Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Kapalıçarşı içinde elli kadar sahaf dükkanı bulunduğunu, buralarda yaklaşık 300 kişinin çalıştığını yazıyor. Evliya Çelebi’nin bu bilgiyi not düştüğü tarihe gelene kadar geçen süre zarfında kitabın ve sahafların yerini hatırlamazsak, bu bilgi pek eksik kalır.

Kağıt, Horasan, Bağdad, Şam, Trablus, Halep, Hama ve Kahire gibi önemli kültür merkezlerini izleyerek, Endülüs’e kadar ulaşıyor. Kağıdın yaygınlaşmasıyla beraber kitap çarşıları kuruluyor, verraklık itibarlı bir meslek haline geliyor.

Gramere dair bir çok eser Irak’tan Mısır’a geliyor ve meraklılarıyla buluşuyor. Memlûklular döneminde tarihçi Makrizî’nin aktarımıyla verrâklar (kağıt satıcıları) ve kütübiyyîn (kitapçılar) çarşısının bulunduğunu biliyoruz.

İbn Battuta, Şam’la ilgili gözlemlerini aktarırken Câmi-i Emeviyye’nin doğusunda kitap çarşılarından ve müzâyedelerden söz ediyor. Osmanlı kültür hayatı çevresinde şekillenen bu kitap bilgisiyle şekilleniyor, komşu coğrafyalara bu denli yayılan ve kültürü etkileyen yazılı eserler İstanbul’a da rengini veriyor.

Medrese avlularından sokaklara

Kitap çarşılarının yalnızca ticaret merkezi olmadığını, buralarda aynı zamanda âlimlere, şairlere ve ediplere de ev sahipliği yaptığını İbnü’l Kıfti’nin eserlerinden öğreniyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinden başlayarak, Kütahya, Manisa ve Kastamonu gibi kültür merkezlerinin oluştuğunu, Bursa’da kitap ticaretiyle ilgili kayıtların 15. asırdan itibaren kayıt altına alındığını tarihi vesikalar ortaya koyuyor. Medrese avlularında başlayan, giderek kendi hüviyetini kazanan kitap çarşıları ve bunların müdavimleri, şahıslara ait kütüphanelerin oluşumunda etkili. 1431 yılında vefat eden Molla Fenâri’nin on bin kitabının olduğu da bir diğer rivayet.

İstanbul’a dair kayıtların ilki 1519 yılına ait. Ayasofya Evkafı’nın gelirlerini tespit maksadıyla yangından sonra Bedesten’de yapılan tamiratı takiben buradaki kiracıları ve verdikleri kiraları tespit maksatlı düzenlenmiş bir defterde Bezzâzistân’da 140 sandık ve 20 zâviye mevcut olduğu ve iki sandıktan birinin Sahaf Edîbî, diğerinin Sahaf Alâ’addin’in, bir üçüncünün de Sahaf Hüsam’ın olduğu belirtilmiş.

Günümüzde Kapalı Çarşı’nın Fesçiler Kapısı ile Beyazıt Camii arasındaki sahada yer alan Sahaflar Çarşısı’nın ilk yeri Kapalı Çarşı’nın içinde İç Bedesten’in önünde Şark Kahvehanesi’nin karşısında halen Halıcılar sokağı (eski Sahaflar sokağı) adıyla anılan yerde bulunuyor.

Eskiden Hakkâklar Çarşısı olarak ve fes üretimiyle uğraşan esnafa ayrılan bugünkü yerineyse kitapçılar 1894 depreminden önce geçmeye başlamış. Deprem sonrası zarar gören çarşının onarımı uzayınca Kapalı Çarşı içindeki sahafların çoğu buraya yerleşmiş. 1950’de büyük bir yangın geçiren çarşı belediye tarafından tamamen yıkılarak yeniden betonarme mimariye uygun inşa ettirilmiş. Çarşı’nın eski halini Hayat Tarihi Mecmuası’nda yayımlanan ressam Münif Fehim’in resminde görmek mümkün. O dönemden itibaren Osmanlı İmparatorluğu’yla Cumhuriyet arasında bir köprü vazifesi gören çarşının meydanından nice kıymetli eserler geçmiş.

Editör: TE Bilişim