CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Konya’da bu gece TV42’nin canlı yayınında "Sümen altı" programına katıldı, soruları yanıtladı.

“BİZ YEREL TELEVİZYONLAR HİÇ CUMHURBAŞKANI’NI GÖRMEDİK VE İLK YAYIN SÖZÜNÜ DE BURADAN ALMIŞ OLALIM”

Gazeteci Mücahit Enes Turpil, programın sonunda Kılıçdaroğlu’na, “Cumhurbaşkanı adayı oldunuz, seçildiniz. Biz yerel televizyonlar hiç Cumhurbaşkanı’nı görmedik ve ilk yayın sözünü de buradan almış olalım diyeceğim” yorumunu yaptı. Kılıçdaroğlu ise, “Böyle bir davet gelirse oturur, sohbet ederiz” karşılığını verdi.

Kılıçdaroğlu Konya ile ilgili olarak ise şunları söyledi:

 “TURİZM, SANAYİ KENTİ OLMASI KONYA’YA ÖNEM VERMEMİZİ GÜNDEME GETİRİYOR”

“2018’de en son Belediye Başkanları Toplantısı’nı Konya’da yapmıştık, 2018’den sonra Konya’dayım... Doğrusunu isterseniz büyük bir fark yok 2018-2022 Konya’sında. Elbette bir gelişme var ama sorunların daha fazla ağırlaştığını gördüm. 2018’de bu kadar çok sorunla baş başa kalmamıştı. Hemen herkes sorun dile getiriyor; sanayicisi de esnafın da, çiftçisi de, emeklisi de sorun dile getiriyor. Aslında bu sorunlar Konya’ya ait sorunlar değil, kabul etmek lazım. Türkiye’nin her tarafında karşılaştığımız sorunlar burada da dile geliyor.  Çiftçi elektriğin pahalılığında, gübre, ilaç, su, aldığı tohumun pahalılığından şikâyet ediyor. Ürünü kaça satacak? Hala buğdayda taban fiyat belli olmadı. Sanayici, ‘önümü göremiyorum, yatırım yapacağım’ Esnaf, ‘sattım yenisini yerine koyamıyorum, fiyatlar süratle değişebiliyor’, ev kadınlarına bakıyorsunuz, ‘geçinemiyorum’ diyor. Bu şikayetler var tabi. Bunlar Konya’ya özgü şikayetler değil, Türkiye’nin her tarafında üç aşağı beş yukarı aynı şikayetler ile karşılaşıyoruz.

“SUYUN OLMADIĞI YERDE HAYAT DA YOK”

“Su konusunda uzun vadeli ve titiz bir çalışma yapmak lazım. Yer altı suları kullanılıyor eskiden 40 metreydi, şimdi 80 metreden çıkarılıyor. Obruklar oluşmaya başladı.  İleride yer altı sularında büyük boşalma olursa tüketim dolayısıyla Konya ovası riske girebilir. Onun için uzun vadeli bir planlama yapmak gerekiyor. Konya ovasını sulamak gerekiyor, barajlardan veya diğer nehirlerden suyu buraya taşımak gerekiyor. Mavi tünel yapıldı ama mavi tünelden beklenen yararı Konya ovasını sağlamış değil, hem rakamlar düşük kapasite olarak. Aynı zamanda da borular çok sık patlıyor, müteahhit doğru düzgün görev yapmıyor. İlgilenen yok. Dolayısıyla ortada ciddi bir sorun var. Konya ovasını bu bağlamda suyla beslememiz gerekiyor ama suyun da hoyrat kullanılmaması lazım. Bu konuda da çiftçilerin eğitilmesi gerekiyor. Damlama sulama nedir ne değildir? Dolasıyla suyun en verimli şekliyle kullanmak zorundayız. Çünkü su, hayati bir madde. Suyun olmadığı yerde hayat da yok.”

