İzmir Büyükşehir Belediye tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'nin 5'inci gününde 6'lı Masa'nın temsilcilerinin katılımıyla 'Millet İttifakı Genel Başkanlar Buluşması' etkinliği gerçekleştirildi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde yapılan etkinlikte CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in ev sahipliğinde bir araya geldi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in katılmadığı etkinlikte partiyi genel başkan yardımcısı Ümit Özlale temsil etti.


 

'İŞİMİZİN ÇOK KOLAY OLDUĞUNU KİMSE DÜŞÜNMESİN'

İkinci yüzyılı birlikte inşa edeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, "İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin. Birinci Yüzyılın Kongresi'nde de o dönemin liderleri işlerinin kolay olmadığını biliyorlardı. Zor zamanlardan geçtiğimizin farkındayım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ben hep iki temel ilkeyle anarım. Bir, siyasi bağımsızlık. Kendi sözleriyle 'Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir' der. İkinci ilkesiyse ekonomik bağımsızlık. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Ama öyle bir sistem, düzen kuralım ki kim iktidara gelirse gelsin en azından bir daha Türkiye bu tür krizlerle karşı karşıya kalmasın" ifadelerini kullandı.


 

'ALTI LİDERİ BİR ARAYA GETİREN FELSEFEDE DEMOKRASİ YATIYOR'

Dört ayaklı bir stratejinin hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bu stratejinin ilk ayağı güçlü bir demokrasi. Altı lideri bir araya getiren temel felsefenin önünde demokrasi yatıyor. Dünyaya baktığımızda kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı vardır. Kuvvetler ayrılığını getirmek zorundayız. Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. Her alan mutlaka denetlenir. TBMM'de denetlenir. Özgürlüğün olmadığı yerde demokrasi olmaz. Demokrasi dediğimiz, her gücün mutlaka denetlenebilir olmasıdır. Bunun ayırdına varmak gerekir. Siyaset kurumunun halkına hesap vermesi gerekir. İktidar sahipleri halka hesap veremiyorsa orada demokrasi yoktur. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken Millet İttifakı olarak ulusal vergi konseyi kuracağımızı söyledik. 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını konsey rapora bağlayacak, resmi gazetede yayınlanacak. Herkes bilecek ödediği vergilerin nereye harcandığını. Bunun taahhüdünü yaptık altı lider imza attı. Sağlıklı işleyen demokrasilerde siyaset kurumunun lekelenmemesi, temiz kalması lazım. Eğer siyaset ahlak zemininde yürürse pek çok sorun kendiliğinden çözülmüş olur. Harcanan paraların sağlıklı bir şekilde harcanıp harcanmadığının hesabının verilmesi lazım. Altı lider oturduk, tartıştık. 'TBMM'de bir de kesin hesap komisyonu kuracağız' dedik. Bir yıl önceki bütçedeki kaynakların nerelere harcandığının hesabını verelim diye. Bir de dedik ki, kesin hesap komisyonu başkanı ana muhalefet partisinden olacak. Nasıl bir Türkiye hayal ediyoruz? Ayakları yere basan, ahlaklı bir siyasetin egemen olduğu, medyanın özgür olduğu güzel bir Türkiye. Sayıştay'ın raporları bizim iktidarımızda asla makaslanmayacak" dedi.


 

'İKİNCİ HEDEF ÜRETEN TÜRKİYE'

