Bir asır evvel, 1917 Bolşevik İhtilâli’nden sonra kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Ermenilerin ve Rusların saldırıları sebebiyle Osmanlı’dan yardım istedi. Azeriler, Ermeni ve Gürcüler gibi devlet kademelerine ve askerî görevlere alınmadıkları için örgütlenmeyi de savaşmayı da bilmiyorlardı. Enver Paşa, kardeşi Yarbay Nuri Bey’i tümgeneralliğe yükselterek “Kafkas İslâm Ordusu”nu kurmakla görevlendirdi. Pâdişah adına Kafkaslar’da askerî faaliyette bulunabileceği yetkisi verilen Nuri Paşa, 20 subayla İstanbul’dan Musul’a geçti. Oradan Azerbaycan’a hareket etti. 25 Mayıs 1918'de Gence’ye ulaşan Nuri Paşa, dağınık birlikleri toplayarak Kafkas İslâm Ordusu’nu kurdu. Bunun çok yetersiz olduğunu Enver Paşa’ya bildirince, 5. Kafkas Tümeni yardıma gönderildi. Halk, askerleri kurban kesip Türk bayrakları asarak karşıladı. Osmanlı birliklerinin ve yerli gönüllülerin katılımıyla on iki bin kişiyi bulan İslâm Ordusu, önce Gence’deki Ermenileri hizâya getirdi. Sonra işgal altındaki başkent Bakü’ye doğru yola çıktı. Yol boyunca zaferler kazanarak ilerledi.

Bakü, hemen ele geçirilemeyince şehirdeki Türkler, bir mektup yazarak İslâm Ordusu’na ulaştırdı. Mektubun sonu şöyleydi:

“Ey Türk askeri! İngilizlerin gücünü kendi zorunla Çanakkale'de kırdın. En büyük harp gemilerinin büyük güllelerine aylarca göğüs gerdin. Kutülamâre'de 14.000'i esir aldın. Karşındaki düşmanın çoğunu, Ermenileri belki Azerbaycan'dan, Kars'tan beri önüne katarak da bu şehre tıktın. Türk adını büyüten Çanakkale, Kutülamâre, Galiçya, Romanya'dan sonra Kafkasya gelecek ve Bakû şehri de yiğitlik tâcının bir elmas taşı olacaktır. Al Bakû'yü! Vatanına bir altın armağan yap!"

Kafkas İslâm Ordusu, 15 Eylül 1918’de Bakü’yü teslim aldı.

Fakat bu zafer, güya müttefikimiz olan Almanları bile rahatsız etti. Almanya’nın gözü Bakü petrollerindeydi ve "Derhâl Kafkasya'yı bırakıp çekilin!" uyarısında bulunacak kadar ileri gitti. Bakü petrollerinden pay alarak Osmanlı Devleti’ne ihânet etti. Aslında Bakü halkının mektubunda yazdığı gibi birçok cephede başarılı olmamıza rağmen, Almanlar yüzünden yenik kabul edildik ve Mondros Mütârekesi’ni imzâlamak zorunda bırakıldık. Hâlbuki yenik kabul edildiğimizden bir ay evvel Bakü’de zafer kazanmıştık.

Mütâreke’nin 11. ve 15. maddeleri gereği Türk birliklerinin Kafkaslardan çekilmesi gerekti. Birliklerin Dağıstan ve Azerbaycan'ı tahliyesi, çok zor oldu ve 20 Ocak 1919'da tamamlandı. Kimbilir belki de Mondros’u tanımayıp Medine’de direnen Fahreddin Paşa’yı beklediler. O teslim olunca başka çâreleri kalmadı.

Kafkas İslâm Ordusu, Azerbaycan halkının gönlünde öyle yer etti ki şehid düşenlerin kabirlerini, Sovyetlerin yasağına rağmen evliyâ türbesi gibi ziyâret ettiler. Onlar için şehidlik yaptırdılar. Bakü’de kalan Kafkas İslâm Ordusu askerleri ve onların soyundan gelenlere, “Nuri Paşa emâneti” olarak her zaman saygı gösterdiler.

Azerbaycanlı şâir Talman Hacıyev’in, Kafkas İslâm askerleri için “Lâleler” diye bir şiir yazdı. Lâle ile kastettiği çiçek, gelincik. Azerbaycan’da gelinciğe, lâle deniyor. Hacıyev, başlarındaki fesleriyle Osmanlı askerlerini gelincik tarlasına benzetmiş. Bu yüzden bu askerlere “Kafkas gelincikleri” demeyi tercih ettim.

Kafkas İslâm Ordusu’nun Bakü’ye girişinin 100. yıldönümünde, Kafkas gelinciklerini ve cümle şehidlerimizi rahmetle anıyorum.

LÂLELER

Yazın evvelinde Gence çölünde

Çıhıblar yene de dize lâleler

Yağışdan ıslanan yaprağlarını

Seripler dereye düze lâleler

Hayâlimden neler gelib ne geçer

Yaz gelir ellere durnalar göçer

Bulağlar semâver ağ daşlar şeker

Benzeyir çemende köze lâleler

Meylim üzündeki gara haldadır

Hicranın elacı ilk vüsaldadır

Ne vakittir âşığın gözü yoldadır

Bir gonağ gelesiz bize lâleler