Kurbanlık hayvanların fiyatlarının geçen yıla oranla iki katına çıkması, geçen yıl büyük başta 25 lira olan fiyatların bu yıl 65 lira seviyesine gelmesine yönelik soruya Kılıçdaroğlu şöyle yanıt verdi:

“60-65 lira diyorsunuz, yarın daha da artacak. Bir besici bana şunu söyledi: siz dedi, hayvanı besliyorsunuz ama hayvanın yeterli beslenmediğini de biliyorsunuz dedi, yeteri kadar yem veremiyorum ben hayvanıma diyor. Buna benzer pek çok dramatik tablolar ile karşılaşmak mümkün. Bunu görüyoruz zaten. Et fiyatlarının pahalı olması veya canlı hayvanın pahalı olması çiftçinin elinde değil ki… yeme zam yapıyorsun, aşıya zam yapıyorsun, sütü değerinde satamıyorsun, bazı bölgelerde, Konya’da mera sorunu var. O sorunu da bazı çiftçiler dile getirdi. Dolayısıyla fiyatı mecburen yükseltiyorsun kim kurbanlık koyun alacak?

“SORUNLARI KİM ÇÖZEBİLİR, ARAYIŞ İÇİNDE OLAN BİR KONYA GÖRDÜM”

Yerel seçimlerde ve genel seçimlerde ağırlıkla AKP’ye oy veren Konya halkının kendisine yaklaşımı hakkındaki soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Emin olun, çok değişen bir Konya gördüm, hakkını arayan bir Konya gördüm. Sorunları kim çözebilir, arayış içinde olan bir Konya gördüm. Esnafında da çiftçisinde de sanayicisinde de bunu görüyorsunuz zaten. Bu sadece Konya’ya özgü değil, tabii Konya bizim açımızdan zor bir yerdi ama bunun zorluğu Konyalılardan kaynaklanmıyordu, bizden kaynaklanıyordu” diye konuştu.

“Kaybedilmiş bir bölge olarak mı görüldü muhalefet tarafından Konya?” sorusuna Kılıçdaroğlu şu karşılığı verdi:

“BİR KONYALININ SOFRASINA OTURMADIK; OTURDUK ANKARA’DA NUTUKLAR ÇEKTİK”

“Yıllarca gelmedik ki… Bir Konyalının sofrasına oturmadık, derdin nedir arkadaş demedik. Oturduk Ankara’da nutuklar çektik, biz doğruyu söylemek zorundayız. Oy alamıyorsak oturup sorunu kendimizde aramamız lazım. Konyalı da ne arayacaksın? Konyalı bildiğimiz Konyalı. Çalışıyor, üretiyor, kazanıyor. Bakıyor kim kendisi ile daha fazla ilişki kuruyorsa, dertlerini daha fazla dinliyorsa oraya meylediyor. Oyunu oraya veriyor. Konya’ya daha fazla gelmeliyiz, daha fazla konuşmalıyız, Konya büyük bir yer.”

Canlı yayında Kılıçdaroğlu’na yöneltilen sorular ve verdiği yanıtlar şöyle:

“AKP KONYA’YI ÇANTADA KEKLİK GÖRÜYOR. BEN BİR ŞEY YAPMASAM DA KONYALI BANA OY VERİYOR DİYOR”

“AKP Konya’yı çantada keklik görüyor. Ben bir şey yapmasam da Konyalı bana oy veriyor diyor. Mavi tünel hikayesi bunun tipik bir örneği. Bakıldığı zaman bunu görüyorsunuz zaten. Dolayısıyla ‘Konya benim yerimdir, benim bölgemdir, benim burada horozum ötüyor, Konya bana ne olursa bana oy verir’ diyor.

