Has Ailesi’nin ev sahipliğinde açılışı yapılan sergiye iş ve sanat dünyasından çok sayıda isim katıldı. Sergide yer alan birbirinden değerli eserleri yakından inceleyen sanatseverler, İstanbul kuyumculuğunun yaşayan son nesil ustalarıyla da sohbet etme fırsatı buldu. TÜBİTAK SOBAG tarafından desteklen ve Kadir Has Üniversitesi öğretim üyeleri Ayşe Coşkun Orlandi ve Yonca Kösebay Erkan tarafından 2013-2015 yılları arasında gerçekleştirilen “Yaratıcı Ekonomi Kaynağı Olarak Somut Olmayan Kültür Varlığı Kapsamında Zanaat-Tasarım İnovasyon İlişkileri: Kapalıçarşı'nın 'Yaşayan İnsan Hazineleri’” başlıklı bilimsel araştırmanın izleri üzerine kurgulanan sergi, 30 Nisan 2017 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.

“BU MİRASI GÖRÜNÜR KILMAK İSTEDİK”

Serginin ayrıntılarını, yaptıkları araştırma boyunca 57 ustayla tek tek görüşen ve onların hayat hikayelerini dinleyen Ayşe Coşkun Orlandi ve Yonca Kösebay Erkan anlattı. Serginin küratörlüğünü de üstlenen ikiliden Ayşe Coşkun Orlandi Kadir Has Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümünde öğretim üyesi. Sergide tarihi bağlamda İstanbul kuyumculuğunu sanatseverlerle paylaştıklarını belirten Ayşe Coşkun Orlandi, “Kapalıçarşı’nın hangi izler üzerinde yürüdüğünü bilmek çok önemli. Hanlardaki iş birliğinin, ustalığın nasıl bir üretim ağı içinde olduğunu anlamak çok değerliydi. Çok büyük bir kısmı dünya kuyumculuğunda izler bırakmış olan ustaların ürünleriyle birlikte, hiçbir beklentileri olmadan, sadece bu mirası görünür kılmak için verdikleri destek sayesinde bu sergiyi tasarlama şansımız oldu” dedi.

UNESCO Kürsüsü Başkanı ve Kadir Has Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Yonca Kösebay Erkan ise, “Kapalıçarşı’nın fiziksel özelliğinden ziyade, bu mekanı yaşatan, 550 yılı aşan süredir bu geleneğin devam etmesini sağlayan ustaları vurgulamak istedik. Amacımız işin somut olmayan kültürel miras dediğimiz yumuşak yüzünü ve insan dokusunu göstermekti. Kapalıçarşı’da ustadan çırağa geçen bir bilgi aktarımı var. Bunun yaşatılması her geçen gün daha da zorlaşıyor. Biz de bu sergi aracılığıyla hem bu geleneği ve üretim biçimlerini hem de mekanları tanıtmak istedik” diye konuştu.

USTALARIN GÖZÜNDEN KAPALIÇARŞI

Sergide eserleri yer alan ustalardan Haçador Kelleci namı değer Haçik Usta, 43 yıldır Kapalıçarşı’da olduğunu ancak ardında bıraktığı 43 yılın kendisi için 43 saniye kadar çabuk geçtiğini ifade etti ve ekledi:

“Mücevher sektörünün bedeli ve değeri vardır. Ancak bizim için geçerli olan tek bedeli o mücevherin sanatsal görünümü, kişiyle özdeşleşmesi ve kişiyi mutlu etmesidir. Mutlu etmeyen bir mücevherin bizim için anlamı yoktur. Benim çalışma prensiplerim kişiye özeldir. Kişinin izni ve bilgisi olmadan onun için ürettiğim eserin ikincisini üretmem.”

“YENİDEN DÜNYADA GELSEM AYNI MESLEĞİ YAPMAK İSTERİM”

Çocukluğundan bu yana Kapalıçarşı’da çalışan Partam Derderyan ise 51 yıldır bu işi yapıyor. “Dünyaya bir daha gelecek olsam yine aynı mesleği yapmak isterdim” diyen Darderyan, mesleğini çok sevdiğini ve yaptığı işi beğendiği zaman dünyanın en mutlu insanı olduğunu dile getirdi.

“KAPALIÇARŞI BİR İNSAN YETİŞTİRME, İLİM VE İRFAN MERKEZİ”

Kapalıçarşı’nın çeşitli yerlerinde çalışan ve meslekte 46 yılını dolduran Surmak Susmak, “Kapalıçarşı sanatın her çeşidine ev sahipliğini yapıyor. Buradaki ustalar hem Türkiye’nin en iyi ustaları arasında yer alıyor hem de Türkiye’yi dünyada en iyi şekilde temsil ediyor. Kapalıçarşı sadece ürünler ortaya çıkarılan bir yer değil. Burası aynı zamanda bir insan yetiştirme, ilim ve irfan merkezi. Buradaki ustalardan alınan güveni, yapıyı sahiplenmek gerekiyor. Kişi bunları ne kadar sahipler, yaptığı işleri ne kadar fazla insana beğendirirse onu da mutlaka bir sahiplenen olur” diye konuştu.

Kaynak: dha