Hıristiyan dünyasında Hz İsa’nın doğum günü olarak kabul edilen Noel

​NOEL VE YILBAŞININ DİNİ VE KÜLTÜREL BOYUTU


Prof.Dr. Ali ERBAŞ

Giriş


Hıristiyan dünyasında Hz İsa’nın doğum günü olarak kabul edilen Noel, Batı Hıristiyanlığı’nda (Katolik Kilisesi) Aralığın 24’ünü 25’ine bağlayan, Doğu Hıristiyanlığı’nda (Ortodoks Kilisesi) ise Ocağın 5’ini 6’sına bağlayan gece olarak kabul edilmesine rağmen, bizde yılbaşı gecesi ile özdeşleştirilmiş durumdadır. Bu gece Batı’da Roma Saint Pietro Kilisesi’nde bizzat Papa’nın yönetimindeki ayin başta olmak üzere özellikle merkezî kiliselerde büyük dînî ayinler düzenlenir ve her ülkenin bir çok ulusal televizyonu bu ayinleri canlı olarak yayınlar. Bu vesileyle hıristiyanlar manevi bir atmosfer içerisine girerler ve eğlenceden uzak dururlar. Yani Noel eğlencesi değil Noel ayini yaparlar, ancak yılbaşı gecesi genel ahlak kurallarını da dikkate almayacak derecede eğlencede aşırı giderler. Noel Baba ve Noel Ağacı gibi figürleri genellikle Noel günleriyle irtibatlandırmalarına rağmen, bizde bunlar yılbaşı ile gündeme getirilmektedir. Bunlar esasında birer pagan adeti olmasına rağmen yine bizde büyük bir kesim tarafından benimsenmekte ve benimsetilmeye çalışılmaktadır. Yani konunun boyutları insanımız tarafından yeterince bilinmemekte ve bu yüzden karşılıklı suçlamalara kadar varan münakaşalara sebep olmaktadır. Ne bu kutlamaların içinde olanlar kutladıkları şey hakkında yeterli bilgiye, ne de karşı çıkanlar niçin karşı çıktıklarına dair karşı tarafı ikna edebilecek bir birikime sahiptirler. Dolayısıyla yıllardır ülkemizde kavram kargaşasından kaynaklanan bir anlaşmazlık sürüp gitmekte ve son yıllarda medya araçlarının çoğalmasıyla bu tartışma daha da hareketlenmiş gözükmektedir.


Bu sebeple belki her yılbaşında bu konunun çeşitli basın ve yayın organlarında ilmî olarak ele alınıp incelenmesinde ve boyutlarının ortaya konularak insanların bilinçlendirilmesinde fayda vardır. Noel, Hz. İsa’nın doğumu Noel Baba ve yılbaşı konularının bilimsel tahlillerini yapmadan zihinlerdeki soru işaretlerini yoketmek mümkün değildir. Biz de bu gayeye yönelik olarak kelime manasından başlamak suretiyle Noel’i ve Noel ile irtibatı olan diğer hususları incelemeye çalıştık.

1. Noel’in Etimolojik Tahlili

Noel, kök itibariyle Galya dilindeki (Keltce) yeni manasına gelen "noio"  (Brötonca "neuz" ve Grekce "neos") ile güneş manasına gelen "hel" in (Brötonca "hed" ve Grekce "helios") birleşmesiyle meydana gelmekte ve "yeni güneş" sözünü ifade etmektedir. Kışın gündönümü anında güneşin yeniden doğuşuna işaret eden bu kelime Latince "calendas" terimiyle ifade edilen "ilk gün, ayın yeni günü" manalarına gelmektedir. Paganlarda yeni yılın başlangıcında yapılan şenliklere ad olmuştur (Michel Meslin, “Noel et Epiphanie”, Dictionnaire des Religions, Sous la Direction de Paul Poupard, Paris 1993, II,1435.). Mutlu bir olayı, örneğin tahtın mirasçısı büyük şahsın gelişini selamlamak ve bu doğumu bayram maksadıyla kutlamak için Roma döneminde yaşayan insanlar duygularını "Noel! Noel"! diye çığlık atarak dile getirirlerdi. Fransızca’da “haber” manasına gelen “nouvelle” kelimesinin de hem lafız ve hem de anlam olarak “noel” kelimesine yakın olması yukarıdaki ifadeyle örtüşmektedir. Menşe olarak hıristiyanlığa ait bir kelime olmamasına rağmen, dînî çerçevede ele alındığında, Hz. İsa'nın doğumunu çağrıştıran ve "doğum günü" manasına gelen Latince "natalis" teriminden türetildiği belirtilmektedir (Catherine Lepagnol, Biografie du Pere Noel, Paris 1979, s. 11). Buradan hareketle insanlara bir ışık getiren “Tanrı’nın Oğlu”nun, yeryüzünde Tanrı’nın cisimleşmiş bir şekli olarak görünmesidir ve bu bağlamda İsa’nın doğuşunun hatırasına kutlanan bir bayramdır” tarzında izahlar da yapılmaktadır (G. Tümer-A.Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 1993, s. 265).