İkinci hedefin üreten Türkiye olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Sanayiden tarıma kadar kültürden hayatın her alanına kadar üreten Türkiye. Üreten Türkiye güçlü Türkiye'dir. Kaynaklarınız, yeriniz, tarlalarınız, çalışkan insanlarınız var ama üretimden koparılıyor. Herkes üretecek. Herkesin ürettiği bir Türkiye güçlü bir Türkiye'dir. Herkesin ürettiği bir Türkiye dışarıya el açmayan bir Türkiye'dir. 21'inci yüzyıldayız. Neyi, nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. 21'inci yüzyılın ekonomisi artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi nerede üreteceğiz? Üniversitede. Bizim ittifakımızda üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak. Hiç kimse farklı düşündü diye atılmayacak. Üniversitenin ürettiği bilgiler sanayici tarafından elle tutulur metaya dönüştürülecek. Dünyanın teknoloji yaratan bir numaralı üniversitesi MIT'ye gidişim pek çok kesim tarafından eleştirildi. Biz katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üreten bir Türkiye inşa etmek zorundayız. Bugün hepimiz cep telefonu kullanıyoruz ve hiçbiri bize ait değil. Açık ve net söylüyorum. Başkalarının pazarı değil, üreten ve dünyaya mal ihraç eden bir ülke olacağız. 20'nci yüzyıl petrol yüzyılıydı 21'inci yüzyıl çip savaşlarıydı. Çipin nerede üretileceğine biz, yani insan karar verir. 21'inci yüzyıl Türkiye'sinin temel hedefi bilimde, sanayide çip üreten bir ülke olmaktır" açıklamalarında bulundu.


 

'HAKÇA BÖLÜŞMEZSENİZ HUZUR OLMAZ'

Üçüncü ayağın ise güçlü bir sosyal devlet inşa etmek olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz, hakça bölüşmezseniz orada huzur, bereket olmaz. Huzurun olması yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesi demek. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir ülkeyi yeniden inşa edebiliriz. Bugün Türkiye'de sosyal devlet büyük yara almış durumdadır. Özellikle son 5-6 yılda alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir gruplarında milyonlarca lira kaynak aktarılıyor. Bunu düzeltmek bize nasip olacak. Sosyal devlet yardım yaparken kişinin onurunu asla afişe etmeyecek" dedi.


 

'SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN ANAHTARI DEVLETTE LİYAKAT'

Dördüncü kavramın ise sürdürülebilirlik olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Demokrasiyi getirdiniz, ürettiniz, sosyal devleti inşa ettiniz ama durduğunuz anda geriye gidersiniz. Değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin ana anahtarı devlette liyakattir. Birikimli insanların devlette, üniversitelerde olmasıdır. Biz yapalım onlar bizi izlesinler. Değişime, dönüşüme, atılıma öncülük yapan bir Türkiye'yi inşa etmek istiyoruz. Devletin kurumları vardır ve her kurumun kendi kültürü vardır. O kültürler sıcak siyaseti müdahale edemeyeceği kadar güçlü bir hal alırlar. O kültürler devleti güçlü hale getirir. Sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından birisi de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması lazım, merak duygusunu büyütmesi lazım" ifadelerini kullandı.


 

BABACAN: EKONOMİ İÇİN TEMEL KAVRAMLAR HUKUK VE EĞİTİMDİR

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, enflasyon verileriyle ilgili bir tablo göstererek, şöyle dedi: "34 yıllık 1-2 haneli, 3 haneli enflasyon döneminden sonra enflasyon tek haneye iniyor. 2012-2013 yılları en dip nokta. Sonrasında enflasyon alıyor başını gidiyor. Milli gelir de 2012-2013'de zirveye oturuyor ve sonrasında düşüyor. Türkiye şeffaflık endeksinde kötü bir noktadan başlıyor, 2012-2013'te zirveye ulaşıyor ve sonra düşüyor. Siz enflasyonu düşük ve öngörülebilir hale indirdiğinizde ekonomik büyüme geliyor. Şeffaflık azaldığında ülke fakirleşiyor. Ekonomi için olmazsa olmaz en önemli iki kavram hukuk ve eğitimdir. Türkiye'nin zirvede olduğu yıllarda bundan çok bahsediyorduk. Eğer eğitimde ve hukukta gereğini yapmazsak bu ülke orta gelir tuzağına düşecek demiştim. Şu anda ülke bir orta gelir tuzağında. Bu tuzaktan çıkış mümkün. Doğruları yaptığımız sürece Türkiye bu tuzağı kırıp, atar. Ne kadar çok demokrasi, adalet, liyakat, eğitim o kadar ekonomi. Dünya bugün çok keskin bir ayrıma giriyor. Dünyanın pek çok köşesinde otokratlarla demokrasi mücadelecileri karşı karşıya. Bu mücadele Avrupa'da, Asya'da, Amerika'da var. Bugün ülkemizde de var. Hukuk devletinin ayaklar altına alındığı bir yönetime karşı geniş mücadele var. Bu ülkede uluslararası anlaşmalara, anayasaya bir kağıt parçası muamelesi yapıldığında bu ülkede gelişmişlik olamaz. Bu ülkenin sorunlarının çözümü hukuktan, adaletten, eşitlikten geçiyor. 'Beka beka' diye gün aşırı ülkeye korku pompalayan yönetim ülkemizi beka sorunun tam da ortasına düşürmüştür. Otokrasiyle yönetilen ülkelerde ancak bir avuç zengin türer."


