İnsanlık bir korku tünelinden geçiyor. En basit anlatımıyla, şu pandemi de bile insanlara korku salarak birtakım tedbirleri aldıklarını zannediyorlar. Şunları, şunları yaparsanız veya yapmazsanız COVD-19’a yakalanırsınız diye habire insanlara korku salınıyor. Halbuki insanlara tam tersinden şunları şunları yaparsanız COVİD movid size yaklaşamaz deseler daha etkili olacağını düşünüyorum. Şimdi de Varyantlarla bizleri korkutuyorlar. Hatta COVİD-19’dan sonra COVİD-22 geleceğini ve daha öldürücü olacağı korkusu yayılıyor.

Son dönemde zaten aşı karşıtları diye bir kavram gelişti. Kafası karışık, her şeye şüpheyle yaklaşan insanlara birde aşılar hakkında ileri geri yorum yapanlar çıkınca olay iyice çığırından çıkmış oluyor.

Düzgün bir lisanla ve bu işin uzmanları tarafından insanlara izah edilse ben inanıyorum ki aşı karşıtlarının kahir ekseriyeti aşı karşıtlığından vazgeçeceklerdir.

Korku kavramını biraz daha küçültelim ve ülke düzeyine indirelim…!

Yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti’nde bizi yönetenler her şeyi korku salarak yapacaklarını ve ülkeyi de çok güzel yönettiklerini veya yöneteceklerini zannediyorlar. Halbuki korku değil de konuları sevgi üzerine bina etseler daha başarılı olacaklardır. Bunda toplumun geri kalmışlığının, fakirliğin ve okur/yazar kitlesinin azlığının da büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Araştırmayan, olayları analiz etmeyen ve yönetilmeye müsait bir kitleyi yönetmek daha kolaydır. Çünkü ne derseniz kabullenir. Ne söyleseniz inanır. Bu grup zaten yönetilmeye razı oldukları için her şeyi peşinen kabullenmeye hazır bir haldedirler. Biz bu kitleye “Gevaş Koyunları” diyoruz.

Ülkemizde Ak Parti iktidarları döneminde korku ile yaşamayı adeta kanıksadık gibi. Aklınıza gelebilecek her konuda korku salınarak olayları bir arada tutmayı, korku salarak sandıktan çıkmayı, korku salarak ülkeyi yönetebileceklerini artık bir yaşam biçimi haline getirdiler.

Konuyu biraz açalım,

İnsanımıza Allah sevgisi yerine Allah korkusu aşılanıyor. Bu şekilde dini ve inanç konularında insanlar korku ile ayakta tutulmaya çalışılıyor. Bunda da bir anlamda az da olsa başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Sevgi yerine korkuyu koyduğunuz zaman, iktidarın her söylediğine inanmaya teşni bir grup zaten hazırda bekliyor.

Siyasi anlamda ise tam anlamı ile ülke olarak korku tünelindeyiz.

İktidar mensupları diyor ki; bakın ha şu partiye oy verirseniz elinizdeki imkanlardan olursunuz. Eğer şu partiye oy verirseniz PKK’ya hizmet etmiş olursunuz… Eğer filanca partiye oy verirseniz FETÖ’ye hizmet etmiş olursunuz gibi birçok korku salarak kendi kitlesini konsolide etmeye çalışılıyor. Hani dindar geçiniyorlar ya… Halbuki bizim dinimizin tüm öğretileri sevgi üzerinedir. Bunların yönetim anlayışı ise sevgi üzerine değil de korku üzerine toplumu ayakta tutacaklarını zannediyorlar.

Nereye kadar?

Sevgili okuyucularım. Abartmıyorum. Bir düşünün aklınıza gelebilecek her konuda korku salınarak sonuç alınacağına inanan bir iktidar var. Vergi vermezsen başına şunlar gelecek, bana oy vermezsen elindeki kazanımların da gidecek, elinden alınacak ha diye korku salınıyor. Basit bir örnek vereyim. 31 Mart yerel seçimlerinde Ankara Ak Parti adayı çıktı dedi ki, sakın bu CEHAPE adayına oy vermeyin. PKK’lar belediyeye doldurulacak. Hatta evlerinize PKK’lılar elektrik ve doğalgaz faturalarını dağıtacaklar diye korku salmıştı. Ne oldu? Onların tabiri ile CEHAPE adayı Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Oldu ne oldu? İsmini zikrederek reklamını yapmak istemiyorum. Ak Parti adayının dediği gibi Ankara Belediyesi’ne PKK’lılar alınmadı. Faturaları da PKK’lılar dağıtmadı. Bu korkuyu salanlar azıcık dahi utanıyorlar mı acaba? Halbuki böyle bir korku salmanın yerine, ben daha iyi hizmet edeceğim, ben ondan daha güzel işler yapacağım diye halkı ikna etme yolunu seçse idi belki daha başarılı olurlardı. Ama yok… Kurdukları yönetim anlayışı tamamen korku üzerine olunca başka da bir şey düşünemiyorlar.

Basını korku ile susturdular, hakim ve savcıları korku ile susturdular. Düşünsenize Ak Parti’nin seçim mitinglerini düzenleyen, yine iktidar adına topluma korku salan ve şimdilerde organize suç örgütü lideri olarak tanıtılan Sedat Peker’in söyledikleri karşısında hiçbir savcı resen hareket etmiyor ve soruşturma açamıyor. Herhangi bir vatandaşımız iktidara karşı bir konuşma yapsa, şikayetçi olunmasa bile durumdan vazife çıkaran savcılar hemen harekete geçiyor ve resen soruşturma açıyor. Halbuki Sedat Peker’in söyledikleri bir iktidar için yenilir yutulur iddialar değildir. Başka bir ülkede olsa idi iktidarlar 10 defa istifa ederdi. Ne yazık ki, umursadıkları yok. Savcılar iktidardan korktukları için resen soruşturma başlatmıyor. İktidar mensupları da savcıları harekete geçirmesi ve ortaya saçılan bu rezaletlerin bir araştırılmasını savcılardan isteyemez mi? Ama yok. Her yerde korku, herkese korku salındı.

Dolayısı ile bir korku imparatorluğu olduk vesselam….

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE