Komünistler biz namaz kılarken korudu

Abone Ol

Siz hiç tatilsiz Bayram yaşadınız mı?

Gurbette Ford fabrikasında Ramazan Bayram namazı.

Ford Fabrikasında 1970'li yıllarda 45 bin işçi çalışmakta, fabrika bir kaç bölümden oluşmakta.

Motor üretim bölümü, şanzıman bölümü, şase bölümü, tabii (AR-GE) Araştırma ve Geliştirme bölümü ve birçok çeşitli diğer parça üreten bölümleri ile geniş bir arazi üzerine kurulu fabrika.

O dönemler Gurbetçilerin izin arabaları olarak tanıdığınız Ford Taunus, Ford Capri serisi üretimini yapıyor.

Köln’deki Ford Fabrikası’nda bir çok ulusların işçileri çalışmak da, Türk işçilerinin sayısı ise 12. bin kişi üzerinde olup, bunların bilhassa ekseriyeti ailelerini getirmemiş, bir çoğu da tığ gibi delikanlı ve daha bekarlar.

Genç delikanlı Anadolu'nun yiğit, mütevazı, dürüst, çalışkan, saf, temiz, sözünün eri, kılık kıyafetleri bakımlı Türk işçileri parmakla gösteriliyor.

Gurbette yalnız 18 - 30 yaş arası bu delikanlılar Türkiye'nin birçok fakir ama onurlu, köylü fakat efendi, yoksul lakin şerefli, bazıları deprem olan bölgelerden gelmiş devlet onlara öncelik tanımış, ailelerini kayıp etmişler, evleri yıkılmış.

Bu Anadolu'nun yiğit evlatları bu saflık içinde, 4-5 kişilik bekar işçi yurtlarında kalıyorlar (Arbeiterwohnheime), gece gündüz çalışıyor, alın terleri, ağır şartlarda çalıştıkları kazançlarını ailelerine gönderiyor, bunun yanında ibadetlerini de ihmal etmiyorlardı.

Yine yıl 1976 olacak Ramazan oruçlarını tutuyorlardı.

Onları büyük kaygı almıştı Bayram namazını nasıl kılacağız diye.

Hüseyin Aydın, Ford işletmelerinde çalışıyor, aynı zamanda dil kurslarına gidiyor.

Hüseyin Aydın abimiz Trabzon, Yomra ilçesinden gelen bir gurbetçi.

Almanca bildiği için Türk çalışanların haklarını koruyup ve onlara sahip çıkıyordu işçi temsilciliği yapıyor.

İleri tarihlerde birlikte uzun zaman sendikal çalışmalar, İşyeri işçi temsilciliği yaptık.

Bu olayı Hüseyin Aydın abim anlatı. :

Ford Fabrikası’nda Ramazan Bayramı öncesi arkadaşlar Bayramın ilk günün de çalışıyoruz.

Fabrika da Bayram namazını nasıl ve nerede kılacağız diye düşünürken, ben ve bir kaç arkadaş kısım şefine ve bazı amirlere yarı Türkçe yarı Almanca dini terimleri bilmediğinizden Abdest, Namaz, Oruç, Bayram anlatana kadar tabiri caizse göbeğimiz patladı.

O kadar ki birlikte çalıştığımız Alman'lardan komünist olanlar bile “Biz birlikte namazı kılarız. Sizinle dayanışma içinde olduğumuzu göstermek için.” dediler.

Şef çok disiplinli, çalışkan ve herkes den önce kısımda olur gelen işçileri selamlar, lakin bizim Türk işçileri şef, amir, disiplin bunlara çok önem vermiyorlar, şef bu konuda bayağı muzdaripti, malum sanayi değil tarım işçiliğinden geliyorlardı.

Nihayetinde namaz izni alındı.

Ertesi gün kantinde, yemekhanede kartonlar, seccadeler üzerinde saat 06.30 Bayram Namazı kılacağız diye yazıp Ford’un her yerine el ilanları ile paylaştık.

Ancak diğer birim şefleri, şanzıman, şase bölümündeki amirler “Bizimkiler de ister, işler aksar” üretim yapamayız, üstelik başka dinlere mensup Yunan, İspanyol, İtalyan işçiler var ; diye itiraz edince, akşam bizim şefler namazı iptal etti.

Sabah kapıda arkadaşlara haber verelim dedik ama Türk arkadaşlar işe değil de, düğüne gider gibi gelmişti.

Herkes tıraş olmuş, takım elbise, kravat takmış, kokular sürünmüş.

Namaz kılınmayacak haberini verince herkes çok üzüldü, gurbet boyunlarını büktürmüştü, moraller bozuldu, zordu dilini, dinini bilmediğin ellerde Müslüman olmak.

Mecbur bantların başına geçtik, herkes isteksiz de olsa çalışmaya başladı.

O sırada Muzaffer Uçar Zonguldaklı bir arkadaş gitti bandı durdurdu.

“Ne olacaksa olsun gidip namazı kılalım sonra düşünürüz” dedi.

Hiç kimse itiraz etmedi, topluca namazın kılınacağı yere gittik. Diğer birimlerden duyanlar da gelmişti.

Bin kişiden fazla olduk.

Halis Akpınar adlı Karslı bir arkadaşımız vardı. Türkiye’de hocalık yapmıştı.

Namazı o kıldırdı.

Bu olay Almanya'da bir fabrikada bir ilk oldu.

Alman işçiler de geldi, bir kenardan anlam veremeden, şaşkınlıkla bizi izlediler.

Olayı duyunca yöneticiler de geldi. Yasağı bir kenara bırakıp, hayatlarında hiç görmedikleri bir disiplin ile bin kişi önünde bir kişi onlara komutlar veriyor onlar hiç karşı gelmeden yatıyor, kalkıyor, oturuyor çok heyecanlanmışlardı, bu nasıl olurdu şef bir kişiye söz geçiremezken, merakla bizi izlediler.

Namaz bitti, kucaklaşıp bayramlaştık.

Ustabaşımız August bütün amirler anlam veremediler ilk defa Müslümanların ibadetini görüyorlardı çok şaşırmışlardı.

Namaz kıldıran Arif’i göstererek şefler, amirler

“ Bakın büyük şef geliyor diye Arif arkadaşımızı gösteriyorlardı "

“Akpınar şef mi oldu?” diye sorduk.

Şef de neymiş, adam yatın diyor, bin kişi aynı anda yatıyor, kalkın diyor hepsi kalkıyor.

Ford’un şefi bin kişiyi yatırsın da görelim diye alay ediyorlardı, bizde bayağı gülmüştük.

Almancası iyi olan Adanalı Mustafa adlı arkadaşımızla bir tepsi tatlı ve çiçekle şefin kapısına dayandık.

“Bu ne ?” dedi.

“Biz de adettir, bayramlarda tatlı ikram ederiz.” deyince şef çok keyiflendi.

Ertesi gün duvarlara bir ilan astılar.

İşyeri çalışma kurallarına aykırı davrandınız, bu suçtur. Bir daha tekrarlamayınız. Bu defalık göz ardı ediliyor diye.

İşi öyle tatlıya bağladık ki, sonraki bayramlarda bu kez kendileri bize yer gösterdi.

Gurbette bayramlar zor geçer, bayram tatili olmadığından bayramın geldiğini bazen anlamazsınız dahi.

Hüzün doludur gurbette bayramlar, hayat, gurbetçi eskiden memleketine gelince biraz da olsun o hüzün dolu yılın yorgunluğunu stresini atar onu onlara çok görmeyin.

Kalın sağlıcakla

m.kizilkaya@web.de

Almanya Köln 2020