Sevgili okuyucularım. Direkt devleti ilgilendiren ve dolayısı ile tüm Milleti ilgilendiren konularda siyaset konuşulmaz, konuşulmamalı. Heyhat! Gel gör ki iktidar olsun muhalefet olsun ortak değerlerimizde bile herkes kendi cephesinden oraya yaklaşınca ortaya siyaset kakafonisi çıkıyor.

Kim haklı? Kim haksız?

Böyle önemli ve ortak bir konuda haklı haksız aranmaksızın birlik ve beraberlik sağlanmalı idi.

Ancak Türk siyasetinin klasik hastalığı. Egosunu aşamayan Türk siyasetinin geldiği bu noktada çürümüşlük ve benlik duygusunu bir türlü aşamadığımızı görüyoruz. Eğer konuya haklı veya haksız penceresinden bakarsak her iki tarafında haklı veya haksız olduğu yönler söz konusu. Bir defa muhalefet partileri adı üzerinde muhalif. İktidarla aynı düşünmüyor olabilirler. Nitekim bu olayda da aynı düşünmediklerini ortaya koydular. Sayın Cumhurbaşkanı her konudan kendisinin sorumlu olduğunu itiraf etmişti. O halde başarıya sahip çıktığı gibi, başarısızlıklarında sahibi kendisi olmak durumundadır.

Muhalefet haklı olarak soruyor… 16 şehidimizin suçlu ve sorumlusu kim? Geçmişte yapılan çok önemli ve başarılı operasyonlar yapan MİT ve TSK mensupları bu olayda neden başarılı olamadılar. Acaba içeriden bilgi sızdıranlar mı oldu? Bu kadar yetişmiş elemanlara rağmen neden başarılı olamadık dersiniz? Ak Parti iktidara gelmeden önce de bu tür operasyonlar yapılıyordu. Ancak operasyon yapılana kadar hiçbir vatandaşımızın haberi olmazdı. Ak Parti iktidarları döneminde ise ister yurt içi olsun ister yurt dışı olsun yapılacak operasyonlar davul zurna ile haber veriliyordu. Mesela ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ diye manşet yaptırılıyordu. Dolayısı ile operasyon yapılacak terör odakları her türlü tedbiri önceden alıyorlardı. Acaba GARA’da da böyle bir önceden haber alma durumu mu söz konusu idi. Bilemiyoruz. Olay henüz çok taze olduğu için tüm bu soruların cevabını yıllar sonra tarih elbette yazacaktır.

Bir defa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorduğu 5 soruya iktidar tarafından mutlaka net cevap verilmelidir. Bu soruların cevapları askıda kaldığı sürece bir yere varamayız. Sayın Cumhurbaşkanı Çarşamba günü Türk Milletine müjdelerim var demişti. Ancak GARA operasyonu başarısızlıkla sonuçlanınca verilecek müjde haberi de boşluğa düşmüş oldu. Eğer başarılı olsaydı Sayın Cumhurbaşkanı yüzde doksan dokuzu elinde olan televizyon ve medya gücü ie bu işi siyasi şova çevirecekti. Ancak çok üzülerek söylemek durumundayız ki operasyonda 3 askerimiz olmak üzere PKK’nın elinde olan rehine 13 sivil asker karışımı kişiler kafalarına sıkılarak şehit edildiler. Bunun haberini ise Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı veriyor. Eğer başarılı olsaydık Sayın Cumhurbaşkanı TV’lere çıkacak ve ‘Başkomutan’ edasıyla olayı köpürterek anlatacaktı. Şöyle talimat verdim de şöyle taktik uyguladık ta. Teröristleri inlerinde kıstırdık ta rehineleri bakın nasıl kurtardık ta vs. vs. Olayı adeta bir siyasi şova dönüştürecekti. Ama olmadı. Keşke başarılı olsaydık ta yapılacak şova da razıydık.

Olayın başka bir yönü de var ki içler acısı. Sayın Cumhurbaşkanı her fırsatta pandemi nedeniyle hijyene, maske ve mesafeye dikkat edilmesini söylüyor ve vatandaşları uyarıyordu. Ancak bu virüs üç beş kişi bir araya gelince hemen bulaşıyor ama Ak Parti kongrelerinde (Cumhurbaşkanının tabiri ile salonlar lebaleb dolduruluyor) Coronavirüs kimseye bulaşmıyor. Bu nasıl bir mantık, bu nasıl bir siyaset anlayışıdır. Daha acı olanı ise Sayın Cumhurbaşkanı Rize Kongresinde konuşuyor. Televizyonlar GARA operasyonunda başarısız olduğumuzu ve 13 vatandaşımızın kurşuna dizildiğini manşetten veriyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı ise kürsüde coşuyor, şakalaşıyor, gülücükler dağıtıyor. Kısaca televizyon ekranlarına yansıyan o görüntü hiç hoş bir görüntü değildi. Muhalefet ise haklı olarak bu görüntüyü eleştiri konusu yapıyordu.

Yapamadık. Başaramadık.

Tüm siyasi partilerinin ortaklaşa bir noktada buluşabilecekleri bu konuda bile bir ve beraber olamadık. Birlik görüntüsü veremedik.

YAZIK! ÇOK YAZIK…

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE