“İçinde asla şüphe olmayan bu kitap yolunda gitmek isteyenler için kurtuluş rehberidir.” (Bakara, 2)

Kur’an inananlara en doğru yolu gösteren ilahi bir mesajdır. Bu sebeple hangi devirde olursak olalım, Kur’an’ın yol göstericiliğine başvurmak imanımızın olmazsa olmaz gereklerindendir.

Kur’an’ın ikazlarını, öğretilerini, emir ve yasaklarını dinleyenler şüphesiz bu dünyada huzurlu bir hayat yaşayacağı gibi ahiretini de kurtaracaktır.

Yol gösterici rehberimiz Kur’an, Ankebut suresi 39. Ayette “Firavun, Haman ve Karun” isimli üç kişiden bahsederek onların nasıl helak edildiklerini de dile getirir:

"Firavun'u, Haman'ı ve Karun’u da yok ettik. Andolsun ki, Musa, kendilerine apaçık belgeler getirmisti de, onlar Yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı." (Ankebut, 39)

Kur’an’ın, “Firavun, Haman ve Karun” isimli üç kişiye dikkat çekmesi ve sadece o devirde olan tarihi bir olayı tarih kitapları gibi anlatmak ve aktarmak değil, aksine her devirde bu üç tip ile karşılaşmamızın mümkün olabileceğini bize hatırlatır ve onlara karşı tedbirler almamızı ister. Çünkü bu üç tip, yaşadıkları dönemde inananlara karşı her türlü zulmü ve insanlık dışı fiiliyatları işleyenleri temsil eden sembol tiplerdir. Kur’an’ın bu tip hadiseleri anlatmasında insanları uyarma, düşündürme, âlemşümul gerçekleri kavratma gibi amaçları da vardır.

FİRAVUNLAR!

Firavun, Mısır'da hüküm süren krallara verilen unvan olarak bilinmektedir. Firavun kelimesi aynı zamanda, “kibir ve gurur” anlamına gelir. Kelime bu yönüyle kibirlenen, zulüm yapan kişi olarak da bilinir. Kök anlamı dışında firavun kelimesinin “Sapma ve saptırma, bozulma ve başkalarını bozma, zarara girme ve zarara uğratma” anlamlarında da yaygın bir kullanılışı vardır. Buna göre her zalim, sapkın ve mütekebbir kişi bir Firavundur.

Kur'an kimlikler üzerinde durmayarak ilâhı mesaj karşısında yer alan Firavun tipinin özelliklerini vurgular.

Kur'an Firavundan bahsettiği her ayette Müslümanların imanını güçlendirme, İslâmî tebliğe karşı çıkan müşrikleri uyarma, İslâm dışı yapılanma ve yönetim biçimlerinin insana zulmettiğini ve huzur getirmediği gibi konuları da işler.

Firavunî toplumların en temel özelliği Allah(cc)'ın yeryüzündeki hâkimiyetini reddetmeleridir. Firavunun ilâh ve Rab iddiası, gerçekte Allah(cc)'ı ya da o toplumda varlığı kabul edilen ilahları yok saydığını değil; yeryüzünde kendisinden başka itaat edilecek, kanun koyacak, yönetecek güç tanımadığını ifade eder. Allah(CC)'ın hâkimiyetini ve ilahî kanunları reddeden toplum, bu yetkiyi ister Firavun örneğindeki gibi tek kişiye, isterse belli bir topluluğa, bir sınıfa, bir partiye tanısın, sonuç değişmez.

HAMAN!

Yukarıdaki ayette yok edildiği ifade edilen Haman isimli bir kişiden de bahsedilir ve bu kişi Firavunun güçlü ve üst düzeyde bir yardımcısıdır. Firavun ve Haman’ın isimleri geçen ayetlerde genel olarak bu iki kişinin aynı işi yapan ve birbirine yardım eden idareci tipler olduğu ortaya çıkmaktadır.

"Andolsun ki, biz, Musa'yı mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle Firavuna, Haman’a ve Karun’a gönderdik de, onlar, "bu çok yalancı bir sihirbazdır' dediler" (Mü'min, 23-24).