“KİMSE KONYALIYI KENDİ ARKA BAHÇESİ GÖRMESİN. BAŞTA AK PARTİLİLERE SÖYLÜYORUM”

Hangi milletvekili kalktı da parlamentoda, AKP’li Milletvekili Konya’nın sorunlarını dile getirdi. Devlette liyakat kaldı mı? Devlette adalet kaldı mı, Konyalı bunu görmüyor mu? Görüyor Konyalı, hakkın hukukun kişilerin elinden nasıl alındığını Konyalı görüyor. Haksızlığı görüyor, KPSS sınavında büyük başarı elde eden kişilerin sözlü sınavlarından nasıl elendiğini görüyor. Konyalı da vicdan yok mu? Vicdan sahibi Konyalı, bu kadar haksızlık olmaz diyor. Bu kadar zulüm olmaz diyor. Artık zulüm noktasına gelmiş bir vaziyette. Kimse Konyalıyı kendi arka bahçesi görmesin. Başta Ak Partililere söylüyorum. Kimse Konya’yı ve Konyalıyı bizim arka bahçemizdir diye görmesin. Konyalı devletine sahip, milletine sahip, devletine ve milletine saygı gösteren bir ilimizdir. Bu ilde yaşayan insanlar da huzur içinde yaşamak isterler. Türkiye’de huzur olursa Konya’da da huzur olur. Sanayici önünü göremiyorsa, esnaf sattığı malın yerine yenisini alamıyorsa gidip hala ak partiye mi oy verecek? Durumu yerinde olan, bu düzenden yararlanan gidip oyunu verebilir.”

“BUĞDAYIN FİYATINI KİMSE BİLMİYOR. BAKIN HASADA BAŞLANDI GÜNEYDOĞUDA TABAN FİYAT AÇIKLANMADI”

“Önce fiyat istikrarını sağlayacaksınız, buğdayın fiyatını kimse bilmiyor. Bakın hasada başlandı güneydoğuda taban fiyat açıklanmadı. Elin oğlu fiyat istikrarını sağlıyor da biz mi sağlamayacağız. Rusya ile Ukrayna savaş halinde, bakın onların enflasyonuna kaç birisini de yüzde 9 birisinde yüzde 17; bizde kaç, yüzde 157. Savaşta mıyız? Yok, nasıl oluyor bizde bu? Yönetilmiyor Türkiye. Adalet ile yönetilmiyor, ahlak, bilgi birikimle yönetilmiyor. Erdem ile, liyakat ile yönetilmiyor Türkiye. Türkiye’yi bir adama teslim etmişiz.”

“DEVLETTE LİYAKATİN SAĞLANMASI BELLİ BİR ZAMAN DİLİMİ İÇİNDE OLACAK”

“(Seçimden sonra Türkiye hemen düzelir mi?) Belli bir zaman dilimine ihtiyacımız var, ben desem ki iktidar değişti, düğmeye bastık her şey iyi oldu. İşsizlik sorunu var, belirli bir zaman içinde işsizlik sorununu çözebilirsiniz. Fiyat istikrarı belli bir zaman dilimi içinde çözebilirsiniz, üretimde arzu ettiğiniz hedefleri gerçekleşmesi bir zaman içerisinde olacak. Devlette liyakatin sağlanması belli bir zaman dilimi içinde olacak. Bazı şeyler bir ayda olur, bazıları var 6 ay da olur, bazılar var 1 ya da 1,5 yılda olur. Siz Merkez Bankası’nın başına o işin en iyi bilen, uluslararası piyasalarda güven sağlayan bir insanı getirirseniz herkes isteyecek ki merkez bankası fiyat istikrarını sağlamak konusunda üstüne düşen görevi yapacak. Çünkü, Merkez Bankası Kanunu’nun 4. Maddesi diyor ki, ‘Merkez Bankası’nın temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır’, peki bugünkü Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlıyor mu? Hayır bağımsız değil, talimatla iş yapıyor. Oysa yasalara göre iş yapması lazım bu kurumun.”

“(Seçim sonrasında iş adamları arasında ayrımcılık yapılıp yapılmayacağı?) İş insanları çalıştıkları sürece, ürettikleri sürece istihdam yarattıkları sürece siyasi görüşü ne olursa olsun başımızın üstünde yeri var. Bu insan çalışıyor, bu insan emek harcıyor, bu insan istihdam yaratıyor. Bu insan ihracat yapıyor, bu insan ülkesine döviz getiriyor… Niye bunun düzenini bozacaksın? Ne kadar çok kazanırsa Türkiye kazanacak.”

