5 Aralık Dünya Kadın Hakları günüymüş! 2020 yılının sonlarına yaklaştığımız bugünlerde özellikle son yıllarda artan, kadına şiddet, kadınlara yönelik cinayetler yanında, siyasi partilerde kadın yönetici ve milletvekili oranları, TBMM içindeki kadın milletvekili oranları, sivil toplum kuruluşlarındaki kadın sayıları gibi konuları konuşuyor olmamız üzücü.

Bunları konuşuyor olmak, halen kadın erkek eşitliğinin de sağlanmadığını ortaya koyuyor ayrıca...

Sosyal medyada, TV'lerde, basın önünde herkes müthiş bir kadın hakkı arayıcısı gibi görünüyor. Peki ekranların arkasında aynı konuşmalar oluyor mu?
O beylik cümleleri kuran siyasiler, sivil toplum örgütleri yöneticileri günlük hayatta da böyle düşünüyor mu? Şahsen, bu konuda tüm toplum olarak samimi olduğumuzu düşünmüyorum. Bırakın erkeklerin bu konudaki ikircikli tavrını, kadınların dahi büyük kısmı bu konuda samimi değil...

Samimî olsalardı, ülke yönetiminde, sivil toplum örgütlerinde daha çok görürdük. Ama maalesef girmiyorlar, katılmıyorlar, bir kısmı da istemesine rağmen katılamıyor. Çünkü ailenin günlük yaşamsal ihtiyaçları, çocukların ve kocanın hayata devam edebilmesi tamamen kadının sırtına yüklenmiş durumda. Gününü diğer faaliyetlere ayırdığında, evde yemeği kim yapacak? Çocukların ödevleri, çamaşırı, evin temizliği ne olacak? Maalesef gerçekler böyle. Ama toplum önünde herkes demokrat, herkes feminist, herkes kadın hakları arayıcısı...

Gerçi 100 yıl önce koca top mermilerini nasıl sırtına yüklendiyse, bugün de bu yükü evelallah taşır Türk Kadını. Ancak ortada adaletsiz bir durum var. Sırtına yüklenen bu günlük hayatın tüm yükü, kadınımızı ülke yönetimine katkı sunmasından alıkoyuyor.

Şanlı Türk tarihine bir bakın, Türklerin çağlar öncesindeki kadına bakışına göre, bugün daha gerilerde olduğumuz ortada! Nerde devlet yöneten Türk kadını? Nerede devlet yönetiminde, ülke meselelerinde söz sahibi olan Türk kadını? Nerde yabancı devlet elçilerini kabul eden, obasını, beyliğini hatta Tomris Hatun gibi devletini yöneten, Rus'a Erzurum'da Nene Hatun gibi set olan, Milli Mücadelede çete kurup, Kara Fatma gibi düşmanla savaşan Türk kadını? Nerede işgal altındaki İstanbul'da Sultanahmet mitinglerinde yüzbinlerce Türk'e bağımsızlık ve cesaret duyguları aşılayan Halide Edip'ler...

Evet, yine 5 Aralık Kadın Hakları gününde birçok yerel ve genel siyasilerimiz boy boy açıklamalar yapıp, kadın haklarından bahsedip, Avrupa'daki ülkelerin birçoğundan daha önce Atatürk'ün Türk kadınına verdiği haklarla övünüp durdular. Avrupa'da Ortaçağ'da şeytan ve cadı olarak görülüp öldürülen, yakılan kadınlardan bahsedip Türk töresi ve İslâm dininde kadının şöyle değerli, böyle değerli olduğundan da bahsettiler...Ama günlük hayata, gerçeklere baktığımızda dedikleriyle çeliştiklerini kendileri de göreceklerdir. Günümüzde dahi siyasete giren Türk kadınına, "kadından lider olmaz, ben kadının peşinden gitmem..." ve benzeri söylemlerde bulunulmuyor mu? Bulunuluyor! Bu dediğimi hemen kasaba siyaseti bakışıyla değerlendirmeyin, olgu olarak bakın lütfen. Ancak bu aşağılayıcı bakış açısı ile bakanların belki de birçoğunun, bir göz kırpma ile kimlerin peşinden gidebileceğini herhalde tahmin edebilirsiniz.

O zaman geriye tek şey kalıyor: samimiyet!

Samimî olalım, dürüst olalım, ahlaklı olalım yeter!