Ayetler, Haman’ın Firavunun İsrail oğulları içindeki adımı ve halkını Firavunun boyunduruğu altında tutan bir işbirlikçi olduğu ortaya koyar.

VE KARUN!

Firavun ve Haman dışında ayette yok edildiği beyan edilen üçüncü kişi ise Karun’dur. Firavun ve Haman’ın kişiliğine kısaca değindikten sonra biraz daha geniş olarak Karun üzerinde durmak istiyorum. Çünkü günümüzde Firavun ve Haman genel olarak bilinmesine rağmen Karun’un nasıl bir tip olduğu fazlaca bilinmemektedir.

Karun, kazanırken helal haram tanımayarak zengin olan ve bu zenginliğine dayanarak büyüklenen biridir. Bu yönüyle bir sembol ve her devirde aynı frekansı tutan herkesi temsil eder.

Dün de Karunlar vardı bugün de. Dünün Karunları mı bugünün Karunları mı daha çok kibirli bilmiyorum ama Karunluğun her devirde hükümferma olduğunu iyi biliyorum.

Karun ismi Kur’an’ı Kerim’de Ankebut 39, Mü’min 23-24 ve Kasas 76-82. Ayetlerde geçmektedir.

"Firavun'u, Haman'ı ve Karun’u da yok ettik. Andolsun ki, Musa, kendilerine apaçık belgeler getirmisti de, onlar Yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı." (Ankebut, 39)

"Andolsun ki, Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun'a, Haman'a ve Karun'a gönderdik de, onlar, 'bu çok yalancı bir büyücüdür' dediler" (Mü'min, 23/24);

"Gerçekten Karun, Mûsâ'nın kavmindendi. Ama, onlara karşı azdı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, güçlü kuvvetli bir topluluğa ağır geliyordu. Hani, kavmi ona 'Şımarma; çünkü Allah şımaranları sevmez. Allah'ın sana verdiği şeyde ahiret yurdunu gözet, dünyadan da payını unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk isteme; çünkü Allah, bozguncuları sevmez' demişti de, O, 'Bu servet bana, ancak, bende olan bilimle verilmiştir' diye cevap vermişti. Bilmez mi ki, Allah, önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok etmiştir. Suçlulardan suçları sorulmaz. Derken debdebe içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler, 'Ne olurdu, Karun'a verilen gibi bizim de olsaydı; doğrusu, bu, büyük bir hazdır' demişlerdi. Bilgilendirilmiş olanlar da, ' Yazıklar olsun size; İnanan ve yararlı iş isleyen kimseye Allah'ın sevabı daha iyidir. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir' demişlerdi. Derken, kendisini de, konağını da yerin dibine geçirdik. Şimdi, Allah'tan başka kendisine yardım edebilecek kimseler de yoktur. Kendini savunabilenlerden de olamamıştır. Daha dün onun durumuna imrenenler, "Vay, demek ki, Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletiyor da, daraltıyor da. Eğer bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki, kâfirler gerçekten kurtuluşa erişmiyor' demeğe başladılar" (Kasas, 76-82).

Kur'an bize Karun’un büyük zenginliği, kavminin karşısında böbürlenişi, öğütlere kulak vermeyişi, sonunda da zenginliğiyle birlikte yok edildiğini hatırlatır.

Karun’u azdıran elinde tuttuğu ve ona dayanarak böbürlenip, değişik gösterişler içine girdiği zenginliğidir. Karun sadece kendi zengin olmakla yetinmeyip kavminin diğer kişilerini de kendisi gibi azgınlığa, kibre, böbürlenmeye ve kendisine uymaya çağırmaktadır.

Allah (cc) zenginliği ile kibirlenen ve insanları hakir gören Karun'u uyarmasına rağmen Karun dinlemez ve bir de demagoji yaparak “Bu serveti, bende olan bir ilim ve beceriyle kazandım.” deme hamakatını gösterir.