“BUNLARI KAMULAŞTIRACAĞIZ”

“Bu milleti iliğine kadar soyan, işte bu köprüler var dolar bazında garanti verilenler var. Dolar yükseldikçe bunların keyfi yerinde, çünkü bunlar daha fazla para alıyorlar artı bunlar ayrıca eğer borcu Amerika’dan almışlarsa dolar bazında, Amerika’daki enflasyonu da Türkiye’ye yansıtıyorlar. Sözleşme öyle. Eğer, Almanya’ya da Avrupa ülkelerinden kredi almışlarsa Avrupa bölgesindeki enflasyonu da Türkiye’ye yansıtıyorlar. Yani bizim vatandaşımız hem döviz artışını hem o ülkelerdeki enflasyon bedelini ödüyor. Böyle bir düzen olur mu? Bunları kamulaştıracağız.”   

“ŞU ANDA BAKANLIKLARIN BAZILARI KİRADA”

“Şimdi bir israf genelgesi çıkartacaksınız. İki ya da bir tane uçak yeter. 11’ini satacaksınız. Şu anda bakanlıkların bazıları kirada. Devletin bakanlığı kirada olur mu? Orada çalışmıyorlar, birisi inşaat yapmış para kazansın diye bakanlığı, kamu kuruluşunu oraya taşıyorlar. Niye taşıyorsunuz? Bu israf neden? herkesin altında bilmem kaç tane araba var. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan Taşıt Kanunu var. Kanun hala yürürlükte. Bunların tamamı israf.

“FAKİR FUKARANIN HAKKINI KORUYACAKSINIZ”

“(İktidara gelirseniz, bugün oturduğunuz yerde oturur musunuz yoksa Beştepe’de mi oturacaksınız?) Benim saray merakım yok. Belki olursa bir uçak olur, onu anlarım. Deniyorsa ki, devletin başındaki kişi uçakla gitsin bir taneyle. Ben bunu anlarım ama 13 tane uçağı ne yapacaksınız? Onun bakım masrafı var. Onların sigortası var, onların masrafını bu ülkenin fakir fukarası ödüyor. Adaleti sağlayacaksınız, fakir fukaranın hakkını koruyacaksınız. İsraf neden yapıyorsunuz, israftan vazgeçeceksiniz. İsraf olmayacak. Ben devlette 27 buçuk yıl çalıştım biz şöyle yetiştik, bir kağıdın arkası boşsa yırtıp atmayız, arkasını da kullanırız. Maliye Bakanlığı’nda biz böyle yetiştik.”

“BATIRDILAR DİYORLAR AMA YOLSUZLUK YAPTI DİYEMİYORLAR”

“Devletin kurumları batmaz, Sosyal Sigortalar Kurumu da batmaz. Açığı var mı evet, bugün benim dönemimdeki açığın beş katı daha fazla var. O zaman kim batırdı diyeceğiz. Dünyadaki bütün sosyal güvenlik kurumları açık verirler ama şunu söyleyeyim size, benim genel müdürlük yaptığım dönemin tamamı bir müfettiş ordusu tarafından görevlendirildi ve incelendi. Bir kuruş bile bulmadılar, bulamadılar. Batırdılar diyorlar ama yolsuzluk yaptı diyemiyorlar mesela.

Kamuoyu önünde tartışabiliriz, çıksın karşıma tartışabiliriz. Şunu ifade edeyim, benim dönemimde kurumun pek çok alanda büyük başarıları vardır. Eşdeğer ilaç uygulamasını başlatan kişi benim o dönemde. Büyük tasarrufları imza atan benim dönenimde… Hepsinin hesabını da verdim, sadece orada da değil, TBMM Kit Komisyonunda bunların hesabını verdim. Bütün ihale dosyalarını getirip, Kit Komisyonunda bütün milletvekillerine veren tek genel müdürüm Türkiye Cumhuriyeti tarihinde.

