Seçime din, iman, Allah, Peygamber her şey dahil edildi ama sonuç değişmedi. Tam aksine vatandaş daha büyük farkla İmamoğlu’nu başkan seçti.

CB Erdoğan’ın kendini ortaya koyması, hatta oylamaya sunması da hiçbir şeyi değiştirmedi.

İlk defa bir seçime dışarıdan bakma imkanı buldum. İnsan taraf olunca araya duyguları da girdiğinden bazı gerçekleri göremeyebiliyor.

Tarafsız kalmak, tarafların dilini, vaatlerini, duruşlarını daha objektif değerlendirme imkanı verdi. Galiba ortamı iyi analiz etmek için bazen böyle bir pozisyonda durmak gerekiyormuş.

Seçime 2 gün kalaya kadar bazı dostlar siyasi tercihlerini gerekçelendirirken HDP’nin bulunduğu tarafa bakarak yön tayin ettiklerini söylüyorlardı. 31 Mart’a kadar Cumhur cephesi de propaganda çalışmalarını HDP ve yanında olanlar üzerine kurmuştu.

Millet ittifakı da hep savunmada kalarak HDP veya Kandil ile hiçbir münasebetlerinin olmadığını söylüyordu.

Seçime iki gün kala beklenmeyen bir bomba patladı, Öcalan HDP seçmenine -tarafsız- kalma çağrısı yaptı. Niçin tarafsız, çünkü direk Binali Yıldırım dese bunun aleyhe olacağı belliydi, daha kurnazca bir dil kullanılarak aynı sonuca neden olacak tarafsızlık çağrısı yapıldı.

Tabi bu Öcalan’ı karşı safta sanarak PKK’ya karşı mücadele ediyormuş gibi davranan Ülkücüler için tam bir şok oldu. Çünkü MHP seçmeni Binali Yıldırıma değil, aslında Öcalan ve hempalarına karşı oy kullandığını sanıyordu. Yani Türkçesi MHP seçmenini Cumhur ittifakına oy vermeye iten Binali Yıldırım’ın meziyetleri değil, Öcalan’ın karşı safta olduğunu sanmalarıydı.

Evet bu gelişme bazı ülkücülerde şok etkisi yaptı ama bazılarında hiçbir etki yapmadı. Ne yazık ki vatanseverliklerinden asla şüphe etmediğim bazı arkadaşların yüzseksen derece dönerek bunu savunduklarına bile tanık oldum. AKP seçmenini ise hiç söylemiyorum, onlar için tek doğru sayın Cumhurbaşkanının yaptığı ve söyledikleriydi. Her şeyi nasıl hazmediyorlarsa bunu da kolaylıkla hazmettiler. Hele Burhan Kuzu’ya ait olduğu iddia edilen bir twit işin tuzu biberi oldu. Kuzu HDP Öcalan’ın mesajına uygun hareket ederse Özerkliği yeniden masaya getirebiliriz, diyordu. Twiti 20 saat geçtikten sonra inkar etmesine rağmen işin uzmanı olanlar bu twitin Kuzu’ya ait olduğunu iddia ediyorlar. Yeniden Özerkliği konuşabiliriz lafı çok vahim bir laf, eğer doğruysa bu daha önce PKK ile özerkliğin konuşulduğu anlamına gelir ki bu açıkça vatan toprağı üzerinde pazarlık yapmaktır ve asla kabul edilemez. Kuzu bu twiti gerçekten atmamışsa o zaman Kuzu’ya bir kumpas kurulduğu anlamına gelir, o zaman Kuzu’nun tereddütleri bertaraf etmek için yapacağı ilk iş suç duyurusunda bulunarak töhmet altında kalmaktan kurtulmaktır.

Sözün hülasası şudur, tarafgirliğin insanları nasıl körleştirdiğine nasıl hak ve hakikatten uzaklaştırdığını, nasıl ilke ve ideallerinden uzaklaştırdığını bu süreçte gördüm. Şükür ki bu ülkenin vicdanı onca tek yanlı propagandaya rağmen tamamen yok edilememiş. Millet yıkıcı, kamplaştırıcı, yalan-dolan üzerine kurulan siyasete rağbet etmedi. Biz ve ben de bu süreçte kenarda durmanın bazen ne kadar öğretici ne kadar faydalı olduğuna bu süreçte bizzat yaşayarak tanık olduk. Dostlara tavsiyem bazen bir kenara çekilip mola vermeleridir, inanın çok öğretici oluyor.