Karun’un söylediği sözler çok tanıdık gelir. Günümüzde de zenginliği ile övünen ve bunu insanları ezmek için kullanan tiplerin Karun ile benzerliği birebirdir.

Karun, Firavun ve Haman ile işbirliği içinde olan biridir. Firavun ve Haman’ın inanmadıkları için helak edildikleri açık olsa da Karun’un inanç yönünden değil, esas itibariyle zenginliği ile övünmesinden, böbürlenmesinden ve halkını hakir görmesinden dolayı onlarla birlikte yok edildiğini anlıyoruz.

GÜNÜMÜZÜN KARUNLARI KİM?

Peki, günümüzde Karun’a denk gelen kişiler kimlerdir?

İslam servete asla karşı değildir. Ancak servetin nereden ve nasıl kazanıldığına ve nereye harcanacağına karışır. İslam, zenginliğin helal yoldan kazanılırsa temiz olacağını ve helal yollarda harcanırsa temizliğini devam ettirebileceğini belirtir.

Bugün değişik sebeplerle zengin olanların (Müslüman veya kâfir olması fark etmiyor) aynı yaşantı biçimini kabullenip yaşamaları hepsinin Karun olduğunu açık biçimde ortaya koyar.

İslam dayanışmayı, yardımlaşmayı teşvik eder. Allah (cc) zenginlerin fakirlere yardım etmesine aracı olacak Zekât, infak ve sadaka gibi üç ibadetten bahseder. Bu üç ibadet yüzden fazla yerde karşımıza çıkar. Kur’an bu üç ibadet ile zenginlere, “Sen malın Allah (cc) vergisidir. Malının temiz olması için onun içindeki fakir hakkı olan Zekat, infak ve sadakaları vermek zorundasın. Vermezsen malın kirlenir, fakirin hakkı karışır ve sen Karun gibi olursunuz.” ikazını yapar.

Bugün ülkemizdeki Müslüman zenginler Kur’an’ın belirtiği ölçülerde Zekât, infak ve sadakalarını verseler eminim hiç bir fakir Müslüman kalmaz.

Peki, veriyorlar mı? Verenler Allah(cc)’ın kendilerine yüklediği kulluk vazifesini yerine getirenlerdir. Ama bugün ülkemizde açlıktan ölen çocukların, parasızlıktan evlenemeyen ve okuyamayan gençlerin varlığı bu ibadetlerin zenginler tarafından hakkıyla yerine getirilmediğini ortaya çıkarmaktadır.

Aynı davayı savunan insanlar arasında da ilginç hadiseler yaşanmaktadır. Biri Karun kadar zengin olan kişi ile diğeri asgari ücretle geçinmeye çalışan kişi aynı idealin peşinde giderken ne hikmetse bu durum hiç yadırganmamaktadır. Çünkü zengin, “Bu malı ben kazandım” diye böbürlenirken, fakir kişi “Mal onun, niye bana versin ki?” gibi bir anlayışa kendini mahkûm etmiştir.

İslam bir Müslüman için en önemli kazancın elinin emeği olduğunu belirtir. Değişik sebeplerle fakir kalmış birinin “zengin Müslüman parasını benimle paylaşsın” demesi uygun değildir. Ama zengin kişinin fakir Müslümana yardım etmesi bir emirdir, vazifedir, sorumluluktur. Bu anlamda “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” şeklindeki Anadolu değimi çok yerindedir.

Günümüzde Harun olmayı niyetlenirken Karunlaşan çok kişiler vardır. Kur’an Firavun ve Haman ile birlikte zenginliği ile övünen Karun’un da helak edildiğini çok açık ifadelerle ortaya koşmuştur. Zengin Müslümanların buna dikkat etmesi kendi menfaatlerinedir.

Bu hususta duamız şu olsun:

“Ey Rabbim zenginimize Kur’an ile amel etmeyi nasip et ki Karunlaşmasın. Malı ile böbürlenmesin. Malındaki fakirin hakkı olan Zekâtı, infakı ve sadakayı hakkıyla versin.”

Selam hidayet rehberi Kur’an’a tabi olanlara olsun.