“ROBOSKİ MESELA, ORADA ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR”

“(Helalleşme Çağrısı?) Toplum olarak çok ayrıştık, etnik kimlik üzerinden, yaşam tarzı, inanç üzerinde ayrıştı. Kavga ediyoruz birbirimizle. Toplumun buradan çıkması lazım. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana 100 yıl geçti ve bu yüzyıl içinde gücü elinde bulunduran pek çok yerde haksızlık da yaptı. Roboski mesela, orada öldürülen çocuklar… Devletin bunlarla helalleşmesi lazım. Tamam öldüreni geri getirmiyoruz ama, öldüren kimdi kardeşim? En azından ailelere demesi lazım ki, ‘biz bir haksızlık yaptık galiba, kusura bakmayın’ demesi lazım. Bir helalleşmesi lazım gücü elinde bulunduran kişinin.

“CHP BAŞÖRTÜSÜNÜ BİR NUMARALI SORUN HALİNE GETİRDİ. KARDEŞİM SANA NE BAŞÖRTÜSÜNDEN?”

Toplum olarak helalleşeceğiz diyoruz, CHP’nin kabahati yok mu? CHP’nin de kusuru var. CHP başörtüsünü bir numaralı sorun haline getirdi. Kardeşim sana ne başörtüsünden? İster başörtüsü takar ister takmaz. Bizim de onlarla helalleşmemiz lazım. Yanlış yaptık dememiz lazım, kusura bakmayın dememiz lazım. Yoksa, Roboski’yi vuran biz değiliz ama devletin o insanlarla oturup helalleşmesi lazım yani.

“MISIR’DA DARBE OLDUĞU ZAMAN BEN ORAYA İKİ BÜYÜKELÇİ GÖNDERDİM”

Bu ülkede bir başbakan asıldı değil mi? Rahmetli Adnan Menderes, şimdi ne yapıyoruz adını üniversiteye veriyoruz. Adını havalimanı, okullara veriyoruz. Bu aslında bir anlamda helalleşmedir. Bir şeyi yanlış yaptık, adını veriyoruz vs. Mısır’da darbe olduğu zaman ben oraya iki büyükelçi gönderdim, Osman Korutürk ve Faruk Loğoğlu’nu gönderdim. Dedim, ‘gidin, Mısır yönetimi ile konuşun, siyasi idamlar yapmasınlar; bizim tarihimize baktığınız zaman siyasi idamlar oldu. Siyasetçilerin isimlerini sağa sola veriyoruz, üniversitelere, parkalara, caddelere veriyoruz. Onlarla bir anlamda bir şey yaptık yanlış yaptık, helalleşiyoruz. Aynı tuzağa düşmeyin’ diye ben arkadaşlarımı gönderdim. Aslında bunu göndermesi gereken AK parti idi ama göndermediler.

“İKNA ODALARINDA BAŞÖRTÜLÜ KIZLARIN BAŞINA GELENLERİ BİLİYORUZ. ONLARLA DA OTURUP HELALLEŞMEMİZ LAZIM”

“(Türkiye'de başörtüsü problemleri yaşandı, özellikle muhafazakar camia da ciddi tereddütlü, bu tarz problemlerin tekrar yaşanmasından korkuyor. Farzedelim Cumhurbaşkanı oldunuz Türkiye'de ne olacak, başörtüsünü yasaklayacak mısınız tekrardan? Veya camiler eskiye mi dönecek, ezan Türkçe mi okunacak?) Hayır efendim, hayır. Bizim belediye başkanlarına şunu söyledim. Bir, bizim insanımız nerede ibadet etmek istiyorsa orayı tertemiz yapacaksınız. Cami mi kilise mi, havra mı, cemevi mi? Gidip Allah’a ibadet edecek değil mi, tamam. Oraları tertemiz yapacaksınız. Bizim belediye başkanları şu anda bunu yapıyorlar zaten. İki, başörtüsü olayını tekrar gündeme getirmek kadar sakat bir şey olmaz. Biz helalleşelim derken, aynı kusuru tekrar ederseniz bu doğru olmaz. Akla ziyandır bu, böyle bir şey aklımızın bir ucundan dahi geçmez. Hatta ben bunun bir adım daha ötesine giderek söyleyeyim. İkna odalarında başörtülü kızların başına gelenleri biliyoruz. Onlarla da oturup helalleşmemiz lazım.