 

'BU ÜLKEYİ YÖNETMEYE HAZIRIZ'

Milli gelire ilişkin bir tabloyu katılımcılara gösteren Babacan, "2020'de ücretlilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 37'yken yüzde 25'e düşmüş. Sermayenin aldığı pay tam o kadar yükselmiş. Türkiye'de orta gelirli vatandaşlarımız, orta direk çökmüş. Dünyada da zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu. Bir yandan otoriter rejimlere karşı mücadele devam ederken bir yandan da devletin rolünün ne olması gerektiği tartışılıyor. DEVA partisi olarak partimizi kurduğumuzda en önemli çalışma alanlarımızdan birisi ülkemizin yarınına ilişkin çalışmalardı. Binlerce sayfalık çalışmanın hepsi gerçekçi, uygulanabilir. Altı parti üyeleri bir araya gelerek Cumhuriyet tarihinde yapılmamış bir işi başardık. 6 tane birbirinden çok farklı parti demokrasi için buluştu, bir araya geldi. Anayasa çalışmamızı bitirdik. 84 maddelik çalışmamızı açıkladık. Altı imzayla 2 bin 300 maddelik eylem planının her kelimesine mutabık kaldık. 2 bin 300 maddenin yüzde 60'ını gerçekleştirelim, Türkiye kanatlanır uçar. Her alanda hazırız. Bugüne kadar hiçbir siyasi partinin hazır olmadığı kadar biz bu ülkeyi yönetmeye hazırız. Çok önemli bir eşikteyiz. 'Nereden başlamak gerekiyor?' diye sorsanız, benim cevabım 'özgürlükler' olur. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü bunu yapmak o kadar hızlı olacak ki. İlk 90 dakikada. Sayın Cumhurbaşkanımıza yemin töreninden sonra söylemesi için 'Ey basın mensupları, köşe yazarları derin bir nefes alın artık özgürsünüz' cümlesini öneriyorum. Değerli hakimlerimiz, savcılarımız rahat olun vicdanınızın sesini dinleyin. Yargının bağımsızlığı bu kadar basit. Endişeye mahal yok. Bu enkazı kaldıracağız. Millet olarak kaldıracağız. 14 Mayıs'ta kazanacağımız zafer Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da, Amerika'da demokrasi mücadelesi verenler için umut kaynağı olacak. Yaptıklarımız ders kitabı olacak. Bir demokrasi tarihini hep beraber yaşıyoruz" açıklamalarında bulundu.


