Kamuoyunda son günlerde çok sık kullanılan ‘Kayyum’ veya birilerine göre ise ‘Kayyım’ kelimesi bugünlerde bir hayli revaçta.

Bazıları kayyım dese de kelimenin aslı ‘Kayyum’dur. Kayyum Arapça kökenli bir sözcüktür. Arapça kaynaklarda, ‘Kayyum’ , ‘Kıyam’ veya ‘Kayyim’ sözünden türediği ifade edilmektedir.

Türk Dil Kurumu’nun (TDK) kaynaklarına göre Kayyum kelimesinin iki anlamı görülmektedir. Birinci anlamı ‘Belli bir malın veya kurumun bakımı ve yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kişi anlamındadır. İkinci anlamı ise; Cami hademesi veya müstahdemi anlamında kullanılmaktadır.

Kayyum’un Hukuk kitaplarındaki yazımı ise daha farklı gösterilmektedir.

Şu anda uygulamadaki Türk Medeni Yasası ve Türk Ticaret Hukuku’nda, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun Medeni Hukuk kitabında ve Prof. Baki Kuru’nun Hukuk Muhakemeleri Usulü adlı yapıtında ve ise “kayyum” değil, “kayyım” olarak geçmektedir. Ayrıca Av. Hüseyin Özcan’ın Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü’nde ve Prof. Dr. Ejder Yılmaz’ın Hukuk Sözlüğü kitabında da “kayyım” diye yazılmış…

Bu açıklamalardan sonra Türk Siyasetine iyiden iyiye giren adına ister Kayyum densin isterse de Kayyım densin, bugün Kayyum konusuna değinmek istiyorum.

İktidar artık bir karar vermelidir. HDP’lileri YSK marifetiyle hem seçimlere girmelerinde bir sakınca yoktur diye referans veriyor, ama seçilince yok arkadaş sen bu belediyeyi yönetemezsin deniliyor. Kısaca bu anlam çıkıyor. Madem sakıncalı ise, madem suçlu ise o zaman seçimlere hiç sokmayacaksın. İşinize geldiği zaman demokrasiden dem vuracaksınız, işinize geldiği zaman KHK’larla istediğiniz yasa veya yönetmeliği çıkarabileceksiniz.

Sayın Cumhurbaşkanı her konuda KHK’lar çıkartabiliyorsa, HDP’lilerin seçimlere girmeleri yasaktır, belediyeleri de yönetmeleri uygun değildir diye bir yasa gayet rahatlıkla çıkartabilir. Ama kazın ayağı öyle değil. Kürt oy kitlesini ürkütmemek için ‘tahterevalli’ oyununa devam edilmektedir.

Ben bir Ülkücü Türk Milliyetçisi olarak HDP’lileri veya yaptıklarını tasvip etmiyorum. Asla doğru bulmuyorum ama iktidarın bu ikircikli yaklaşımını da o kadar olumsuz buluyorum. Benim söylediğim çok net ve açık. Diyorum ki iktidar bu Kürt oyları konusunda net tavır almalıdır. Madem ki seçimlere girmesine müsaade ediyorsun o zaman sonuçlarına da katlanacaksın. HDP’lilerin tavırları dün de aynı bugünde aynı olduğuna göre, seçimlerden sonra da değişmeyeceğine göre kesinlikle seçimlere sokmamanın yollarını bulacaksınız. Efendim demokrasi. Geçin bu laf salatalarını beyler. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır.

Kamuoyunda genel bir kanı ise; HDP’li belediyelerin görevden uzaklaştırılmasının ardında yatan gerçek neden ise, Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının bir şekilde görevden uzaklaştırmanın alt yapısı olarak görülmektedir. Ak Parti iktidarı Ankara ve İstanbul’u kaybetmenin acısını çok ağır şekilde içinde hissetmektedir. Bu durumu asla hazmedemediler. Çünkü demokrasiye inançları olmadığı için kabullenemiyorlar. 18 yıldır hep sandıktan kendileri çıkıyordu. Ve her seçim sonrasında sandıkla gelen sandıkla gider diye bir replik uydurmuşlardı. Ama ilk defa sandıkta kaybettikleri için bunu kolay kolay içlerine sindirmeleri mümkün görünmüyor. Görünen köy kılavuz istemez diye bir tabir vardır. Ankara ve İstanbul belediye başkanlarını şu ana kadar rahat çalışmalarına müsaade etmedikleri gibi görevden el çektirmek için alt yapı oluşturulmaktadır.

Kurdun derenin aşağısındaki kuzuya suyumu bulatıyorsun dediği gibi. Bu belediyeler iktidarın arpalıklarının önünü tıkadığı için bunların katli vacip gibi görülmekte ve gereği için zemin hazırlanmaktadır. Kayyum veya Kayyım olayın kamuflajıdır. Olay budur.

Peki tüm bunların dışında bir soru, İktidara ‘Kayyum’ atanabilir mi (!)

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE , VE DİYEBİLENE