“GENÇLİK KOLLARI GENEL BAŞKANIMIZ KONYALIDIR. KIZ KARDEŞİ BAŞÖRTÜSÜ MAĞDURUDUR”

Bakın bizim gençlik kolları genel başkanımız Konyalıdır. Kız kardeşi başörtüsü mağdurudur. Dolayısıyla, eskiyi bir tarafa bırakmamız lazım; yanlıştan ders çıkarmamız lazım. Doğruya yönelmemiz lazım. İşin özü budur. Yoksa ortalığı niye karıştıralım? Hiç kimsenin inancını benim sorgulamaya hakkım yok. O yetki peygambere bile verilmemiştir. Kimin inançlı inançsız olduğunu bir tek yüce yaradan bilir. O alana bizim bir şey söylememiz mümkün ve doğru değil; ahlaki ve vicdani de değil.  Kim nerede ibadet yapmak istiyorsa orayı tertemiz yapacağız.

Kuran kurslarının, hocalarının ihtiyaçları varsa bizim belediyelerde karşılar ihtiyaçlarını. O konuda hiç kimsenin tereddüttü yok. Dolayısıyla, belli çevrelere CHP’yi farklı algılattılar ama gerçek öyle değil.”

“BUNLARA GİRMEK DOĞRU DEĞİL”

“(Devletin belirli kademelerinde görev yapmış AKP’lilerin sokaklara, caddelere isimlerinin verilmesi?) Devleti yöneten kişinin, devleti kinle öfke ile yönetmenin hakkı yoktur. Devlet kin ve öfke ile yönetilmez. Herkesin şöyle ya da böyle yönetirken hizmeti olmuştur. Dolayısıyla, devleti adalet ile yönetirseniz bir sorunu kalmaz ama kin ve öfke ile yönetirseniz bugünkü yönetimden bir farkı kalmaz. Hem şikayet edeceksiniz hem de geldiğinizde aynı şeyleri yapacaksınız. Bu olmaz. Devletin dini adaletse ve devlette liyakat esas ise işi ehline teslim etmek doğruysa bunun gereğini yapacaksınız. Bunlara girmek doğru değil.

“BÜROKRASİYE YAPTIĞIMIZ ÇAĞRININ DA GERÇEKTEN DE YERİNİ BULDUĞUNU GEREKLİ YANKIYI YAPTIĞINI GÖRÜYORUM”

“(Bürokratlara yaptığı çağrı) Ben bürokratlara şunu diyorum, bu milletin ödediği vergiyi yerli yerinde kanuna göre harca kardeşim. Birisinin cebine para aktarmak için imza atmayın. Kul hakkı yemeyin diyorum. Kul hakkı yemeyenlerin başımın üstünde yeri var; hangi görüşten olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun. Devlete hizmet eden kişi, vatanına hizmet ediyordur. Cebine hizmet eden bir kişi vatanına hizmet eden bir kişi vatanına değil, kendisine hizmet ediyordur. Dolayısıyla ben olaya öyle bakıyorum. Bürokratlara da yasa dışı işler yaptırıyorlar, imza attırıyorlar. Çağrı yaptım; tarih de verdim. İmza atmayın dedim, imza atarsanız sorumlu olursunuz dedim, görevinizi yapın. Kanun ne diyorsa onu yapın. Sizin kanuna uymama lüksünüz yok ki zaten. O zaman Meclis’i niye çalıştırıyoruz? Buradan yola çıkarak bürokrasiye yaptığımız çağrının da gerçekten de yerini bulduğunu gerekli yankıyı yaptığını görüyorum, biliyorum, işitiyorum. Bize çok sayıda belge ve doküman da geliyor yolsuzluklarla ilgili.”