İngilizce'de noel, "Mesih'in ayini" manasına gelen "christmas" terimi ile ifade edilmektedir. Almanca'da "kutsanmış gece" demek olan "weihnachten" kelimesi noel yerine kullanılmaktadır. "Mütternacht" veya "modranech" terimleri "Noel Gecesi"nin Hıristiyanlığın doğuşundan önce "anneler gecesi" manasına kutlandığını belirtmektedir (Catherine Lepagnol, a.g.e., s. 11).

Noel yerine Doğu Hıristiyanlığı’nda kullanılan Epiphanie terimine gelince, bu da İsa’nın doğumundan yaklaşık 239 sene önce “Işık Bayramı” olarak kutlanan ve kışın gündönümüne rastlayan bir bayramın adıdır. Doğu Hıristiyanlığı’na göre Milad’ın başlarında Kral Tiberus döneminde İsa doğduğunda Iskenderiye’de ve bütün Yakın-Doğu’da Jülien takviminin 6 Ocağına doğru kışın gündönümünde törenler yapılmaktaydı. Aynı dönemde Grekler de Ocak ayının 5’ini 6’sına bağlayan gece Korion Tapınağı’nda ellerinde meşaleler bulunan büyük bir ayin alayı tarafından Aion dedikleri Zaman’ın doğuşunu şarkı söyleyerek kutluyorlardı. Şarkılarında şu sözler yer almaktaydı: “Bakire doğurdu, ışık çoğalıyor, bakire Aion’u doğurdu”. Grekler’in, Osiris’in eski bir ritüelini helenleştirmek suretiyle böyle bir kutlamada bulndukları belirtilmektedir. Zira o dönemlerde Mısır’da kutlanan gündönümü bayramlarında ışığın arttığına, Nil sularının ise büyüsel bir tedavî gücüne sahip bulunduğuna, bu günün mucizelerle dolu olduğuna ve akarsuların su yerine şarap olarak aktığına inanılırdı. İlk önceleri Aion diye bilinen bu bayram sonraları doğum manasına gelen genethlia ve daha sonra da “Tanrı’nın yeryüzünde görünüşü” anlamında Epiphania olarak isimlendirilecektir. Önceleri İsa’nın Ürdün nehri sularında vaftiz oluşunun ve dünyada ilk görünüşünün hatırasına kutlanırdı. IV. yüzyıldan itibaren ise, Greklerin Aion’un doğumu adına kutladıkları bayramın yerini aldı ve artık İsa’nın doğumu adına kutlanmaya başlandı (Michel Meslin, “Noel et Epiphanie”, Dictionnaire des Religions, II, 1435).

Peki Noel’in bugün kutlandığı tarih hangi kıstasa göre tespit edilmiştir? Gerçekten Hz. İsa’nın doğum tarihi ile aynı güne  mi rastlamaktadır? Bu konuyu anlayabilmek için önce Hz. İsa’nın doğum tarihini hiç olmazsa yaklaşık olarak tespit etmeye çalışmak gerekir.

