Biraz farklı olsun dedim, gündemin dışına çıkalım.
Bir yörenin hatta kentin kültürü hakkında en güzel bilgiyi otobüslerindeki yolcularından ve yolculuklarından fikir edinebilirsiniz.
Nereden çıkardınız? Otobüsün de kültürü mü olur diyeceksiniz.

Hatta otobüslerin dolaştığı güzergâhlarda dahi farklı kültürler size gülümser.
Toplu taşıma araçlarını kullananlar her türlü insanla ve de insani ilişkilerle karşılaşırlar.

Yaşayan insanlar bizlere güzel notlar düşmüşler, insanı tanımak için ya yolculuk edeceksin ya da ortaklık yapacaksın diyerek de tecrübelerini mühürlemişler sanki.

Nedense otobüslerde, yolculuklarda insanların en doğal halini görmek mümkün.

Toplu taşımalarda ve kentler arası ulaşımlarda çok fraklı kişiler ve kişiliklerle karşılaşmışızdır hepimiz. 
Gustavo Petro, gelişmiş ülke fakirlerinin bile arabaya bindiği ülke değil, zenginin bile otobüse bindiği ülkedir demiş. Tespiti de çok yerinde.

Yaşananların bana her defasında farklı düşüncelere daldırıyor.

Engelliler için tasarlanmış bir otobüste, gelen yaşlıya koltuk ayarlayan tekerlekli sandalyede oturan biri onun halinden anlıyorum demiyor mu sizce?

Ayakta duran onca kişi hiç oralı olmaz iken.  Kendi ayakları üzerinde duranların utanması gerekmez mi?

Köyden gelen bir çobanın ürkek bakışlarla etrafı kolaçan etmesi acaba etrafım kurt sürüsü mü der gibi sanki. Belki de beton yığınları nefesini kesti ne bileyim.

Yine köyünden gelen bir kadının gideceği yer konusunda şoförden yardım isterken sesindeki titreme kaybolurum korkusundan mıdır acaba?
Yine eline kentkart tutuşturulmuş bir kadın nasıl kullanacağını bilmediği için al al olan yanakları ile kendini savunmaya çalışması da vardı. Bu da bir  masumiyet değil mi?

Kitaplarına sarılan bir öğrenci bebek arabasıyla otobüse binen kadına yardım ederken anasını mı düşünüyordu acep?

Parası yemeyen bir askerin ücretini ödeyen kadının da oğlu asker miydi ki?

Veee tanıdıklarına denk gelince edilen Sohbetleri bütün otobüs dinleyiverir.

Bazen de ülke kurtulur.
Tartışmalar bile her yerde farklı seviyede nezakette.
***

Genelde çoğu insanlarımız, iki kuruş parası olunca kendi arabası ile yollara düşer güzel ülkemde. (Toplu taşımayı veya yürümek genelde tercihimdir)

Hava kirlenin, dışardan petrol alırız,  yolları tıkanır ama bunlar kimin umurunda? Bizim arabamız var güzel mi güzel edasındadır araba ve gürültü severler.
Havaları bol olsun yeter. Bir de şoförleri olsa.
Arabası varda neden otobüse biniyor diye kendilerince üsten, üsten bakarlar.

İşte otobüsler insanın kültür yolculuğudur.

Ben en kültürlü kent olarak Aydın'ı gördüm. Kolunda servetlik saati olan da yırtık pabucu olanda aynı otobüste birbirlerine saygıyla yerlerini ve yollarını alıyorlardı.

En güzeli de bir kadın otobüse veya dolmuşa bindiğinde yaşı kaç olursa olsun oturan bir bey dedesi yaşında da oksa kalkıp yer veriyordu.

Ben hayran kaldım.

Bu kültür değil de nedir? 
***

Mevkii, makamı önemsemeden toplu taşıma araçlarında yol alırken, biz kendimize güveniyoruz, doğaya saygılıyız, geleceğe güzel miras bırakalım der gibiydi güzel insanlar.
Hani diyorum bütün kentlerimizde bu güzellik yayılsa da insanımız kentlerin kargaşasından bir nebze kurtulsa, birbirlerine gülümseyerek bakabilse harika olmaz mı?
Kalın Sağlıcakla__ İnsanlığa Saygıyla__Meyrem’ce