Siyasette üslup,esas kadar önemlidir. Bir sözü, en güzel şekilde nasıl söylemek mümkünse öyle söylemek gerekir. Kırarak,kişilik haklarını ihlal ederek yapılan eleştiriler maksadının tersine hizmet eder.

Hele kutsal bir davanın peşinde koşanların on düşünüp bir konuşması gerekir.

AKP/FAZİLET Partisi ayrılığını hatırlayınız. Faziletten kopanlar partilerini kurup bir daha geriye bakmadılar. Arkada kalan arkadaşlarını rencide edecek sözler söylemediler.Aralarına duygusal engeller koymadılar. Zaman içinde kendilerini eleştirenler bile FP'yi bırakıp AKP'ye katıldı. FP bir tabela partisine döndü.

Bir de BBP/MHP ayrılığını düşünün...Hain, satılmış,ajan  gibi ifadeler havalarda uçuştu.Ölümlere beraber yürümüş insanlar bir daha beraber olamayacak kadar,duygusal olarak birbirlerinden uzaklaştılar.Bu satırların yazarı da o zaman sert bir üslup kullananlardandı.(Bunu bir özeleştiri kabul ediniz) Sonra ne oldu, paramparça olduk. Siyasetin en etkisiz figürü haline geldik.Acı hatıralar, hala dün birbirinden incinenlerin bir araya gelmesinde en büyük engel olarak duruyor. 

Hiç bir dava söverek,aşağılayarak amacına ulaşmaz. Türkiye'yi kucaklamak için yola çıkanların önce aynı iman mihverinde olan dava arkadaşlarına kucaklarını açmaları gerekir. Bunu engelleyen,zorlaştıran,imkansızlaştıran her tavır, her söz batıldır. Türk Milliyetçiliğini hadımlaştıranlara,ihtiraslarını inançlarımızın önüne alanlara  eleştirilerimiz vardır,lakin küfür veya hakaretimiz  yoktur.

YENİ PARTİ ve SPEKÜLASYONLAR

Yeni parti iddiaları ciddiyet kazanır kazanmaz algı oluşturma kampanyaları da başladı. Önce AKP milletvekili eski Ülkücü Vedat Bilgin,köşe yazısında MHP muhalefetinin -Ulusalcılığa- kaydığını yazdı. Ardından aynı çevreler  Akşener'in A  takımı belli oldu diyerek Türkiye Barolar Birliği Başkanı  Metin Feyzioğlu ile Ümit Özdağ'ın anlaştığını yazdılar. Türkiye partisi ve iktidar olma iddiası taşıyan bir partinin çok kanatlı olacağı gayet tabiidir. Ama haberi yapanların amacı , yeni oluşumun -herkesi kucaklayacağını- söylemek değil. Asıl maksat, Yeni Parti daha kurulmadan onu ulusalcılıkla özdeşleştirerek etki alanını sınırlamak. Bu iki haber, Akşener ve arkadaşlarını ne ve nelerin beklediğini gösteriyor. Yeni oluşum daha ete, kemiğe bürünmeden algı oluşturma istikametindeki yayınlar aslında büyük bir korkunun ifadesi. Erdoğan'ın MHP ve Bahçeli üzerindeki çalışması da  aynı endişeden kaynaklanıyor. Bugüne kadar iktidar alternatifim yok diyerek merkez sağ seçmeni kendine mahkum etmişti. Gücünü, temsil ettiği alanda yalnız kalmaktan alıyordu. MHP yönetimi de bilinçli veya bilinçsiz olarak bu alanı AKP'ye bırakmıştı. Akşener liderliğinde yeni bir parti, bu alandaki rakipsizliğin sonu demek. Onun için kongre süreci boyunca bütün engellemeler Akşener  üzerine yapıldı. Aslında AKP'yi rakipsiz kılan, rakip çıkmamasından ziyade, çıkmasına müsaade edilmemesiydi.Biraz öne çıkan,gelecek vaat eden kim varsa bir şekilde tasfiye edildi. Öyle ki, AKP sadece dışarıdan gelenlerin yollarını kapatmakla yetinmedi, kendi içinde  öne çıkanları da acımasızca harcadı. Gül,Davutoğlu ve Arınç  gibi siyasetçilerin başına gelenler- rakip korkusunun-bir başka şekilde  ifadesidir.

 Bu engellemeleri aşabilen tek istisna Akşener oldu.  Destekçisi gazetecilere kumpas kuruldu,FETÖ iftiraları atıldı,belden aşağı atışlar yapıldı,konuşmaları engellendi, programları iptal edildi, o yine de pes etmedi. Şimdi B planı devreye sokularak -ulusalcılık-elbisesi giydirilerek marjinalleştirilmek isteniyor. Bu kampanyanın da geri tepeceğine şüphem yok. Ama yine de dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü karşınızda kuralsızlığı kural haline getiren bir güç var. İktidarda kalmak için her yolu deneyeceklerdir.