(Sorunlu, sorumsuz gezek erkek tiplerine)

Şöyle bir soru sorsam; “Kazak bir erkek misin? Kılıbık mısın? Evde senin mi sözün geçiyor hanımının mı?” eminim bizim Türk erkeklerinin kahır ekseriyeti “Elbette evde benim sözüm geçer. Ben Kazak erkeğim.” şeklinde cevap verir.

Ne hikmetse ve bize nereden bulaştıysa biz Türklerde hanımına karşı baskı yapan, onu insan saymayan ve bazen de döven erkek tipine “KAZAK ERKEK” denmiş. Bundan olsa gerek özellikle Türk erkekleri (Doğu toplumlarının çoğu da böyle maalesef) bir araya gelince birbirlerine kendilerinin ne kadar “Kazak Erkek” olduğunu ispatlamaya çalışır.

Ne yazık ki erkek egemen bir toplumda yetişen erkeklerin ben merkezli olduğu ve şiddet eylemine yatkın bulunduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

Erkeklerin kadınlara karşı üstünlük kurması üzerine bina edilen “Kazak” kelimesi aslında “Silahşor, kızan, askerlik yükümlüsü, sorumsuz, gezek” anlamlarına geldiği söylenir. 

“Kazak” kelimesinin etimolojisi hakkında en yaygın ve ittifak edilen görüş ise kelimenin “Kaz-” fiilinden türediği ve “Serserice dolaşmak, evsiz yurtsuz gezmek, sorumluluk yüklenmemek” anlamına gelmektedir.

Galat-ı meşhur olarak bu kelime ülkemizde “hanımına evde baskı yapan, onu insan yerine koymayan, döven” anlamında kullanılmış ve maalesef de kullanılmaya devam edilmektedir.

Özellikle İslami bir hayat tarzını seçen erkeklerin böyle banal bir anlayışa sahip olmaları inançlarıyla çelişkiye düşmekten başka bir şey değildir.

Böylelerine şöyle bir soru sorsam acaba nasıl cevap verirler:

“Allah’ın emaneti olarak size verilen eşlerinize karşı elinizdeki imkânları kullanarak üstünlük taslamak, onu ezmeye çalışmak, insan yerine koymamak ve hatta dövmek erkeklik midir?”

“Fiziki olarak da genellikle erkeklerden zayıf bir fıtratta yaratılan bir kadına karşı şiddet uygulamak erkeklik midir?”

Kendini kazak erkek olarak tanıtanların cevap veremeyeceğini biliyorum. Bu sebeple ben cevabını vereyim:

“Böyle şeyler asla erkeklik değildir. Banallık ve insanlıktan ve en önemlisi en büyük insanlık olan İslamlıktan uzaklaşmaktır.”

 İslam dininin pratikteki uygulayıcısı olan Hz. Muhammed’in (sav) eşlerine karşı olan tutumuna baktığımızda asla böyle bir erkek egemen anlayış, kazaklık, banallık ve insanlıktan uzaklaşacak fiillerin olmadığını görürsünüz. Aksine Hz. Muhammed’in hayatına baktığımızda hanımlarına evde yardım eden, onları insan yerine koyan, onlarla işlerini istişare eden bir insan peygamber olduğunu görürüz. Çünkü O’nu kendi ifadesiyle terbiye eden bizzat Allah (cc)’tır.

Bir yerde hanımını dövmekle övünen birine şunu demiştim:

“Savunmasız ve zayıf olan hanımını dövmek erkeklik mi? Hadi erkeksen gel beni de döv bakalım? Gücün yetmez ve bana erkeklik yapamazsın değil mi?”

Bu arkadaş hatasını anlamış ve pişmanlık göstererek şunu söylemiştir:

“Ya hakikaten ben öküzmüşüm. Öküz olmasam hanımıma inek muamelesi yapmazdım. Hakkınızı helal edin. Bundan sonra böyle öküzlük yapmayacağım.”

Ben de şöyle cevap vermiştim:

“Bizden helallik alman da önemli ama en önemlisi o dediğin fiili yaptığın hanımından özür dilemen ve gönlünü almandır. Bunu yaparsan gerçekten tövbekar olduğun o zaman ortaya çıkar.”

Her alanda hayatımıza rehber olan Hz. Muhammed (sav) eşlerine karşı alabildiğine müşfik, onlara karşı anlayışlı, yardım eden ve her şeyden önce onları insan yerine koyup işlerinde onlara danışan bir hayat stili ortaya koymuş ve bizlere de örnek olmuştur. O’nun o güzel örnekliği dururken başka örnekliklere sarılmak inanan bir insana yakışmayacak kötü bir eylemdir.  

Hz. Muhammed (sav), Veda hutbesinde, “Ey insanlar! Sizin kadınlar üzerinde bir takım haklarınız vardır. Onlar sizin haklarınıza özen göstermelidir. Onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onlara karşı iyi davranınız. Eşlerinize şefkatle muamele ediniz...”,   ve “Mü’minlerin imanca en mükemmel olanı, ahlâkça en güzel olanı ve hanımına, çocuklarına ve aile fertlerine yumuşak davrananıdır.” Buyurarak bu husustaki şaşmaz ölçüleri ortaya koymuştur.

Hz. Muhammed (sav) hanımlarıyla, sohbet eder, onlara asla vurmaz ve hakaret etmezdi. Hanımın ağzına konan lokmanın sevap olduğunu söylerdi. Çünkü hanımlara iyi davranmayı iyi Müslüman olmanın şartı saymış bir inanca sahipti.

Toplumumuzda hanımına saygı gösteren, yardım eden, onu insan yerine koyan ve hakkını hukukunu çiğnemeyenlere hanımından korktuğunu ima edercesine “Kılıbık” denilerek dalga geçiliyor. Hâlbuki hanımına insanca davrananlar insan olmanın ilkelerine sahip erdemli insanlardır.

Fakat işin ilginç yanı erkek egemen bir toplum olarak bilinen cemiyet hayatımızda erkekleri böyle kadınları ezen, döven, insan yerine koymayan ve kısaca kazak yetiştiren ne yazık ki kendileri de bir kadın olan annelerdir. Anneler ne hikmetse erkek evlatları kızlardan üstün tutmakta, kız çocuklarını, “Eksik etek, malı paylaşıp götürecek kaşık düşmanı vs.vs” şeklinde değerlendirmektedirler.

Hülasa etmek gerekirse “Allah’ın kendilerine emanet olarak verdiği kadını ezen, hor gören, hakkını, hukukunu çiğneyen, döven, fikirlerine saygı göstermeyen ve insan yerine koymayan” bir erkek, erkeklikten, insanlıktan ve en büyük insanlık olan İslam’dan uzaktır. Kadınına karşı kendisini üstün göstermek için her türlü insanlık dışı muameleyi sergileyen hasta bir zihniyete sahiptir. Bu zihniyet düzelmediği müddetçe kadınlara karşı işlenen cinayetler ve onların hukuklarının çiğnenmesinin bitmesi mümkün değildir.

Makalemi şu muhteşem ayetle bitiriyorum:

“Erkek olsun, kadın olsun kim mü'min olduğu halde salih amel işlerse biz şüphesiz ona çok güzel bir hayat yaşatırız ve onları elbette işlediklerinin en güzeli ile de mükâfatlandıracağız.”  (Nahl, 97)