Dünyada çok çeşitli adlandırılan bir savunma anlayışı en son KHK kararları ile gündemimize girdi!

 Modern adı ile "paramiliter" yani devletin gayrimeşru veya hukuk dışı yapacağı işleri taşeron olarak kullandığı yapıların önünü açabilmek adına almış olduğu önlemler yani kanunlar. Gladyo, derin devlet, çeteleşme olarak bakılan bu oluşumlara bir de olumlu bakan bir taraf var. Onlar da bu noktada ise vatanseverlik, millî müdafaa, feda olma, hatta ve hatta milliyetçiliğin gereği bile diyebiliyorlar! Nazi Almanya'sının daha başlarında hükümet bir kararname ile 30 Haziran-2 Temmuz 1934 tarihleri arasında Nazi paramiliter gruplarının eylemleri meşru müdafaa kapsamına alınarak hukuka uygun kabul edilmişti.

 Hitler'in yayımladığı tek cümlelik kararnamede ise şunlar yazılıydı: "Vatan hainliğindeki saldırıları önlemek için 30 Haziran, 1 Temmuz ve 2 Eylül 1934'te alınan tedbirler, hukuk devletinin kendini savunması olacaktır."

 Bütün bunlara mevcut siyasi iktidar bir yeni isim daha ekleyerek olağanüstü halden yararlanarak darbe karşıtı sivil unsurlar olarak tarifleme yapılan hukuk dışı suçları kanunla koruma altına alarak konuyu yeniden değerlendirmemize vesile oldu!

***

 Ülkemizde yakın tarihte bu hikâyenin kahramanları biz ülkücüler yaşadıklarımızı yeniden hatırlayalım istedim! Evet, fikrimiz iktidar ama biz hapiste intizarları ile feryat etsek de bizi duyan olmadı! Durumdan vazife çıkartanlar 12 Eylül sabahı korunmak yerine terörist ilan edilmiştik! Bu uğurda bir çok arkadaşımız olağanüstü hal mahkemeleri tarafından idama mahkûm edilip şehit edildi!

 Belki de Devletçi olanların Devleti yok sayıp kendilerini Devlet yerine koymanın çelişkileri ile yüzleşmişlerdi! Konu yeterince tartışılmadı! Ülkücü hareket kendi öz eleştirisini yapmadı veya yapmaktan kaçındı! Evet, savaş durumlarında hukukta yeri olan seferberlikte siviller devlet tarafından kullanılır ancak bunun nizamı, intizamı evrensel hukuk kuralları vardır! Nasıl ki devlet evime giren bir hırsıza karşı dahi canımı savunma hakkımı elimden aldıysa bu işte bir terslik olduğu açık ve nettir.

***

Darbe karşıtlığı her ülkede bir vatandaşlık görevini de hukuk vaaz eder.

Darbelere karşı olmanın yolu darbecilere en sert ve ağır cezalar, yaptırımlar verilerek ortaya konur! Demokrasinin, meşruiyetin gayrimeşru yollarla korunması diye bir şey olamaz. Bu tür anlayışlar diktatörlüklerin ürünüdür! Bugün diktatörlüğün para etmediğini aslında en iyi bilenler yine o KHK'ları yayınlayanlardır. Telafisi mümkün olmayan yaralara ve istismarlara yol açar! Hatta bırakın onu gün gelir çıkarılan kanunlar, yayınlanan kararnameler sahibinin başını yer. İşte biz o gün yine demokrasiyi sonuna kadar savunuruz.

 Bu tarz KHK'lar SS'ler gibi SA'lar gibi oluşumları tetikler, zaten bunun örnek teşebbüslerini bugünlerde görmekteyiz.

 Bu kararlara yandaş olmak bana göre darbeciliğe zemin hazırlar! İşte bu yüzden demokrasi tarafı olan herkes böyle yanlış kararlara karşı çıkmak zorundadır...

 2017 senesini arkamızda bıraktığımız bugünlerde ister istemez 2018 yılına umutla bakmak istiyoruz. Umutlarımızın tükenmemesi için kesinlikle demokrasinin, adaletin ve sosyal barışın tekrardan bir zemine oturtulup bağımsız bir hal almasını sağlamak lazım. Çünkü bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şey ayrışmak değil birleşmektir. Biz dünya devletleri içerisinde çok önemli dinamiklere sahip bir milletiz, dilerim ki 2018 tüm kalıpların yıkıldığı, huzurun, barışın, adaletin, demokrasinin ve sosyal refahın tavan yaptığı bir yıl olur.

Tüm TÜRKİYE'ye öncelikle sağlık ve huzur dileklerimle...