“SADAT’A GİTMEMİN TEMEL NEDENİ ŞU: KİMSE KORKMASIN, ÇEKİNMESİN; HERKES SANDIĞA GİTSİN, OY KULLANSIN. BURADA CHP VAR. KİMSE BİZİ YILDIRAMAZ”

“ (Son zamanlardaki açıklamaları nedeniyle tehdit alıp almadığı?) Allah’tan başka kimseden korkmayız. Niye korkalım? Arkamızda kirli bir şey yok ki… zaten yedi sülalemizi araştırdılar bir şey bulabilir miyiz diye, bir şey bulamadılar. Ne bulacaksınız? Hesabını vermeyeceğimiz hiçbir şey yok ki. Devletin içinde paramiliter gruplara destek olanlar var, bunu da biliyorum. SADAT’a boşuna gitmedik, SADAT’a gitmemin temel nedeni şu: kimse korkmasın, çekinmesin; herkes sandığa gitsin, oy kullansın. Burada CHP var. Biz Kuvayı Milliye’cileriz. Kimse bizi yıldıramaz. Dolayısıyla gücümüzü, inancımız, kararlılığımızı topluma bildirmek zorundayız. Öyle üç kişi çıkacak ‘efendim ben Türkiye Cumhuriyeti’nin adını değiştireceğim; bayrağını, dilini değiştireceğim. ASRİKA diye bir devlet kuracağım, devlet şöyle yönetilecek, parası kalkacak’ diyecek, biz de hiç sesimizi çıkarmayacağız… Olmaz, görevimiz ne? Biz bu milletin çıkarını savunmayacak mıyız? Adam bayrağını değiştireceğim diyor, devletini değiştireceğim diyor, dilini değiştireceğim diyor ve bu kişi Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı. Ya vicdan, akıl kabul eder mi? Konyalılara soralım kaçının haberi var?  Devlet böyle yönetilir mi? Bu adamın Cumhurbaşkanlığı’nda ne işi var ve bu adam devletin en mahrem sırlarının görüşüldüğü toplantıya katılıyor. Ben tanımıyorum dedi, ben de Erdoğan’ın başkanlığında toplanan ve bu kişinin de katıldığı fotoğrafı yayınladım. Bu kişinin devlet sırları ile ne ilgisi var; ne görevi var orada?

“SİZ NASIL OLUYOR DA MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI’NI MUHATAP KABUL EDİYORSUNUZ?”

Şu ana kadar bir tehdit gelmedi, tehdit gelse ne olacak? Gene bu adamlar her türlü oyunu çevirebilirler. Bunlar karanlık insanlar çünkü. Normalde bu karanlık insanların demokratik bir ülkede olmaması lazım. Bir şirket, dernek kuruyorsunuz ben terörist yetiştireceğim diye. Sözleşmede yazıyorsunuz. Böyle dernek olur mu, kimler izin verdi. Açıklama yapıyor başkanları, ‘Ukrayna bizden silah istedi, Milli Savunma Bakanlığı’na sorduk silah verelim mi’ diye. Kimsiniz siz ya, ne Milli Savunma Bakanlığı’ndan ne başka bir yerden bu açıklamaya bir yalanlama gelmedi. Böyle bir şey olmadı demediler, kimsiniz siz ya? Siz nasıl oluyor da Milli Savunma Bakanlığı’nı muhatap kabul ediyorsunuz? Böyle bir devlet yönetimi olmaz, ben hiç görmedim. Devlette açıklık vardır. Devletin gizli operasyonları olur mu, olur ama bunu devletin organları var. Bu ülkede Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Silahlı Kuvvetler var. Kim bunlar ya?