 

KARAMOLLAOĞLU: DEVLET ADALET ÜZERİNE İNŞA EDİLİR

Kongrede konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "100 yıl önce savaş sonrası birdenbire iktisat öne çıkmış. Ülkemizin bütün bölgelerinden İzmir'e davet edilen uzmanlar gelmişler. Birinci İktisat Kongresi'nin maddelerini mutlaka bulun ve okuyun. 9 madde öne çıkmış. O kongreden sonra Türkiye'de aslında ciddi bir hamle başlamış. Osmanlı'nın son dönemlerinde bir takım iktisadi faaliyetler başladı ama bunlar ülkeyi ayağa kaldıracak seviyeye gelmedi. Bu yüzden İzmir İktisat Kongresi'nden sonra bir hamle başlatıldı. O dönemdeki hayal, ufuk bizde bugün maalesef yok. Bugüne kadar biz bir şey yapamamışız. Kendi içimize kapanmış, çekişmelerle uğraşmışız. Nereden başlayacağız? Denildiği zaman herkes ittifak etti. Adaletten başlayacağız. Ahlaki ve manevi değerler ihya edilmeden bir ülkede huzur olmaz. Adalet olmadan hiçbir şey olmaz. Devlet adalet üzerine inşa edilir. Adalet mülkün temelidir. Dürüstlük mutlaka olacak. Şu anda ülkemizin sıkıştığı en büyük problem işte bu noktada düğümleniyor. Ne adalete güven kaldı ne dürüstlük var. Bunun için de hiçbir problem çözülemiyor" dedi.


 

CHP ve MSP koalisyonu dönemini hatırlatan Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: "O koalisyon döneminde Kıbrıs zaferi kazanıldı. Farklı görüşmeler, çalışmalar oldu ve 50 yıl geçti. Yeniden bu meseleleri ele almayı ve farklı görüşlere sahip olan partilerin bir araya gelerek Türkiye'nin problemlerini çözmek üzere yola koyulmamız gerektiğini kabullendik. Cumhurbaşkanlığı sisteminin değişmesini önemsiyoruz. Cumhuriyet tarihinde yapılmamış bir adımı attık. Daha koalisyon oluşmadan koalisyon protokolünü imzalayıp hayata geçirdik. Bugünkü şartlar bunu gerektiriyor. Büyük bir farkla bu seçimin alınacağına inanıyorum. 6 siyasi parti bir araya geldi ve mutabakat sağladı. Bunun ne kadar önemli olduğunu her birimiz yaşayacak göreceğiz."


 

'BEN HESAP VERMEYE HAZIRIM, ÖNCE BENDEN BAŞLAYIN'

İzmir'in iktisadi tarihi hakkında katılımcılara bilgi veren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "İzmir bizim milletimizin ufuk şehridir. Bütün iktisat tarihimizin en merkez şehirlerinden biridir. İstiklal Savaşı bittiğinde İzmir'in kurtuluşundan beş ay sonra, hakimiyeti milliye için hakimiyeti iktisadinin bayrağı açıldı. Cumhuriyetin kurucu liderleri biliyordu ki, iktisat özgürleşmeden Cumhuriyet ilan etmenin ekonomik temeli olamazdı. Sanayi devrimini kaçırdığımızı fark etmiştik. Şimdi de bugünün tarihini yazacaklar. Türkiye'nin her kanadı, her görüşü bir masada toplandı hakimiyeti milliye için iktisadi kararlar aldılar demeliler. Biz o nesillerin önünü açmak için altı siyasi lider bir araya geldik. Altılı masa 200 yıllık modernleşme tarihimizin, yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizin en büyük toplumsal barış projesidir. Toplumu tekleştirmeye çalışanlara karşı toplumu birleştirmeye çalışan bir heyetiz biz. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorun salt ekonomik bir sorun değildir. Ekonomi politik bir sorundur. Ekonomiyi temizlemek istiyorsak, ilgili makamların tümü mal varlığı beyanlarında bulunmalıdırlar. Kendi gelirleriyle sahip oldukları mal arasında herhangi izah edilmeyecek bir artış varsa, bu artış hazineye intikal ettirilmelidir. Herkes şeffaf bir şekilde bunu açıklamalıdır. Ben hesap vermeye hazırım, önce benden başlayın. Siyasi ahlak kanunu mutlaka çıkacak, hiç merak etmeyiniz ve bu ülkede sahip olduğu pozisyon dolayısıyla servetini kimse arttıramayacak" ifadelerini kullandı.