2. Hz. İsa’nın Doğumu

Noel teriminin Hz. İsa’nın doğum günü manasına kullanılması ve doğumuyla ilgili bir takım tarihlerin ortaya atılması, dikkatleri bu konuda her hangi bir belgenin olup olmadığı ve verilen tarihlerin doğruluk derecesinin ne olduğu noktasına çekmektedir. Bu konuyu değişik açılardan ele almakta fayda vardır.

a- İncillere Göre Hz. İsa’nın Doğumu

İsa'nın doğumuna kanonik İncillerden sadece Matta ve Luka'da yer verilmekte ancak her iki İncilde de bu olay farklı olarak takdim edilmektedir. Matta İncili'ne göre kıssa, Tanrı'nın Oğlu'nun soy ağacı ile başlamaktadır (Matta, 1:1-17). Bu kıssanın devamında geçen “İmdi İsa, Kral Hirodes’in günlerinde Yahudiye Beytleheminde doğduğu zaman, işte şarktan Yeruşalim’e müneccimler gelip dediler. Yahudilerin kralı olarak doğan zat nerededir?” (Matta, I,18-25) sözünden anlaşıldığına ve Luka’nın da “Ve Hirodes İsa’yı gördüðü vakit çok sevindi, zira çoktan beri onu görmek istiyordu (Luka 23:8)” şeklindeki benzer bir ifadesine göre Hz. İsa Kral Arhelas zamanında doğmuştur. İncillerde kendisine yeni doğan çocukları katletme fiili atfedilen ve Filistin’i Roma adına yöneten Arhelas (Hirodes’in oğlu) M.Ö. 4 ve M.S. 6 yılları arasında iktidarda kalmıştır (İncil, Müjde, İstanbul, Yeni Yaşam yay.1991, s. 552). Buna göre Hz. İsa’nın M.Ö. 4 ile M.S. 6 yılları arasındaki herhangi bir yılda doğmuş olabileceği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Luka İncilinde Kirinius’un Suriye valisi olduğu sırada Augustus tarafından çıkarılan bir emirle nüfus sayımının yapıldığı ve Hz. Meryem’in de nişanlısı Yusuf ile beraber Nasıra’dan Beytlehem’e gittiği ve orada ilk oğlunu doğurduğu (Luka, 2:5-7) bildirilmektedir. Augustus’ün M.Ö. 63 ve M.S. 14 yılları arasında yaşadığı düşünülürse buradan da net bir tarih çıkarmak mümkün değildir. Zira bu sayımın hangi tarihte yapıldığına dair bilgi verilmemektedir.

Luka’da anlatılan doğum sahnesinin devamında doğumun vuku bulduğu anda o civarda çobanların olduğu ve geceleyin kırda kalarak sürülerini nöbetle bekledikleri (Luka, 2:8) belirtilmektedir. Bu ifadeye dayanarak en azından İsa’nın kış mevsiminde doğmuş olamayacağını söyleyebiliriz. Çünkü Hz. İsa’nın doğum günü olarak kabul edilen 25 Aralık ve 6 Ocak tarihlerinde kırlarda koyunların otlatılması mümkün değildir. Zira Eski Ahid’de bulunan şu ifadelerden Hz. İsa’nın doğmuş olduğu Yeruşalim’de kış mevsiminin çok sert geçtiği ve kırlarda koyunların otlama imkanının olmadığı anlaşılmaktadır: “Ve Yahuda’nın ve Benyamin’in bütün adamları üç gün içinde Yeruşalim’e toplandılar (dokuzuncu ayın yirminci gününde idi) ve bütün kavim bu işten ve yağıştan ötürü titreyerek Allah evinin önünde toplandılar” (Ezra, 10:9). Demek ki, dokuzuncu ayın sonlarında bile insanı titretecek derecede soğuğun olduğu muhakkaktır. Aralığın sonu ya da Ocağın başı olarak kutlanan İsa’nın doğum gününde sürü otlatma imkanının bulunmadığını söylemek daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Ayrıca başka bir yerde “Sevgilim, güzelim kalk da gel, çünkü işte kış geçti, yağmurlar geçip gitti, yerde çiçekler görünüyor” (Neşideler Neşidesi, 2:10-11) ifadeleri yer almaktadır. Bu cümleler de yukarıdaki ifadeyi desteklemektedir. Luka İncili’nde Hz. Yahya’nın ve Hz. İsa’nın doğum sahneleri aynı üslup içerisinde anlatılmaktadır. Hz. Zekeriyya’nın yaşlı karısının Yahya’ya hamile kalması (Luka, 1:11-13), bundan altı ay sonra Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya hamile kalması (Luka, 1:26-27) ve her iki doğum anının da birbirine benzer ifadelerle anlatılması dikkat çekicidir. Hz. Yahya’nın yahudilerin Fısıh bayramında doğmuş olduğu rivayeti eğer doğruysa, Fısıh bayramı Nİsan’ın 15’inde kutlandığına göre bundan altı ay sonra doğan İsa’nın Ekim ayı içinde doğmuş olması gerekir.

