“O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” diyordu, geride kalan bir kaç namuslu ülküdaş.

İşte o İYİ insanlar, iki yıl, kasırgalarla vuruşarak, yıldırımlarla boğuşarak yağmur, kar ve fırtınalar altında,ovaları kat edip dağları aşarak, azgın ırmaklardan, köpüren denizlerden geçip burada, bu yuvada toplanmışlardı.

Yuvamız, güzel, cam cepheli, pırıl pırıl bir bina. Girişte güvenlik kısmını geçtikten sonra, zemin katta, tam karşıda resepsiyon, sağda ve solda koltukların bulunduğu oturma alanı var. Solda, sağ köşede çay ocağı bulunmaktadır. Bodrum kata gelince, orada mescit ve toplantı salonları temizce düzenlenmiş ve tefriş edilmiş. Binanın en üst katı da yine toplantı salonları olarak düzenlenmiş. Ara iki katta, genel başkanın, genel başkan yardımcılarının ve diğer görevlilerin odaları var. Fiziki olarak iyi ve yeterli bir bina.

Bugün, genel başkanımız Meral Hanım, Ankara dışındaydı, yardımcıları Şenol Bal, Mustafa Erdem, Ümit Özdağ ve Aytun Çıray yerlerindeydi. Kendilerine hayırlı olsun deyip parti ve günlük konular üzerinde sohbet ettik.

Stepnenin, hırsızlarla sonuna kadar birlikte olacağını açıklaması, İYİ PARTİ'de çalışma şevkini daha da yükseltmişti. Oturma salonlarında ve koridorlarda partililer her konuda muhabbet ediyor, vatandaşlar merakla her yeri geziyorlardı. Yeni yeni İYİ insanlarla tanıştık, uzun uzun sohbet ettik.Tanıştığımız, görüştüğümüz herkes çok umutluydu. Farklı siyasi eğilimlerden insanlar vardı. Kimse gömleğini çıkarmamış, üstlerine yeni bir önlük giyinmişler ve hepsi sadece İYİ PARTİ diyordu.

İki saat süren bu ziyaretimiz sonunda, İYİ PARTİ'nin bu güzel atmosferinden, güzel duygularla, umutla ve tekrar uğramak üzere ayrıldık.

Kasım ayında, dışarıda pırıl pırıl bir güneş, parti binasının iki yanındaki iki güneşe göz kırparak yüzümüzü okşuyordu. Ön cepheden sarkan ayyıldızlı albayrak bize el sallıyor, Atatürk gülümsüyordu.