Panik atak, günlük aktivitelerimizden herhangi birini yaparken ansızın başlayan ve hızla artan çarpıntı, nefes darlığı gibi fiziksel belirtilerin yoğun hissedildiği, kişiye tehlikede olduğunu, kontrolün kendisinde olmadığını veya sonunun geldiğini düşündürebilen (kalp krizi geçirmekten, ölmekten, aklını kaybetmekten vb.), yoğun endişe, korku ve sıkıntı duyma halidir. Bu yoğun kaygı nöbeti birkaç dakika ile birkaç saat arası sürebilir, belli bir başlangıcı ve sonu vardır.

Panik Atak Belirtileri
Kalp çarpıntısı, nabız hızlanması
Nefes alıp vermede zorlanma
Titreme
Terleme
Ölüm korkusu
Boğulma hissi, soluğun kesilmesi,
Mide bulantısı, karın ağrısı veya geğirti
Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
Göğüs bölgesinde ağrı, göğüste sıkışma hissi
Derealizasyon (gerçekdışı hissetme) ya da depersonalizasyon (benliğinden ayrılmış hissetme)
Parestezi (parmaklarında uyuşma veya karıncalanma hissi)
Kontrolünü kaybetme, aklını kaybetme korkuları
Ateş basması veya üşüme hissi

Panik Bozukluk, yineleyen beklenmedik panik ataklarla giden bir hastalıktır. Kişi yeni ataklar olacağı yada bu ataklar sonucunda ‘kalp krizi geçirip ölme’, ‘kontrolünü yitirip çıldırma’ ya da ‘felç geçirme’ gibi ciddi sorunlar yaşanacağına dair yoğun ve sürekli endişe hali yaşar. Atağın gelmemesi için hasta kendine göre önlem almak adına yaşamını kısıtlayacak davranışlar geliştirir: Hangi ortamda atak olduysa o ortama girmemek, işe gitmemek, yalnız kalmamaya çabalamak, spordan kaçınmak, yanında şikayetleri azaltabilecek ilaçlarla dolaşmak gibi önlemler alır.

Bu ataklar kişinin sosyal yaşantısını da ciddi düzeyde etkiler. Atak gelebilir düşüncesi ve endişesi ile arkadaşları ile görüşmelerini azaltır. Görüşmeler genelde kişinin kendisini güvenli hissettiği alanlarda, evde veya hastaneye yakın yerlerde olmasına özen gösterilir. Sinema, tiyatro gibi etkinliklere gitmekten kaçınır veya gittiyse bile korkudan yarıda bırakıp salondan çıkabilir. Arkadaşlarının birlikte aktivite yapma veya görüşme tekliflerini farklı bahaneler bularak veya sıkıntılarını dile getirerek reddederler. Toplutaşıt kullanmakta zorlandıkları için ulaşım da sosyal ilişkileri ve işlevselliği olumsuz etkiler. Kişi daha da kendisine, yani duyumlarına ve fiziksel belirtilerine odaklanır. Kişinin tekrar atak yaşamamak için aldığı bütün önlemler kişiyi gittikçe izole olmaya iter ve mutsuz eder. Hissettiği en ufak duyuma odaklanıp sonrasında tekrar atak yaşayacağı endişesine kapılır. Atak yaşadığında bu durumun fiziksel kaynaklı olduğunu düşünüp çoğu kez doktora gider ancak psikolojik kaynaklı olduğunu duyduğunda bu durumun gerçek sebebini bulamadıklarını düşünüp sıklıkla doctor değiştirir ve farklı tetkikler yaptırır. Yaşam kalitesi gittikçe düşer ve ilişkieri zedelenir.

Panik Bozukluğa Yol Açan Sebepler Nelerdir?

Hastalık ortalama 25 yaş civarında başlar. Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür.
Oluşumundaki temel biyolojik mekanizma, beyin sinir hücrelerinde salgılanan serotonin, noradrenalin, GABA gibi maddelerin seviyelerinde ve salınımındaki düzensizlikler olarak görülmektedir. Genetik faktörlerin de önemli bir rol oynadığını bilinmekle birlikte, genetik geçişin doğası tam olarak çözülememiştir.

Hastalığın kognitif açıklaması ise panik atakların, sıradan ve zararsız nitelikteki duyumların gereğinden daha riskli ve tehlikeli olarak yorumlanmasından kaynaklandığını savunur. Herhangi bir bedensel duyum (ör: nefes darlığı) kişiye ‘bana ne oluyor?’ sorusunu sordurur. Bedensel duyumların yanlış şekilde tehlikeli bir nitelikte yorumlanması ile korku, endişe duygusu tetiklenir ve bedensel belirtilerin (hiperventilasyon, nefes açlığı, kalp atışında hızlanma, ağız kuruması…) şiddeti ve yoğunluğu artar.

Panik Atak ile nasıl başedilir?

Panik bozukluğu tedavisi mümkün olan bir hastalıktır, Öldürmez, çıldırtmaz, kalp krizine veya felç olmaya neden olmaz, öncelikle bunu bilmek kişiyi rahatlatabilir.

İlaç tedavisi ve psikoterapiyi eşzamanda başlamaları ile tedavide oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır..Bilişsel davranışçı terapinin, panik atak tedavisinde etkinliği kapsamlıdır. Bu etkililik pek çok araştırmada desteklenmiştir.
Dikkat odağının bedenden çevreye yönlendirilmesi (spor yapmak, film izlemek, arkadaşlar ile görüşmek, hobilere zaman ayırmak, farklı aktiviteler yapmak gibi) kaygının azalmasını sağlar
Zihinsel düzeyde yanlış tehlike inançları üzerinde çalışılarak yeniden yapılandırma sağlamak kişiyi oldukça rahatlatır atakları azaltıp gittikçe yok olmasını sağlar.
Kişinin kendisini kısıtlayan kaçınma ve güvenlik davranışlarının üzerine gitmesi ve bu önlem alma davranışlarını değiştirmesi atakların giderek azalmasını sağlar.
Atak sırasında bir yere oturup veya uzanıp bunun sadece bir atak olduğunu, korkulacak birşey olmadığını düşünüp atağın geçmesini bekleyin.
Rölaksasyon teknikleri de kişinin kaygısını azaltır 
Nefes egzersizleri (örn. burundan yavaşça nefes alıp tutmak 8’e kadar sayıp ağızdan mum üfler gibi nefesi vermek ve bunu 5 kez tekrar etmek).
Nefesi olabildiğince yavaşlatmak (1dk kadar) atak anında krizi oldukça düşürür.
Kafeinli içecek ve sigara alkol kullanmamak.
Normal zamanlarda sıklıkla imajinasyonel (hayali) panik atak kurgulamak.
Uzm. Psk. Havvanur Öztürk Varol

[email protected]
iletişim:05331275771

Editör: TE Bilişim