b- Teologlara Göre Hz. İsa’nın Doğumu Meselesi

Hıristiyan ilahiyatçıları da Hz. İsa’nın doğumuyla ilgili net olmayan, tahmînî ve dolaylı bazı tarihler vermektedirler. Ritüel kitaplarında aynı zamanda ilâhî olarak da söyledikleri bir pasajda şu bilgiler yer almaktadır:

Dünyanın yaratılışından yüzyıllar sonra; Tufan’dan uzun zaman sonra; İbrahim’in doğumundan iki bin yıl sonra; Musa’dan bin beşyüz yıl sonra; Kral Davut’tan yaklaşık bin yıl sonra; Daniel’in peygamberliğinin yetmişbeşinci yılında; Yüz doksan dördüncü Olimpiyat’ta; Roma’nın kuruluşunun yediyüz elli ikinci ve Imparator Octave Augustus’ün kırk ikinci yaşında ezelî Baba’nın Oğlu ezelî Tanrı İSA-MESIH Yahuda’nın Betlehem (Kudüs) şehrinde Bakire Meryem’den doğdu (Le Pere Feder, Missel Quotudien Français, Paris 1967, s. 41).

Verilen bu tarihlerden İbrahim, Musa, Davut ve Daniel ile kurulan bağlantı yaklaşık tahminlerden ibarettir. Olimpiyatların M.Ö. VIII. yüzyılda başlayıp dört yılda bir tekrarlandığı hususu tarih kitaplarında yer almaktadır. Ancak başlama yılı ve ayı noktasında net bir bilgi yoktur. Belki İsa’nın yaklaşık doğumundan hareketle yani 194x4=776 olarak olimpiyatların başlama yılını bulabiliriz. İlk olimpiyat oyunu sadece atletizm yarışmaları idi ve bir gün sürüyordu (Büyük Larousse, Milliyet Yay., XVII, 8827). Buradan hareketle atletizm oyunlarının kış mevsiminden çok yaz mevsiminde yapılabeceği ihtimalinin daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Yukarıda verilen tarihlerden biri de Roma’nın kuruluşunun 752. yılıdır. Tarihçilerin tespitine göre Roma M.Ö. 753 yılında kurulmuştur. Buna göre Hz. İsa M.Ö. 1 yılında doğmuş olmaktadır. Augutus’ün M.Ö. 63 yılında doğduğu rivayet edildiğine göre, 42. yaşı M.S. 5 yılına tekabül etmektedir. Bu formüle göre ise İsa M.S. 5 yılında doğmuştur. Yani hiç bir formülde ittifak sağlanamamaktadır.

XIX. yüzyılın en önemli filozof ve dinler tarihçilerinden biri olan Ernest Renan (1823-1892) İsa’nın Hayatı isimli eserinde Hz. İsa’nın doğum tarihinin iyice bilinmediğini, Augustus devrinde Roma’nın 750. senesine doğru ve  muhtemelen Milattan bir kaç sene önce vuku bulduğunu belirtmektedir (E. Renan, İsa’nın Hayatı, çev. Ziya Halis, İstanbul 1992, s.17). Bazı yazarlar bu tarihi Milat’tan 10 yıl öncesine kadar götürür. Bu konudaki farklılıkların Ortaçağ’da yaşamış bir hıristiyan keşişin düzenlediği takvimden kaynaklandığı ileri sürülmektedir (G. Tümer-A. Küçük, a.g.e., s.428).

