Güzel ülkemin dört bir yanından, dünden, akşamdan, geceden yola çıkan iyi adamlar, iyi hanımlar, iyi arkadaşlar sabaha Ankara'ya ulaşmışlardı. İçlerindeki heyecanla, saat 13'te başlayacak açılış için, daha sabah 09'dan itibaren, geliş güzergahını tutan davul zurna sesleri arasında, genel merkezin önünü doldurmuşlardı.

İYİ PARTİ'nin genel merkez binası, oldukça geniş bir caddenin üstündeydi. Çoğu cam, kalan kısmı, daha önce, koyu soluk lacivert olan dış cephe, füme renkte yeniden kaplanmıştı. Parti ismi tabelası yoktu. Binanın iki yanına, köşelere dikine İYİ PARTİ yazılmış, binanın önündeki üç bayrak direğinde, ülke ve parti bayrakları dalgalanıyordu. Parti binasından karşıdaki bir vince çekilmiş ipte, üstünde güneş resmi ve İYİ PARTİ yazısı bulunan büyük bir bayrak, hafiften esen ılık bir yel ile salınıyordu.

Saat 12 olduğunda, meydan hınca hınç dolmuş, kalabalık yan sokaklara taşmıştı. Yıllardır birbirini görmeyen ülkücüler, orada karşılaşmış hasret giderirken, aralarına ilk defa katılan başka partilerden gelmiş insanların yüzlerindeki memnuniyet, görülmeye değerdi. İnsanlar, on beş gün önce kurulmuş partilerinin bayrağını getirememişler, orada dağıtılan bayrakları, heyecanla sallıyorlardı.Ülkücüler, iki yıldır verdikleri mücadelenin iyi bir noktaya ulaşmasının, diğer görüşlerden insanlar da zulmün karşısında iyi bir alternatifin içinde bulunmanın sevincini yaşıyorlardı. Herkes birbiriyle tanışıyor, daha ilk günden kaynaşıyorlardı. Daha bir saat önceden meydanı dolduran bu heyecanlı kalabalık "Ölürüm Türkiye'm" marşını dinlerken, artık genel başkanlarının kürsüye çıkışını bekliyordu.

Çok çile çekilmişti iki yıl içinde. Yasal olan hiç bir hak verilmemiş,kanun, nizam ayaklar altına alınmıştı. Rakiplerin, zalim bir despotla, despotun mahkemelerle işbirliği yaptığı kahırlı bir süreç yaşanmıştı. Bu haklı ve yiğitçe direnişin karşısında, düzeni bozulacak olanlar çok iftiralar etmişlerdi. Kendi haram binalarını ayakta tutmak için, haksız yere suç atmışlar, çamur atmışlar, ama ispat edemeyip şerefsizce yaşamaya razı olmuşlardı. Karşılarında haklı, ama arkasındaki garip Anadolu halkından başka, kimsesi olmayan masum ve mağdur bir Meral vardı. Hala devam eden haysiyetsizce saldırılara, delikanlıca karşı koyan, yiğit Akşener vardı.

İşte vakit geldi. Herkes çok heyecanlıydı.Mikrofondaki ses, elindeki yazılı programı unutmuş Türkiye'nin topuklu efesini, cesur yüreğini, yeni umudunu, haramzadelerin saltanatını çöpe atacak olan, tek alternatifini, kürsüye davet ediyordu. Alkış, kıyamet içinde kürsüye gelen Meral Akşener, doğrudan ve irticalen konuşmaya başladı. Çok geçmeden saygı duruşu ve İstiklal Marşı uyarısı ile saygı duruşunu yaptırıp kalabalığa İstiklal Marşı'nı söyletti. Kalabalık içinden "andımız" diye seslenenlere, "Onu gençler söyleyecek" diyerek konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

Kürsüde, sanki bir kartal, kanatlarını açıp kapatıyor, yükselip iniyordu. Kalabalık alkışlıyor, o hararetle anlatmaya devam ediyordu."Adalet topal, kalkınma öksüz" diyordu. "Kalkınan kendileri düşen millet." diyordu." İYİPARTİ her milli bayramda hasta olanlara iyi geldi, bayramlarda meydanlara koşuyor, Anıtkabir'e koşuyorlar. İYİ PARTİ ilaç gibi geldi." diyordu."İYİ PARTİ ile ağızlarındaki Mustafa Kemal, değişti Atatürk oldu." diyordu. "Döndükçe dönüyorlar, önce Türk'ü atıp sırf ümmetçi oldular; cumhuriyetten geçip Osmanlıcı oldular; çözümcü, Apocu oldular; iktidar çoğunluğunu kaybedince, dönüp milliyetçi oldular; saltanatın sürmesi için bu da yetmedi, yolun sonu göründüğü için, şimdi Atatürkçü oldular." diyordu. " Ben Ahlat'tan ev tutunca iktidar sahipleri ancak oraları hatırladılar. Şimdi, Adilcevaz'dan oralardan ev almaya başlarlarsa şaşmayın." diyordu. Biz inşallah ülkemizde, bir baştan bir başa nefret dilini değiştireceğiz. İYİPARTİ ile ülkenin havasını yumuşatacağız, kardeşliği hakim kılacağız." diyordu. Ve daha çok şey diyordu. Huşu içinde, zaman zaman da alkışlayarak dinledik.

Biz ayakta daha fazla kalmayalım diye, son selamlamanın ardından, açılışa geçildi. Mustafa Erdem'in duasıyla, aminler içinde, binanın açılışı yapıldı. Tabi ki bu kalabalık içeriye giremezdi. İçeriye girebilenlerle beraber, odasına giren Meral Hanım makamına oturdu.

İki yıllık maraton, hayırlı bir sonuca bizi ulaştırmıştı. Tabi ilk başta, kongre sürecinde, bizim istediğimiz bu değildi. 50 yıldır emek verdiğimiz yuvadan haksızca sökülüp atılmamızdı bizi burada toplayan. Hayatımda ilk defa, bir başka patinin rozetini yakama takarken içimin acıdığını hissettim. Gözlerim doldu,ama kimseye belli etmedim. Acı ve sevinci, bir arada yaşadım ben bugün.