Hükümetin yanlış dış politikaları sonucu; güney sınırımız bir ateş çemberi ve barut fıçısına dönmekle kalmadı, ülkemizin huzurunu ve sınır güvenliğini de tehdit eder hale geldi.

Zararın neresinden dönersek kârdır. Hükümetimiz sanırım gaflet uykusundan uyanmış olacak ki, geçmişte yaptığı hataları yapmamaya odaklandı.

Bu bölgede gelecek için çıkar ve menfaatleri olan dış güçler ve ABD, Ortadoğu’da daha rahat at oynatabilmek ve emellerini gerçekleştirebilmek için Türkiye’nin “hal” edilmesi projesini devreye sokmuş vaziyette. BOP ile kimi Afrika ve Arap ülkelerini dizayn eden Sam Amca, Türkiye’yi kolay lokma yapamadığı için rahatsız. Şanlı ordumuzu çeşitli kumpaslarla bitiremeyen ve direncini kıramayan ABD canisi, güney sınırımızda PKK’nın kandaşı, yoldaşı YPG ve PYD’yi bu bölgede kara gücü yapmaya karar vermiş; binlerce tır ve yüzlerce uçak dolusu askeri mühimmatı bu bölgeye sevk ederek, PYD ve YPG’yi donatma kararı almıştır. Kime karşı?

Türkiye’nin yüzlerce kez ısrar ve ricalarına rağmen bu gayretinden de bir adım geri atmamıştır. Gelecekteki çıkarlarına büyük bir engel olan Türkiye’yi burnunun ucunda bir KÜRT oluşumu ile oyalamak ve enerjisini burada tüketmek, bölgede yalnız klan İSRAİL’e de yandaş bir dost kazandırmak istemiştir.

Türkiye, gerekli uluslararası meşru müdafaa hakkını ve çıkarlarını düşünerek, adı geçen terör yuvalarını dağıtmak ve teröristleri de bölgeden çıkarmak istemiştir. Bu, Türkiye’nin geleceği için yaşamsal bir gerekliliktir.

Ve sonunda Türkiye, davulla zurnayla da olsa, günler öncesinden;  “Bir gece ansızın gelebiliriz.” “Bugün ya da yarın vuracağız” diye diye Afrin’i vurdu ve vurmaya da devam edecektir. Türkiye, ABD ve BATI nezdinde konuşur ama yapmaz algısında idi. Afrin harekâtı bu algıyı, büyük ölçü de yıkmıştır. Bu artı bir kazanımdır.

Sn. Erdoğan ve AKP, kendilerine en ağır hakaretlerde bulunan kimi siyasetçilerle bile bir araya gelebilmiş, hatta bu kişileri vekil ve bakan yapmış bir erdeme de sahiptir.

Aynı erdemi, şimdi Suriye’nin meşru hükümeti ve Esad ile de ülkemizin BEKASI için yapmalı ve ikili görüşmelere başlayarak bu askeri harekâtı; siyasi başarı ile de taçlandırmalıdır.

Sosyal medyada gördüğüm kadarı ile bütün Türkiye, bu konuda hükümeti desteklemede ve şanlı ordumuza hayır dua ederek zaferle dönmelerini dilemektedir. Bu birlikteliğin de devam ettirilmesi şarttır.

Hiçbir savaşın, kesin galibi yoktur: az zarar göreni ile çok zarar göreni vardır, bu gerçek asla unutulmamalıdır.  Dadaloğlu, “Eşkıya dünyaya payidar olmaz” demiş. Elbette eşkıyalar payidar olmayacaktır. Taşeronluklarıyla kalacaktır. Eşkıya ile pazarlık yapılmaz, aynı masaya oturulmaz.

Şimdiye kadar hep siyasiler konuştu. Şimdi söz sırası kahraman MEHMETÇİKTE!.. İzin verin artık o konuşsun. Madem harekât başlatıldı Münbiç’te temizlensin. Kıbrıs harekâtında rahmetli Türkeş, “Orduyu durdurmayın, Kıbrıs’ın tamamını ve birkaç tanede ada alınsın ki, ileri de yapılacak barış görüşmelerinde eliniz kuvvetlensin” uyarı ve teklifinde bulunmuştu. Ne kadar haklıymış.

Bu haklı ve hukuki müdahale madem yapıldı, Sn. Erdoğan’ın dediği gibi, “Bütün unsurlar temizlensin” ve iş kökünden hallolsun. Ya değilse yılanın kuyruğunu koparmakla yılan ölmez.

AKP’li Sn. Kulünk aslı varsa, “Sn. Erdoğan’a gazilik verilsin” açıklaması yapmış ki çok ayıp ve etik değil. Milletin gözbebeği şanlı TSK’nın üzerinden iç siyasete dönük rant sağlamaya çalışmak, çocuğun ölü doğmasına sebep olmakla eş değerdir.

Allah, şanlı ordumuza zafer; Kınalı kuzu Mehmetçiğimize de sağ salim galibiyetle yurda dönmeyi nasip eylesin. Dualarımız devletimiz ve ordumuz içindir.Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin!..

İnşallah zeytin dalı bize, bölgeye, zulüm gören bölge halkına huzur ve mutluluk getirsin.

Gök mavi, başak sarışın,/ Tadı ne güzel barışın,/ Bin savaşa değer ey vatan!/ Senin bir tek karışın.

Esen kalınız.  

Not: Bölgede akan kan ve gözyaşından ABD ve diğer dış güçler sorumludur.Bizim yöneticiler neden bu kadar heyecanlı ve aceleciler?