“İsa Meselesi” isimli risalenin yazarı A. Hilmi Ömer de “Dinî bir hareketin başında bulunan bir şahsiyet hakkında, bizzat bu şahsın kendisi tarafından değilse de, her halde bu hareketin şahitleri yahut muasırları tarafından bazı vesikalar bırakılması tabii bir hal iken, zamanında yaşayan yahudi ve müşrik müelliflerden hiç birinin İsa’nın hayatına dair en ufak bir malumat bırakmaması çok ilginçtir. Memleketi hakkında derin bilgisi bulunan ve M.Ö. 4 yılında vefat eden büyük Hirodes’den  M.S. 66 yılında yahudilerin Romalılara karşı isyanına kadar Yahudiye’de cereyan eden hadiseler hakkında “Yahudilerin muharebeleri” isimli eserinde detaylı bilgiler veren ve isyanlar sonucu meydana gelen bazı muharebelere bizzat kendisi de iştirak etmiş bulunan Josepheus Filavius’un (37-91) her halde İsa’dan bahsetmiş olması gerekirdi. Halbuki kitabında en ufak bir malumat yoktur” (A. Hilmi Ömer, İsa Meselesi, İstanbul 1931, s.4) demektedir.

Bütün bu rivayetlerden hareketle Hz. İsa’nın doğumu konusunda ne yıl olarak, ne de gün olarak net bir kanaate varılabilme imkanı yoktur. Batı Kilisesi’nin kabul ettiği 25 Aralık günü antik Roma’nın pagan kutlamalarına dayandırılmış, Doğu Kiliseleri’nin kabul ettiği 6 Ocak tarihi ise, muhtemelen Hıristiyanlık öncesi Grekler arasında kutlanan ve Zaman’ın doğumu manasına gelen Aion’un kutlandığı tarihin yerine konulmuştur.

Noel’in Bir Hıristiyan Bayramı Olarak Kutlanmaya Başlaması

Roma'da Hz. İsa'nın doğumuna yönelik kutlanan bayramlarla ilgili en eski tarih, 336 yılına kadar gitmektedir. 354 yılında Papa Liberius 24 aralığı 25'e bağlayan geceyi İsa'nın doğum günü yıldönümü olarak ilan etmiştir. Doğu Hıristiyanları da üçüncü yüzyıldan itibaren 6 ocak tarihini İsa'nın doğum günü olarak kutlamaya başlamışlardır (François, a.g.e., s. 59). Bu günde Mesih' in doğumu, vaftizi ve suyun şaraba dönüştürülmesi anısına "Kana" eğlenceleri mucizesi kutlamaları aynı anda yapılmaktaydı (Lepagnol, a.g.e., s.11). Bu sebeple Antik Kilisenin ilk üç yüzyılı boyunca hıristiyanlar tarafından İsa’nın doğum gününe dair her hangi bir bayramın kutlandığını doğrulayan bir bilgi yoktur (Michel Meslin, “Noel et Epiphanie”, Dictionnaire des Religion, 1993, II, 1434-1435).

Justin Mossay İsa’nın doğumunun anısına yapılan bayramların gelişiminin Kapadokya'da 380 yılına doğru başladığını, bu bayramların gayesinin manevi hayatı kuvvetlendirmek olduğunu belirtmektedir. Noel Bayramı Saint-Etienn'e göre sürekli olarak 26 Aralık, Saint-Pierre, Saint-Jacques, Saint-Jean'a göre 27 Aralık, Saint-Paul'e göre ise 28 Aralık günüdür. Kapadokyalı Kilise Babaları ise 25 Aralık ile 6 Ocak arasını bayram günleri olarak kabul etmektedirler. 373 yılına doğru kutlanan Epiphanie Bayramı, Tanrı'nın (İsa) beşerî tabiatını ön plana çıkaran büyük bir tören idi. 380'e doğru bu bayram öneminden bir şey kaybetmeksizin "Işıklar Bayramı" adı altında 6 ve 7 Ocak günlerinde kutlanan Mesih’in vaftizi törenine dönüşür. Rabbin Enkarnasyonu, "Thephonie" veya "Nativite" (Kutsal Doğum) ismi altında 25 Aralıkta kutlanmaktaydı. Aynı çağda 26, 27 ve belki de 28 Aralık günlerinde kutlanan “Şehitler” ve “Havariler Bayramı” na bir de 1 Ocak'ta kutlanan "Piskopos Bayramı" eklenir. Bu şekilde Paskalya sırrı etrafındaki bayramları düzenleyen yıllık çerçeve içinde bir kült birliği kendini göstermeye başlar (Justin Mossay, Les Fetes de Noel et d'Epiphanie d'Apres Les Sources Litteraires Cappadociennes de IV.Siecle, Louvain 1965, s. 61-65).

