Eşikteki Nesil..

Bir heybetli kapı.....

Ardı ışık, aydınlık mı?

Her seferinde varıp eşiğine aralamak için ugrastigimizda, gölgesi kendinden büyük zifir karanlık cüceler önünde engebe... İtip oteleyip tekrar tıkıyorlar bizi içeriye.

İceriside fena değil hani kimi ararsan var "DELİ'si" "VELÎ'si" "ACEMİ'si"" İşte buraların acemisi bir genç her seferinde eşikte...

Dayamış gözlerini heybetli kapının puslu camına cücelerin dev gölgelerini izlemekte.

Ve içinde bir ses "indirsek şu camı aydınlanacak besbelli içerdekiler" Gördükçe gayretini aceminin anlıyorlar belki "o duvarı başıyla delecegini", doğrulacak gibi oluyorlar köşelerinden... amma kiminde takatsizlik kiminde yılgınlık okunuyor yüzlerinden. Ve hepsinin ağzında aynı nakarat "EVLAT! O İŞLER ÖYLE OLMUYOR..

 

BİLDE HANİ" Anlasalar keşke ihtiyacın olanın belki bir "DELİ"nin yüreği, belkide bir "VELÎ"nin değneği olduğunu...

Alıp bu iki kudretli silahı yanına patlatacaksin ki o puslu cama aydınlanacak tüm karanlık yüzleri!

Peki ya gerisi....

Gerisi hep aynı; İstanbulun fethinden buyana bu işler bir DELİ ile bir VELÎ ye bakmıştır.

Yeterki eşikteki nesil bahsedilen nesil olduğunu bilsin atalarından aldığı mirasın namusunu cignetmesin...

Ümit O'dur ki...

Ne bu milletin, ne bu devletin hele de bu ÜLKÜ'nün ne DELİsi ne VELÎsi biter...

Bunu kör karanlıktaki cüceler böyle bilsin... "KAFES" karanlığında yurda ışık saçan "DELİ"ler "VELÎ"ler anısına....

 

Mehmet Serdar Doğan

Editör: TE Bilişim