Eskiden beri şikâyet ettiğimiz "muhalefet yapmış olmak için muhalefet yapmak" mevzusuna son zamanlarda "yandaşlık yapmak için yandaşlık yapmak" tavrını da eklememiz gerek. Bu iki durum da rahatsız edici olsa gerek. Çünkü her iki tavırda da gerçekleri, günübirlik çıkarlar uğruna görmemek, insanları yanıltmak, partizan beklentiler için doğruları gizlemek gibi gayriahlâkî durumlar söz konusu…

Hükümetin her yaptığını kötüleme veya her yaptığını alkışlama davranışına sahip olan bu iki güruhtan şakşakçı olanı, önceden nasıl ki Süleyman Şah Türbesini yüklenip kaçmayı dahi bir askeri başarı gibi yaygara ettiyse, bugün de Karabağ’daki ateşkes konusunda kimsenin kaygılarını dile getirmesine tahammül göstermemektedir. Ateşkesteki belirsiz, netameli, Rus ve Ermeni keyfine bırakılan maddeler hakkında ileride ortaya çıkabilecek tehlikeli hususlarda tamamen samimi niyetle dile getirilen kaygıları ve eleştirileri dahi, “Azerbaycan büyük bir başarı kazanmıştır, Sizin amacınız nedir. Türkiye bu konuda başarılı bir politika gütmüştür…” vs. vs. gibi sanki ateşkesteki muallâk konuları dile getirenleri Azerbaycan’ın veya Türkiye’nin düşmanı gibi göstermek eğilimindedirler. Son yıllarda bu moda oldu. Ülkede en ufak bir şeyi eleştirmek ihanet ile suçlanmanıza sebep olabiliyor. Halbuki bu millet, hainle kol kola gezeni de, körle yatıp şaşı kalkanı da gayet iyi biliyor.

Çok uzaklara gitmeye gerek yok, yakın tarihimizde, özellikle son üç asırdır Türklerin masa başında kazançlı olduğu diplomatik olayları çok az görürüz. Genelde Türkler, askeri başarılarla istediklerini almış, masa başında ise genelde kaybetmiştir diyebiliriz. Diplomasi’nin gelişmemesinden kaynaklı bu handikap, bugün de bizi zaman zaman zor durumda bırakmaktadır.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında, Rus Oyunu olduğu bariz olan ateşkeste de düşündürücü detaylar mevcut. Burada canımız Azerbaycan’ın ve Türk Dünyasının neler kazandığını, var olan ve ilerde olası kayıplarını konuşmak gerek. Bu savaşta tabii ki Azerbaycan zafer kazanmıştır ki zaten Ermenistan Başbakanı Paşinyan da bunu itiraf etmiştir. Bu ateşkes ile Azerbaycan (eğer her şey yolunda giderse, Ermenistan antlaşmaya uyarsa) sonuç olarak Ermeni işgalindeki topraklarının % 80’ine yakınını kurtarmış olacaktır. Peki geriye kalan %20 ne olacaktır? Şu anki duruma göre ise Karabağ’ın önemli bir kısmı Ermenilerde kalmış oluyor. Azerbaycan askerlerinin geri aldığı yerler Azerbaycan’a kalacak. Ama Hocalı, Hankendi gibi Ermenistan’a bırakılan şehirler ne olacak? Bu ateşkes ile bu fiili durumu kabul etmiş olmuyor muyuz?

Prof.Dr. Mehmet Akif OKUR hocamız şu tespitine kulak verelim; “Bu ateşkeste Azerbaycan her ne kadar Karabağ üzerindeki toprak taleplerinden hukuken vazgeçmese de fiilen vazgeçmiş diyebiliriz. Yeni statükoya göre bölgeye Rus askeri de girdiği için, sonraki dönemde Ermenistan’ın antlaşmayı ihlal etmesi halinde (ki edecektir), Azerbaycan'ın direkt bölgeye girip bir kazanım sağlaması eskisi gibi kolay değildir. Çünkü karşısında Rusya'yı bulacaktır. 5 yıl sonra Rus askeri gidecek mi? Mesela Moldova’da, Transdinyester’de, Abhazya ve Güney Osetya’da Rus barış gücü vardı. Gürcistan bölgeden çık dedi ve sonrasında savaş çıktı.” Bu tespitin devamında şunu da söylemeliyim, olası antlaşma ihlalleri, Rusya'nın konjonktürel tavrına göre sürüncemede kalmaya da mahkûm olacaktır.

Mehmet Akif OKUR hocamızın diğer tespitlerini de özetleyerek aktaralım; “Ateşkes maddelerine baktığımızda Laçin bölgesi Azerbaycan’a bırakılsa da, mevcut durumda Ermeni işgalinin olduğu Laçin koridoru Rus denetimine giriyor. 5 yıl sonra Ruslar gittiğinde akıbeti ne olur belli değil. Güney kısımdaki koridora baktığımızda da Ermenistan’ın kontrolünde olan bu bölgede Azerbaycan Türkleri yolu kullanırken Rus yetkili ve askerlerle muhatap olacak. Yani Ermenilerin hâkimiyetindeki bir koridordan Azerbaycan vatandaşları (tercümelerde vatandaş ibaresi geçiyor) sadece geçiş hakkı kullanacak. Buraya savaşmış iki taraf birlikte yol yapacak deniliyor, bu mümkün mü? Ermenistan bu konuyu aksatacaktır. Aksatsa bile ben de o zaman Laçin koridorunu kapatırım diyemiyorsun çünkü orası da Rus kontrolünde! Bölgede Türk askerinin olup olmayacağı konusunda çelişkili ifadeler mevcut.”

Gördüğünüz gibi ateşkeste birçok ucu açık, muallâk ve gelecek için güven vermeyen maddeler mevcut. Ayrıca Türkiye’de Hazine ve Maliye Bakanı krizi yaşanırken bir gecede Rus helikopterinin şüpheli bir şekilde düşürülmesi ve olayın Azerbaycan’a ihale edilmesi üzerine, Aliyev’in masaya oturmaya mecbur bırakılması gibi bir oyun var ortada.

Ateşkeste Ermeni inisiyatifine bırakılan konularda hiç kaygılanmayan arkadaşlara şunu soralım; Ermeniler ateşkes gereği çekildikleri şehirleri yakıp yıkmalarını da görmüyor musunuz? Boşalttıkları her yeri kullanılamaz hale getiriyorlar. Ayrıca bu şehirlerden görüntü alınmasını engellemek için hava sahasını kapattılar. Ermenilerin ve Rusya'nın keyfine bırakılan hususlarda bu iki millete nasıl güveniyorsunuz? Bunun argümanı nedir? Bu nasıl bir hüsn-i niyettir? Açıklarsanız biz de öğrenmiş oluruz.

Son olarak Azerbaycan, bölgedeki ve savaş dışı kentlerine yönelik Ermeni saldırılarındaki tahribatı acilen belgeleyip, uluslar arası hukuk çerçevesinde tazminat talebinde bulunmalıdır. Savaş hukukunda yenilen taraf tazminat öder. Yenilginin kabulü böyle anlaşılır. Sonuçta bu bir zaferdir, hezimet kesinlikle değildir. Ancak bahsettiğimiz hususlar göz öünde bulundurulup acilen çözülmelidir.

Karabağ’ın tamamıyla Türk toprağı olduğu günleri görmek ümidiyle…

Kaynak: https://www.millidevletgazetesi.net/Soylesiler/Soylesi/3627