Noel Baba

Noel gecesi, hıristiyanların folklorik dini geleneklerinde bir mucizeler gecesi olarak değerlendirilmektedir. Bu gecede esrarengiz bir kişi büyük ve küçüklerin hayranlık uyandıran bakışları altında, neşe içinde hediyeler taşıyarak gelir. Günümüzde bu esrarengiz şahsa Noel Baba denmektedir. Fakat şimdiye kadar bir çok kişinin Noel Baba olarak ortaya çıktığı da bir gerçektir. Bu kişiler çok küçük farklılıklarla Noel Baba rolünü üstlenirler. XIX. yüzyılda 1880-1914 yılları arasında Noel Baba'yı temsil eden kişiler çocuklara hediyeler taşıyan rolleriyle karakterize edilmişlerdir. Bu kişilerin hepsinde de tabiat üstü bir gücün mevcudiyetine inanılmaktadır. Fakat Noel Baba rolüne giren bu kimselerin hediyeleri ilk bakışta spesifik güçten yoksundur. Noel Babaların ortak özelliği mesela aksesuar olarak beraberlerinde bir hayvan bulundurmalarıdır. Bu hayvanla hediyelerini taşırlar ve geldiklerini de bir zil veya çan ile bildirirler. Onların arasından bazısı uğursuz bir dedikoducuyu beraberinde getirir. Çocuklar bütün bunlara ciddiyetle inanırlar. Konuya daha da açıklık kazandırmak için bunları iki kategoride sınıflandırmak mümkündür; 1-Dini karakterli kişiler. 2-Büyüsel karakterli kişiler. Bunların her ikisi de hıristiyan kültürü içinde ancak geleneklerle nakledilmiştir (Lepagnol, a.g.e., s. 58-59).

Noel Baba'nın orijininin ne olduğu sırrı şu ana kadar aydınlığa kavuşturulamamıştır. Onun ABD'de doğduğu ve aralarında Alman, Hollandalı, Avusturalyalı birçok kimsenin bulunduğu Avrupa'dan göç eden nüfuslar yoluyla gelen geleneklerin karışımından ortaya çıktığı sanılmaktadır. Claude Levi Straus, asrın başında Avrupa'da görünen Noel Baba'nın ününün ABD'nin etkisi ve prestiji ile şaşırtıcı bir şekilde arttığını belirtmektedir. Noel Baba Hollanda dilinde Saint-Nicolas, Almanca'da Weihnachtmann, Avusturyaca'da Christkindl isimleriyle anılmaktadır. Arnold Van Gennap'a göre "Noel Baba anne-baba tarafından bir hayali şahsiyet olarak empoze edilir, çocuklar belirli bir yaşa kadar onu iyi ve kötü peri kızları gibi düşünmekte ve modern-pedagojik umacıların da aynı ismi taşıdıklarını sanmaktaydılar. Avrupa'nın bir çok yerinde Saint Nicolas hediyeler dağıtan bir kişi olarak bilinir, fakat bazı bölgelerde buna karşı çıkılır. Batı Avrupa ülkelerinde 31 Aralık gecesi bu işi Givre Baba'nın yaptığına inanılmaktadır. Bu zatın, hıristiyanların Noel Bayramı'nın önemini azaltmaya çalışan kominist rejimler tarafından ortaya çıkarıldığı iddia edilmektedir. Çocuk İsa'ya ait oyuncakları getirmek isteyen yaşlı bir kadın Baboucka tarafından kendisine yardım edilen Givre Baba'nın yolunu şaşırıp, o andan itibaren kendi yolunda bulduğu çocuklara hediyeler takdim ettiği belirtilmektedir. Marlene P. 1948'de Güney Almanya'nın bir köyünde bulunur ve iki önemli kişinin Noel hediyelerini dağıtmak için geldiğini söyler. Bunlardan birisi asık suratlı Noel Baba diğeri ise Çocuk İsa'yı figüre eden peçeli, melek görünümlü bir kişi (Nicole Vielfauce, a.g.e., 51-52).

