Makaleye böyle bir başlık koymak bazıları için uygunsuz, bazıları için duygusal, bazılar için de dünyanın politik gerçeklerine aykırı olabilir.

Lakin ben samimi olarak vurgulamak isterim ki, sadece Karabağ sorununu değil Türk dünyasının her problemini bütün Türklerin meselesi olarak görmekteyim.

Bana göre Uygur Türklerinin çileleri de, Irak Türkmenlerinin sorunları da, Ahıska Türklerinin zorlukları da, Gagauz, Tuva, Yakut, Altay, Kacar, Salar, Kamuk, İlu Türklerinin sıkıntıları da, hatta kimlikleri unutulmaya yüz tutmuş olan Aynallu Türklerinin, Barlas Türklerinin, Dolgan Türklerinin, Duha Türklerinin, Gacal Türklerinin, Çalkandu Türklerinin, Eynu Türklerinin, Hakas Türklerinin, Halaç Türklerinin, Sagay Türklerinin, Soyot Türklerinin, Telengit Türklerinin, Kumuk Türklerinin, Kabar Türklerinin, Karagas Türklerinin, Hasak Türklerinin, Karay Türklerinin, Koybal Türklerinin, Kumand Türklerinin, Teleüt Türklerinin, Yenisey Türklerinin, Tsengel Türklerinin kısacası Türk soyuna mensup her kesin problemi de baş devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini ilgilendirmelidir.

Bu sebepten olsa gerek, bir zamanlar Türkiye’de Türk dünyasından sorumlu bir bakanlık bile vardı. Maalesef daha sonralar o kurumun bakanlık statüsü nedense iptal edildi.

Oysaki, Türkiye bu yöndeki çalışmalarını devam ettirmelidir. Aslında yeni dünyanın politik ve jeostratejik şartları karşısında Türkiye’nin takip etmesi gereken “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi de bu çalışmaları zorunlu kılmaktadır.

Zira bu yöndeki çalışmalara yeterince önem verilmemesinden dolayı, nüfusu 3 milyonu bile bulamayan Ermenistan bölgede birer çıbanbaşına dönüşmüştür.

Hem de öz be öz Türk toprağı ve tarihi Türk yurdu olan Revan hanlığında kurdurulmasına rağmen.

Evet Türk dünyasının en hassas bölgelerinden biri olan Azerbaycan’ın Revan hanlığında Ermenistan’ın Rus Çarlığı ve sonra gelen Bolşeviklerin öncülüğünde, 1918 yılında tampon bölge olarak kurulması sadece yüz yıllık bir olay.

Yani 100 yıl önce Azerbaycan topraklarında bir çıbanbaşı niteliğinde kurdurulan Ermenistan’ın varlık sebebi Türkiye ve Türk dünyasının önüne maniler çıkarmaktan başka bir şey değildir.

Bütün devlet politikası ve milli ideolojisi Türk düşmanlığı üzerine kurulan Ermenistan’ın yetkilileri bunları açıkça beyan etmektedirler.

Türkiye’ye karşı sözde soykırım, toprak ve tazminat iddiaları, Karabağ’da yaptıkları soykırımları açıkça “Türklerden kısas alıyoruz” diye beyan etmeleri, kendilerini 2 deniz arası (Kara denizi ve Hazar denizi) toprakların asıl sahipleri olarak görmeleri de her kes tarafından bilinen bir şey.

Devlet aymasında Ağrı dağını kendi iç arazisi olarak gören Ermenistan’ın bu kepazeliği ise bir başka hadsizlik veya diğer bir küstahlık örneğidir. Hatta geçtiğimiz aylarda ağababalarının yardımı ile işgal ettiği Karabağ’da sözde devlet kuracak ve o sözde devletin cumhurbaşkanını seçecek kadar ileriye gitti Ermenistan.

Hal böyleyken bazı soruları sormak ta zorunlu hale geliyor. Zira uluslararası kanunları hiçe sayan bir Ermenistan nasıl olur da bu cinayetleri bütün dünyanın gözü önünde yapabilir?

Nasıl olur da işgal ettiği Karabağ’dan koşulsuz olarak çıkması gerektiğini ifade eden BM Güvenlik Konseyinin 4 kararnamesini, Ermenistan tüm dünyanın gözü önünde çöpe atabilir?

Nasıl olur da uluslararası platformlardaki her meselede Ermenistan Türkiye’nin üzerine kışkırtılıyor?

Bu gücün ve bu cesaretin kaynağı nedir acaba?

Osmanlının “Milleti sadıka”sı nasıl olur da sadık olduklarına karşı birer cellada dönüşe bilir?

İşte bu ve benzeri sorulardan da göründüğü gibi Ermenistan bunu ağababalarının emri ile yapmaktadır. Çünkü global oyunbazlar ve çeteler Karabağ sorunu üzerinden Türk dünyasına göz dağı vermektedirler.

Zira Karabağ sorunu bu anlamda Türkiye’nin imkanlarını kıskaca alma projesinin bir parçası ve onun Türki devletler ile kurabileceği ilişkilerini engelleme çabasıdır.

İşte bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti diğer Türkler ile olan soydaşlık bağlarını güçlendirmeli ve kültür birliğini geliştirmelidir.

Çünkü global müstevideki pozisyonunu güçlendirmek için Türkiye’nin izleyeceği en makul ve en kolay yol bu yoldur. Bunun aksi dahi düşünülmemelidir. Düşünenlerin ise aşağıdaki sorulara cevap bulmaları gerekmektedir.

Durum böyle iken tarihin önemli sayfalarına imza atmış olan Türk milleti varlığını tehdit eden bu alçakça tuzaklara boyun mu eğmeli?

Var oluşunu cihanşümul hedeflerle sürdüren yüce Türk ulusu bu planlar karşısında teslim mi olmalı?

Veya mazlum dünya insanlığının kendisinden beklentileri olan Türk milleti ve onun baş devleti olan Türkiye Cumhuriyeti bu durumda nasıl bir tavır takınmalı?

Yahut inanç, dil, ırk ve yaşam tarzları farklı olan homojen toplumların oluşturduğu devletler belirleyici güce sahip ola bilirken, soy, inanç ve büyük ölçüde dil birliği mevcut olan Türk milleti bu güç ve kudretten neden yoksun kalmaktadır?

İşte bu açılardan bakıldığı zaman Karabağ sorunu Türkiye için de bir onur meselesi olarak gözükmektedir...

Yoksa ben yanılıyor muyum?