Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Suat Başaran: MHP Zaferler Kazanan ORDU Olmalı

Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Suat Başaran: MHP Zaferler Kazanan ORDU Olmalı

Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Suat Başaran: MHP Zaferler Kazanan ORDU Olmalı

 

‘Başarı’nın mutlak bir değer olarak kutsanması -açıktır ki- ülkücü yaklaşımın benimseyebileceği bir tavır olamaz…

Bunun tartışılması bile abestir...

Ülkücü hareketin haklılığının ölçütü halktan takdir görmeye indirgenemez...

Bu; halktan takdir görsek de böyledir, görmesek de…

Zîrâ; çoğunluğun beğenisini doğruluk ölçütü varsayan bir bilgi anlayışı belirlememiştir bu hareketin sınırlarını…

*****

Bununla birlikte;

Ülkücülüğe inanan insanlar, bu inançlarını hayata geçirmek amacıyla bir siyasi parti çatısı altında da örgütlenmişlerdir...

İşte, var olan sistemi paylaştığı diğer partilerle birlikte, bu parti de siyasetin kurallarıyla bağlıdır.

Yani…

Ülkücü dünya görüşünün doğruluk ölçütü olmayan ‘halkın takdiri’, bu dünya görüşünü hayata geçirmek için kurulmuş olan partinin kaderini doğrudan etkileyebilmektedir…

Bu durum sadece ülkücü harekete özgü sanılmasın...

İddia ve onu hayata geçirmek için kurulan örgüt bir ve aynı şeyler değildir... Bulundukları alanların özelliklerine binaen farklı etkilerce belirlenirler...

*****

Yeniden kendimize dönelim:

MHP’nin “Ülkücü Görüş” ile örtüştürülmesi, çözümlenmesi gereken bir sorun olarak karşımızdadır…

Mayınlı bir cümle kurduğumun farkındayım…

Açayım…

Öncelikle aşağıdaki sorularla başlayayım:

MHP nedir?

Ülkeyi yönetmeye tâlip ve siyasetin kurallarıyla bağlı bir parti mi, yoksa sahiplendiği değerlerin koruyucusu bir ‘Son Kale’ mi?

“Vazgeçilmezler” başlıklı yazıma yorum yazan bir kardeşimin eleştirisi işte bu noktada büyük önem kazanmaktadır…

MHP -diğer partilerden farklı olarak- sadece seçimde aldığı oy bakımından değerlendirilmemelidir, o kardeşime göre…

MHP ‘Son Kale’ ise; kardeşimiz haklıdır ve MHP gibi bir partinin başarı ölçütü de seçimde aldığı oy miktarı değil demektir…

MHP bir misyonu temsil etmektedir ve yıkılmadan ayakta kalabilmesi bile zaten başarının bizzat kendisidir…

İşte bizim temel meselemiz de burada düğümleniyor...

Yukarıdaki sorular cevaplanmadan bütün diğer sorular anlamsızdır onun için…

*****

Benim yaklaşımım şudur:

Ülkücü görüş, varlık sahasına ilk kez bir siyasi parti görüşü olarak çıkmış değildir... Söz konusu olan bunun tersidir: Ülkücü görüş zaten inanç-fikir alanında vardı ve burada varlığını korumaya devam edebilirdi – eğer amaç sadece buysa…

Ne var ki; kurucusu tarafından, bu fikrin siyaset alanında da başarılı olabileceğine, bundan da öte “olması gerektiğine” inanılmış ve bu savunulmuştur da…

Madem siyasi parti olarak mücadele etmek bir yöntem olarak benimsenmiştir; bu mücadeleden zaferle çıkılmalıdır…

MHP’ye şimdiye kadar yaptığım eleştirinin temelinde bu yaklaşım vardır...

Sayın Genel Başkanımızın sadece aday belirlemedeki tavrına bakmak bile O’nun da aynı yaklaşımı benimsediğini anlamaya yeter… Liste tercihlerinin sadece ülkücü dünya görüşünü yaşatmak amacına hizmet etmediği açıktır…

Onun için ülküdaşlarımdan istirhamım varsayımlardan değil, yaşadığımız gerçeklik üzerinden değerlendirme yapmalarıdır…

*****

Anlaşılan o ki; halen 12 Eylül’ü aşabilmiş değiliz…

MHP’nin o dönemde yüklendiğini varsaydığımız misyon yakamızı bırakmıyor… Birileri ısrarla o noktada görmek istiyor bizleri ve maalesef arkadaşlarımızın birçoğu da bu misyona teşne…

Rahmetli Başbuğ’un sokulmaya çalışıldığı kıskaç da buydu ve onu yırtmaya çalıştığında çok hassas yerlerden hücumlara maruz kalmıştı…

Halâ çokbilmiş ‘eski ülkücüler’in, O’nun iktidar olma gibi bir niyeti olamadığını ima eden sırıtık yorumları, dikkat çekmeye çalıştığım kirli ve gizli mahfillerin şu veya bu şekilde zihin dünyamıza akıtmaya çalıştığı zehirlerdir…

Rahmetli Başbuğumuzu çok farklı bir konuma indirgemeye çalışan şerefsizce ve acımasız yorumlardır bunlar…

Benim tanıdığım Alparslan Türkeş bu ülkeyi yönetmek istiyordu… Ve MHP’ye yüklemek istediği birinci misyon da buydu… En azından böyle inanıyorum ve Allah izin verdiği müddetçe bu inancımı koruyacağım…

Onun için; ısrarla –toplumu dönüştürme iddiasından vazgeçmeden ama dönüşmesini de beklemeden- partimizin Türkiye’nin sorunlarına halkın beklentileri doğrultusunda çözüm bulmaya çalışan bir parti konumuna getirilmesini arzuluyor ve bu arzunun gereği olarak MHP’yi yönetenlerin, halktan karşılık bulmayı başarının temel ölçütü olarak görmeleri gerektiğini savunuyorum…

Ülkücü dünya görüşünün kalesi ülkücü zihinler olmalıdır…

Arzumuz, MHP’nin “ülkücü dünya görüşü”nün kalesi değil, zaferler kazanan ordusu olmasıdır…

Savunma refleksi bulaşıcıdır çünkü…

Türk’ün zihniyetini dar bir coğrafyaya sıkıştırmaya çalışan Cumhuriyet’in kimi çapsız elitleri gibi, ülkücülüğü türbedarlığa indirgemeyi beklemesin kimse bizden…

Bu sebeple, Gazi Osman Paşa değil; Çağrı Bey ve Osman Bey’dir aradığımız…

Suat BAŞARAN

Editör: TE Bilişim