Yunanistan'daki bir anlayışa göre Saint-Basile 31 Aralık gecesi hediyeler getirir. İspanya'da çocuklar Epiphanie akşamı ayakkabılarını balkonlara koymak için beklerler, zira büyücü krallar şehirde büyük bir tulumba defilesinden sonra onları doldurmaya geleceklerdir. "Befana" ismiyle anılan sevimli bir büyücü de 6 Ocak Epiphanie bayramında İtalyan ve İsveçli çocuklara hediyeler götürmek için bineğine biner ve dolaşır. İngiltere’de "Father Christmas" (Noel baba) oyuncak küfesini şekerler ve sürpriz menülerle doldurmayı unutmaksızın 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan geceyi her çocuğun yatağının ayak yanında geçirir. Ertesi gün 26 Aralıkta bayram devam eder, çünkü "Boxing Day" hediyeler günüdür. Daha eski tarihlerde kiliselerde Noel Günü boyunca fakirlere sadakalar dağıtılırdı (Nicole Vielfauce, a.g.e., s. 51-52).

Noel Baba Denilen Aziz Nikolas

M.S. III. yüzyılda Myre’de yani Antalya’nın Demre ilçesinde doğduğuna ve doğduğu gün aralıksız olarak üç saat ayakta durabildiğine inanılmaktadır. Daha sonra Myre metropoliti olmuş ve adına bayram yapılan 6 Aralık, öldüğü gün olarak kabul edilmiştir. Ölümünden sonra kabrinden hoş kokuların yayıldığı söylenen bu zatın, can çekişen kişilere hayatını geri vermeye, vücuttaki kırıkları yerine getirmeye ve özellikle göz hastalıklarını iyileştirmeye muktedir olduğu varsayılmaktadır. Yaptığı işlerden dolayı Aziz Nicolas'a Mahpusların bekçisi, genç kızların gerçek koruyucusu, buğdayın toprağa yerleştiricisi, ekinlerin muhafızı, fırtınalardan koruyan aziz, Lorraine'lilerin (Fransa'da bir bölge) koruyucusu, bir hoş prens, küçük salonun meraklısı gibi sıfatlar da atfedilmiştir.

Ondokuzuncu yüzyıl, Aziz Nicolas'ın ikonografide en çok kullanıldığı tarih olmuştur. Bu yüzyılın başından itibaren kitaplarda, kartpostallarda ve çocuk dergilerinde resim olarak görülmektedir. Hatta bir ara "Aziz Nicolas" isimli bir gazete bile çıkarılmıştır. Onun "hediyeler dağıtıcı" rolüne ait çok eski izlere rastlansa bile, bu çağda o, çocuklar tarafından daha çok beklenilen biri olarak Avrupa'da ve ABD'de anılmaktadır. Aziz Nicolas Bayramı'nın değişik ülkelerde farklı kutlamaları yapılmaktadır.

Bugüne gelince önceki dini ve pedagojik düzenin arkasından meydana gelen sosyal bozulmadan sonra Aziz Nicolas Bayramı artık bir ticari tuzak haline dönüştürülmüştür. Fransa'nın kuzeyinde ve batısındaki büyük şehirlerde bir araba üzerinde, beraberinde bir eşek bir kasap ve üç çocuk olduğu halde geçiş yaptığı tasvir edilmektedir. Bu büyük geçiş töreninde yapılan gösterilerin yegane gayesi tüccarların satışını artırmaya yöneliktir.

Protestanlığın egemen olduğu bölgelerde Reform'dan sonra Aziz Nicolas Bayramı onaltıncı ve onyedinci yüzyıllarda ortadan kaldırılmış ve çocuklara hediyeler Noel akşamı sunulmaya başlanmıştır. Bu özellikle Almanya'da ve Noel Baba kültünün yerleşebildiği şehirlerde böyle olmaktadır. Alman folkloristlerine göre bu bayram tamamen pagan kaynaklıdır. Hasat sonunda buğdayın kutsanması manasında antik bir ruh taşımaktadır. Aziz Nicolas birçok folklorist tarafından eşeği veya atı üzerine oturmuş olarak gökte uçar şekilde tasvir edilmiştir.

