Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yönetilmeye başladık başlayalı, nefes alırken bile korkar hale geldik. Cumhurun başı, istediği an, o anki ruh haliyle karar alabiliyor, bir önce aldığı kararı değiştirebiliyor ve değiştirdiği karar üzerinde, yeni bir değişikliğe gidebiliyor.

Tam da bu satırları yazarken, aklıma bir fıkra geldi...

Ünlü bir sopranonun konserine giden baba oğul ilgiyle konseri dinliyorlarmış. Bir ara çocuk merakla babasına sormuş:

"Baba, öndeki amca elindeki sopayla niye kadını korkutuyor ?" Baba;

"Korkutmuyor oğlum, yönetiyor!"

"Eee, peki o zaman kadın niye avaz avaz bağırıyor?" demiş.

İşte bizim durum da tam böyle. Cumhurbaşkanı'nın elinde bir kararname var ve bu kararname sopasıyla ülkeyi yönetiyor ama millet avaz avaz bağırıyor!

Nedir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi?

O hiç sevmedikleri ve sevmediğimiz 12 Eylül darbesinin, o buram buram cunta kokan anayasasının bizlere bir armağanıdır aslında bu kararname. 107. madde adı altında anayasaya sokulmuş ve bir gün "TEK ADAM" olmak isteyen birisi çıkar ve ülkenin tüm değerlerini yok edebilir diye düşünülmeyen o kötü maddenin, bugüne yansımasıdır Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi! O gün belki, darbe sonrası yürütmede meydana gelecek yanlışlıkları düzeltme anlamında konulsa da, günümüzde değişen yönetim sistemi nedeniyle, o maddenin tanıdığı hakka dayanarak çıkarılan kararnamelerle yönetiliyor güzel ülkem.

2017 yılı başı, yani hain 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra gündeme gelen sistem değişikliği ve TBMM'de onayını takiben meşhur 107. Madde mülga edilerek, yürütme yetkisine dair işlemlerin, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesi planlanmıştır. Altını bir kez daha çizmek istiyorum; "düzenlenmesi"!!! 2018 Haziran ayı yapılan seçimler sonrasında önce 4 Temmuz 2018 tarihinde Bakanlar Kurulu yetkileri Cumhurbaşkanı'na devredilmiş, takip eden 7 Temmuz 2018 tarihli kararname ile de Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu tamamen ortadan kaldırılmıştır. Günümüzde TBMM' nin etkisi yok, Bakanlar Kurulu sarayın maaşlı memurları ve yönetim şeklimiz ise, "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Sistemi" dir.

10 Temmuz 2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Cumhurbaşkanlığı 1 no'lu Kararnamesi, neredeyse günümüzün anayasası gibidir. Tüm devlet, bu kararname ışığında yönetilmektedir. 300 sayfa ve 539 maddeden oluşan kararname, Cumhurbaşkanımızın keyfi neticesinde 27 ayrı tarihte, onlarca kararnamenin değişimi ile revize edilmiş, değiştirilen kararnamelerin yeniden değişimi ile de, her geçen gün ülke yönetiminin vazgeçilmezi olduğunu bizlere kabul ettirmiştir. En son yaşadığımız bir örnekte; "Değiştirilmiş Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ilgili değişiklik" yazısı, devletin yönetenlerin ruh halini ve liyakatının ne durumda olduğunun en iyi göstergesidir.

Durum gerçekten çok ciddidir. O zaman yaptığımız itirazlar ve isyanın altında yatan en önemli gerçek; bu tarz büyük bir yetkinin, her kimin eline geçerse, kuvvetler ayrılığını tanımayacağı, milletin vekillerini önemsizleştireceğini ve ruh haliyle kararlar alacağı yönünde idi ve hepsi birer birer yaşanmaya başlandı. Peki ya yarın, ruh hastası bir insan Cumhurbaşkanı olursa? Korkutuyor değil mi? Bugünün sultanlarını tek bir kararname ile terörist ilan edebilir. Yargıyı kullanarak, bugün görevde olan tüm memurları hapislerde süründürebilir. Rövanşist duygularla, sonuçları uzun yıllar unutulmayacak acılar yaşatabilir.

Kurucu iradenin ortaya çıkardığı sistem o günün doğrusu idi. Bir ülke kurulmuş, tek adam ve kendisinin kurucusu olduğu tek parti ile ülkeni, kendi ayakları üzerinde durmaya başlaması gerekmekte idi. Dahili düşmanlar kol geziyor ve kurucu İradeyi zora sokmak istiyorlardı. Bir dönem bu şekilde geçmeliydi ve geçti ama zamanı gelince de; en doğru yol olan çok partili sisteme geçiş, yine dönemin tek partisinin aldığı kararla gerçekleşmişti! Geçmişin işimize gelenlerini alıp fiiliyata geçirip, işimize gelmeyeni kenara itmek ve aşağılayıcı ithamlarda bulunmak, tam anlamıyla alçaklık olur ve bunu hiç bir Türk'ün yapabileceğine inanmıyorum.

Sonuç olarak, bu ülke için doğru olan sistem parlamenter sistemdir. Parlamenter sistemin sorunu sistemin kendisinde değil, parti üst yönetimlerinin yarattığı usulsüz ve haksız görevlendirmelerdedir. Millet, hiç bir etki ve dayatma altında kalmadan, kendisini ve yöresinin en iyi şekilde temsil edebilecek vekilini seçebilmelidir. Ancak en önemlisi; Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi denilen günümüz cunta sistemine dur denilmelidir.