15 Temmuz darbesi milletin sinesine çarparak geri döndü.  Darbeyi önleyen, gece 01.00'e kadar kayıp olan iktidar değil, her partilisi ile milletti.

Ardından başlatılan hesaplaşma süreci,  demokrasi parantezini kapatma sürecine döndü. Gazeteler, Televizyonlar bir bir ele geçirildi. Direnenler şu veya bu şekilde enterne edildi. Askeri yönetimlerin hüküm sürdüğü   ülkelerde bile medya bu kadar işgal altında değildir.  Yirmi dört saat aynı kişiyi, aynı sözleri, aynı mimikleri,aynı ses tonunu dinleyen bir toplum  ne hale gelir? Rüyalarımız bile tektipleşti.

Muhalefetin sesini duyurabileceği hiç bir mecra yok. Oluşturulan baskı havası yüzünden özgür habercilik tarihe karıştı. En küçük eleştiri veya hoşa gitmeyen yayın en üst düzeyde tepki görüyor. Basın hürriyeti sadece iktidarı övmekle sınırlı.

Seçime şunun şurasında bir kaç gün kaldı. En çok seyredilen kanallarda sadece aynı kişi var. Medya muhalefete ekranlarını kapatmış durumda. Bu açık bir şekilde adım adım demokrasiden vazgeçilmesi, tek sesli bir rejimin kurulmasıdır. Bir taraf yalan söylüyor,iftira atıyor,itibar suikasti yapıyor, öteki taraf buna cevap verebilecek küçücük bir imkanı bile bulamıyor. Oysa demokrasilerde iktidarlar meşruiyetlerini muhalefetin varlığından alırlar.

Toplumu susturmakla kötü yönetimi perdelemek mümkün değil.Şirketler, fabrikalar batarken, her gün yeni iflas haberleri çıkarken ilelebet gerçekler gizlenemez. Herkesin baş başa kaldığı gerçek Türkiye'nin nasıl kötü yönetildiğini anlatmaya yetiyor.Ecevit iktidarı döneminde ithal edilen akaryakıt gibi malların kuyrukları olmuştu. Ancak ilk defa kendi ürettiğimiz malların kuyrukları oluyor. Vatandaş bir tarım ülkesinde tarım ürünlerini  üretemeyen ülkelerden  daha pahalıya temin ediyor. İşte iktidarın gizlemek istediği budur!

Bu seçimi önemli hale getiren  vatandaşın sadece belediye başkanlarını seçmekle kalmayacak olmasıdır. Verilen oylar bu yönetim tarzına  destek veya muhalefetimizi  de ortaya koyacak. Türkiye iflasın eşiğinde, döviz zorla bastırılıyor, enflasyon yüzde 25'in üzerinde,işsizlik tarihin en yüksek  oranı yüzde 13.5'a ulaştı. Büyük inşaat şirketlerinin çoğu zor durumda, dış borç rekor seviyede, milli kurumlarımız tek tek satılıyor, seçmen verdiği oylarla bütün bu olumsuzlukları da oylayacak. Ya krize dur demek için iktidara dur diyecek, ya da  iktidara destek olup krizin daha da derinleşmesine vesile olacak.

İktidar bozduğu dengeleri düzeltme şansını kaybetmiştir.Ekonomik toparlanma ancak içeride ve dışarıda güven veren bir yönetimle mümkündür. Üç oy uğruna eyt.. le başayan ifadeler batı dünyası ile Türkiye'nin arasındaki mesafeyi açmış,Türkiye'yi güven duyulamayan ülkeler kategorisine düşürmüştür.Damat Berat onlarca basın toplantısı yapmasına rağmen krizin nasıl sonlandırılacağına dair ikna edici bir şey söyleyememiştir.Çünkü krizi önleyecek en önemli estrüman ihracata yönelik üretim ve döviz girdisidir. Eğer kedi imkanlarınızla bu mümkün değilse, açığı yabancı sermaye ile kapatmak gerekir. Sanayi ve tarım üretiminin düştüğü bir yerde bu açığı kapatmak mümkün değil. Türkiye'nin yeni bir siyasete, yeni bir anlayışa, yeni bir kadroya ihtiyacı var. Bu siyaset tarzı ömrünü tamamlamıştır.Krizden kurtulmak için önce bu iktidardan kurtulmak gerekir.Kavgasız, gerilimsiz,ayırımsız, güler yüzlü bir siyasete ihtiyacımız var.