(Altılı masa’da gündeme gelip gelmediği?) Altılı masada çok gündeme gelmedi ama bizim altılı masanın yayınladığı bildiriye bakarsanız bu konulara dikkat çekiyor.”

“BİZ ONLAR GİBİ KAPILI KAPILAR ARDINDA TÜRKİYE’NİN ALEYHİNDE OLACAK HİÇBİR OLUŞUMUN İÇİNDE DEĞİLİZ”

“(Altılı masa toplantılarının güvenli ortamda yapılıp yapılmadığı?) Dinleseler ne olur? Demokrasi diyoruz, odada diyoruz dışarıda da diyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokrasiyi taçlandıracağız diyoruz bildiriye koyuyoruz. Yeni kurumsal yapı şart diyoruz, kurumsal yapıyla ilgili açıklamayı ayın 13’ünde yapacak genel başkan yardımcıları. Seçim güvenliği ve önlemleri diyoruz, onu yine genel başkan yardımcıları yapacak.  Biz onlar gibi kapılı kapılar ardında Türkiye’nin aleyhinde olacak hiçbir oluşumun içinde değiliz. Biz bu ülke nasıl huzura kavuşur, bu ülkede yokluk, bu ülkede zam, enflasyon nasıl sona erer biz bunun çalışmasını yapıyoruz.”

“BİZ ONLARI GÜLÜMSEYEREK OKUYORUZ”

“Onların (Cumhur İttifakı) bütün amacı bu altılı masayı nasıl dağıtırız diye. Bir şey olur ‘vay efendim ayrıldılar…’ Biz onları gülümseyerek okuyoruz” dedi.

“(Yapılan anketlerde AKP’nin birinci çıkması?) Yakında birinci parti olmaktan çıkacak”

“SEÇİM GÜNÜNÜ AÇIKLA, CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZI AÇIKLAYACAĞIM”

“Ben ona 10 soru sordum, hiçbir soruma cevap veremiyor. Ben 10 soru sordum hepsine cevap verdim. Seçim gününü açıkla, Cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağım. Bu kadar basit. Ben de ona on soru sordum, cevap vermedi. Temiz değil, benim on soruma niye cevap vermiyorsun? Vermen lazım, devletin bütün imkanları sendeyse benim sorduğum sorulara cevap verirsin. Veremiyor, veremezler…”

“BİZ CUMHURBAŞKANI’MIZIN NİTELİKLERİNİ BELİRLEDİK SADECE”

Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin ise Kılıçdaroğlu, altılı masanın karar vereceğini belirtti. Kılıçdaroğlu, “Biz Cumhurbaşkanı’mızın niteliklerini belirledik sadece” dedi. İsimleri sıklıkla gündeme gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ilişkin soruyu Kılıçdaroğlu, “Hiç Cumhurbaşkanı adayı gündeme gelmedi” diye cevapladı.

“SURİYE İLE KARŞILIKLI BÜYÜKELÇİLİKLERİ AÇMAK ZORUNDAYIZ. NİYE KAVGA EDİYORUZ?”

“Dört aşamalı bir program uygulamak zorundayız. Birinci aşama, bizim Suriye ile karşılıklı büyükelçilikleri açmak zorundayız. Niye kavga ediyoruz? İkinci aşama, yapılacak anlaşmada buradan gidecek Suriyelilerin can ve mal güvenliğini sağlanması ve garanti altına alınması. Gerek Esad yönetimi gerek BM tarafından güvence altına alınacak. Üçüncü aşama, bunların yolları köprüleri ne varsa yapacağız. Parayı AB fonlarından alacağız, bizim müteahhitler yapacak. Bir şey daha lazım, iş lazım. Bizim Gaziantepli iş adamlarının o bölgede çok fabrikaları vardı, onlar kapalı duruyor. Fabrikaları çalıştıracağız. İş istiyorsa orada çalışacak, istiyorsa turist olarak Türkiye’ye gezmeye gelecek.”

Editör: TE Bilişim