 

'KAYNAKLARI KÖTÜ YÖNETİLEN BİR ÜLKEYİZ'

Kongreyi muhasebe yapma imkanı açısından çok değerli bulduğunu söyleyen Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal yaptığı konuşmasında, "Yüz yıllık bir muhasebeyi yapmak mecburiyetindeyiz. Büyük Atatürk ve mücadele arkadaşları bir asır önce yüzyıl nefes almamızı sağlayan şartları oluşturmuştur. Bugün de atacağımız adımlar, şekillendireceğimiz politikalarla on yılları, yüzyılları değerlendireceğimiz çerçeveyi çiziyoruz. Tarihi geriye doğru akıtamazsınız, tarihi gerçekleri değiştiremezsiniz. Bu büyük ülkenin kıt kanaat imkanlarla ortaya çıkardığı kademe kademe inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığını bir yıkım mühendisliği projesiyle yıkmaya çalışsanız da milletiniz emin olsun ki yarınlara hep beraber taşıyacağız. Çok uzun süredir kaynaklarını kötü yöneten bir ülkeyiz. Öncelik sıralaması keyfi kararlarla belirlenen bir ülkeyiz. Bir kez başaranlar, bir kez daha başaracaktır. İşte bunun için varız. Bugün bu büyük ülkenin maruz kaldığı meydan okumalar bundan bir asır evvel karşı karşıya kaldığımız hislerden farklı değildir. Beceriksizliği, iş bilmezliği ödüllendiren mevcut düzeni sürdürmek hiçbir şekilde kabul edilemez. İnşaattan ve ranttan ibaret ekonomik yaklaşımı üreten, yenilikten yana olan bir yaklaşımla değiştirmek mecburiyetindeyiz. Biz eksiklerimizi çok çabuk artı yapabilecek bir ülkeyiz" dedi.


 

Kongrede İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i temsil eden ve konuşma yapan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale, "Geçtiğimiz on yılda Türkiye'nin binbir emekle yetiştirdiği insanlar siyasi istikrarsızlık, ekonomik belirsizlik gibi nedenlerle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Arkalarından da 'Gidiyorlarsa gitsin' diyen iktidar gelişmiş insan kaynağını başka ülkelerin yaratacağı ekonomik mucizeye hediye etti. Batıya kafa tutarmış gibi yapan bu iktidar bağımsız düşünceye, liyakata karşıydı. 20'nci yüzyılın başında iktisat kongresini düzenleyen bağımsız ruh, bu zihniyetin yüzyıl önce farkına varmış. Dünyada küresel gelişmeleri okuyamayan hiçbir ülke zenginleşemez" açıklamalarında bulundu.


 

'İYİ TASARLANMIŞ BİR GELECEĞİ DE MİRAS BIRAKMAK İSTEDİK'

Kürsüde yaptığı konuşmada İktisat Kongresi için İzmir'in seçilme nedenlerine değinen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise "100 yıl önce neden İzmir seçilmiş? İzmirliler birlikte yaşamın şifrelerini keşfetmiştir. Biz de İzmir'de toplumun kılcallarından beslenerek bir gelecek inşa etmeye karar verdik. 200'ün üzerindeki akademisyen alınan ilke ve kararları kavramsallaştırmaya çalıştı. 100 yıl öncesinden farklı olarak doğa da ekonominin önemli dinamiklerinden biri olarak değerlendirildi. Yola çıkarken sadece ortak akılla inşa etmekle ilgili bir kararımız vardı. Gördük ki bu süreç ortaya çok güçlü bir içerik çıkardı. Ancak topyekün ve uzlaşmayla sürdürülebilir çözümler üretilebileceğini gördük. Biz sadece köprüleri, yolları, binaları değil iyi tasarlanmış bir geleceği de miras bırakmak istedik. Artık çok iyi biliyoruz, bir şey değişecek, her şey değişecek" diye konuştu.

Editör: Habererk Com