkenti, bizzat Attila kurmuştur. Attila kavminin devamı olan Sekeller de Arpad’ın yurt tutuş mücadelesinde onunla birlikte savaştı. Bu da Macarlar ile Attila’nın soy akrabalığının bir göstergesi olarak kabul görür. Macarlarda da bir hükümdar tayin edildiğinde kan sözleşmesi hükümdara bağlılığı bildirilmenin bir göstergesi olduğu anlaşılmaktadır.

Macaristan’daki ‘kan yemini’ adlı anıt Hun lider Almos handan sonra gelen Hun kaanları oğlu Arpad han ve Előd , Ond, Kond , Tas, Huba ve Töhötöm'ün kollarını keserek ve kanlarını kadehe akıtarak mühürlediğinin tasvirini içeriyor.

Kan yemininde ise şu ifadeler kullanılırdı:

- Ömür oldukça onlar ve torunlarının daima Almos han soyundan bir hanları olacak.

- Kendi çabalarıyla ne mal edinirlerse edinsinler, hiçbirinin payı inkâr edilmeyecek.

- Kendi iradeleriyle Almos’u efendileri olarak seçen bu önder kişiler, onlar ve oğulları asla hanın şurasından ve yönetme şerefinden mahrum kalmayacaklardır.

- Onların soyundan biri hanın şahsına sadık kalmaz ve han ve akrabaları arasında ihtilafı körüklerse, Han Álmos’a edilen yeminde kan akıtıldığı gibi, suçlunun da kanı akıtılacaktır.

- Han Almos’un veya diğer önder kimselerin soyundan birisi yeminin bir kısmını ihlal etmek isterse, ebedi lanete maruz kalsınlar.”

İşte o anıt:

Kaynak: Dr. Erhan Aktaş, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü

Editör: TE Bilişim