Bu hafta İYİ Parti’nin yeni Genel başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun grup toplantısında yaptığı konuşmadan sonra, memleketi Ordu’da yaptığı bir konuşmada; Fatsa‘dan delikanlı çıkacağını, güzel her şeyin çıkabileceğini, ancak hain çıkamayacağını söyleyerek; yeni bir tartışmanın bilerek ya da bilmeyerek fitilini yaktı.

Bilindiği üzere 12 Eylül öncesi ülkücü hareketteki kahramanlığı veya ülkücü hikâyedeki yerini Sayın Dervişoğlu Fatsa‘da solculara karşı verdiği mücadeleyle kazanmıştı!

Hatta Fatsa‘da 12 Eylül generallerinin yapmış olduğu operasyonlara, maskeli biçimde bizzat Dervişoğlu’nun da yer göstermek ve insanları teşhis etmek noktasında katıldığı ballandıra, ballandıra iddia edilir, anlatılır?

Dolayısıyla bu konuşmayla Türkiye’nin gündemine birçok ortak yoruma göre; kardeş kavgasının taraflarından bir tarafı ülkücü, bir taraf devrimci sosyalist komünist gençlerdi. O dönemi yaşayanlar bilirler ki, Türkiye’nin ilk kurtarılmış bölgesi Ordu Fatsa ilçesindeydi!

Hatta Rusların Türkiye’yi işgal planında, Rus askerlerinin en uygun çıkarma yapabileceği bölgelerden biri Karadeniz Ordu Fatsa olduğu için, buranın kurtarılmış bölge yapıldığı yazıldı çizildi konuşuldu.

Şimdi başka bir ülkenin ülkemizi işgale gelmesi için hazırlıklar yapan veya o ülkenin müstemlekesi olan sözde Proletarya (emekçi/işçi ) diktatörlüğü için terör yapan ve bu terörün nirvanası yaşandığı Fatsa’daki örgüt mensuplarını vatansever ilan etmek; Türkiye’de bahsedilen yumuşamanın veya iyi Parti’de yeni Genel Başkanı olan Sayın Dervişoğlu’nun, “biz merkez Partiyiz, ben de Ordu’nun bu bölgenin çocuğuyum, bana sahip çıkın” mesajı için bir vesile midir?

O zaman hepimizin aklına yeniden hainlik nedir, hain kimdir?

Vatanseverliğin, delikanlılığın veya hainliğin tarifini yapmamız gereken bir tartışmayı Sayın Dervişoğlu ortaya atmış olmadı mı?

Tarihsel düşmanlığımız, Ruslarla her türlü işbirliği yapmış olan örgüt mensuplarını delikanlı, vatansever ilan etmek(!) cömert bir duygu ötesinde, sizce hangi algılara hizmet eder?
Bu soruyu sormayalım mı? Durup dururken Fatsa’ya gidip, böyle bir konuşma; neden ve niçin yapılmıştır? Türkiye’nin bu gününe ve yarına ne katacaktır?

Bütün bunlara karşı olmak veya taraf olmak için yazmıyorum. Hiç konuşulmayan ve tartışılmayan şeylerin aslında konuşulması ve tartışılmasından korkmamak lazım.

Dünü bugün böyle yorumlayınca, dönemin olağanüstü şartlarında kurulmuş olan; İstiklal Mahkemesi’nde yargılananları, bugün hain ilan etmek veya vatansever ilan etmekte kolaylaşıyor!

Dünü/bugün böyle yorumlayınca, dönemin olağanüstü şartlarında kurulmuş olan istiklal Mahkemesi’nde yargılananları bugün hain ilan etmek!

Veya darbeci Kenan Evren’in mahkemelerinde asılan çocukları hain(!) ama Kenan Evren‘e de (öldükten sonra da olsa) itibarsız suçlu muamelesi yapılması veya vatansever ilan etmek! İhanet veya vatanseverlik birbirine karışmıyor mu?

İskilipli Atıf, Türkiye’de özellikle Cumhuriyet değerlerini ve Atatürk’ü savunanlar açısından haindir.Ancak Siyasal İslamcıların nezdinde ise, o günkü devlet başkanı, padişaha yakın olmak, onun tezlerini savunmak adına vatansever!

Padişaha karşı asi olan Mustafa Kemal’e karşı olmak, neden asilik olsun? Devleti Padişah temsil ediyor, onlarla beraber olanlar cumhuriyet ile “hain” oluyor!

“Geçmişle hesaplaşmak için İskilipli Atıf‘ı kurban ettiler” desek, hangi doğruyu ifade etmiş oluruz; Osmanlının mı, Türkiye Cumhuriyeti’nin mi?

12 Eylül 1980 den önce Ruslar için kurtarılmış bölge olan Fatsa, Sayın Dervişoğlu ile hızla vatansever olursa; ihanet ve vatanseverliği nasıl tanımlayacağız?

Üstelik MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Müsavat Dervişoğlu’nu “hain” diye, ihanet ile itham etmesi karşısında kimin ne zaman hainlikler yaptığını, sonradan vatansever olduğunu nasıl anlayacağız! Bu vesileyle amacım Sayın Dervişoğlu‘nu germek değil hatta tam aksine bu ateş çemberinden geçmiş bir kuşağın temsilcisi olarak geçmişten ders almış geleceğe ve Türk gençlerine güzel örnekler verebilecek bir siyasetçi olması dileğimdir.
Doğruları, güce doğru eğip/bükmekle kendinize haksız makamlar elde edebilirsiniz! Ancak eğip, büktüğünüz doğrulardan Türk Milletine bir gelecek kuramazsınız…