NOEL AĞACI

Ağacı kutsallaştırma inancı eski kavim ve dinlerin hemen hepsinde rastlanan bir husustur ve günümüzde de görülmesine rağmen iptidai devirlere dair bir inanç şeklidir. Bazı eski dinlerde, özellikle bahar mevsiminde ağacın yeniden canlanması olayının ölüme yeniden karşı koyma şeklinde yorumlanması da aynı inanca yol açmıştır. Ağacın belli aralıklarla kendini yenilemesi, onun ulûhiyetin mekanı olduğu fikrini doğurmuş, böylece ağaçlarda ilahların ve ruhların bulunduğu kabul edilmiştir. Eski Yunan’da ağaçlarla birlikte doğup ölen ağaç perilerinin bulunduğuna inanılmakta, Eski mısır’da sikomor (firavun inciri) tanrıları barındıran ağaç olarak kabul edilmekteydi. Romalılara göre meşe ağacı Jupiter’e, zeytin ise Apollon’a aitti. Budizm’de incir, Buda’nın, altında Nirvana’ya ulaştığı ağaçtı. Ağaca bu tür bir kutsallığın atfedilmesi zamanla bazı ağaçlara özel nitelikler yüklenmesine yol açmıştır. Mesela selvi hayat ağacını, nar ebediyeti ve cenneti, çam ise Noel ağacı, kutsal gece ağacı yeni yıl ağacı olarak kabul edilmiştir (Hikmet Tanyu, “Ağaç”, DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi), İstanbul 1988, I, 456-457). Çam ağacı, yapraklarının dökülmemesi ve reçinesinin bozulmaması dolayısıyla ölümsüzlüğün bir sembolü olarak değerlendirilmiştir (Jean Chevalier-Alain Gheerbrant, Dictionnaire des Symboles, Paris 1982, s. 760).

Adına ilk kez 1521’de Almanya ve Fransa sınırında yer alan Alsace bölgesinde rastlanan Noel ağacı, başlangıçta ren Nehri kıyılarında Noel arifesinde Cennet Ağacı’nı temsilen süslenen köknar ağacı idi. Cennet Ağacı düşüncesinin belki Eski Ahid’de sözü edilen Aden bahçesi ortasındaki ağaçla (Tekvin, 2:9)  irtibatı kurulabilir. Bu ağacın dallarına elmalar asılır ve parlak süsler takılırdı (Büyük Larousse, XVII, 8695). Çiçeklerle, mumlarla ve rengarenk süslerle bezenen çam ağacının, Kelt rahiplerinin tanrılarına sungularını astıkları meşe ağacının yerini aldığı belirtilmektedir (Genç Larousse, XIV, 4316). Günümüzde Noel’in en belirgin sembolü haline gelmiş olan çam ağacı kesme adetinin Baltık sahillerinde yaşamış tötonların dininden bir kalıntı olduğuna da işaret edilmektedir (Mehmet Aydın, Dinler tarihine Giriş, Konya 1993, s.129).

Almanya’da 1700’den itibaren adı geçmeye başlayan Noel Ağacı, Orleans Düşesi Helen de Mecklembourg tarafından 1837’de Paris’e (Tuileries Sarayı) sokulur. Bu gelenek 1870’den sonra Fransa’da (Büyük Larousse, XVII, 8695), oradan da tüm hıristiyan ülkelerine ve hatta islam ülkelerinin büyük bir bölümüne yayılır.

YILBAŞI KUTLAMALARI

Yılbaşı, yeni yıla girişi kutlamak amacıyla düzenlenen yaygın dini, toplumsal ve kültürel törenlerin ortak adıdır. Menşei çok eskilere dayanan ve dünyanın hemen her yerinde kutlanan yılbaşı, genellikle nefis körletme, arınma canlanma ve yenilenmeyi temsil eden törenleri kapsar. Değişik kültürlerde değişik biçimlere bürünen bu yenilenme unsuru, evrenin yaradılışının anılması ya da sembolik düzeyde tekrarlanması yoluyla tanrıların, evrenin ve toplumun güçlendirilmesi amacına yöneliktir. Bu anlamda bilinen ilk yılbaşı kutlamaları, Babil’de baharın ılıman anına (Mart ortası), Asur’da ise güz mevsiminin ılıman anına (Eylül ortası) en yakın yeni ayda yapılırdı. Mısırlılar, Fenikeliler ve Persler güzün ılıman anında (21 Eylül), Eski Yunanlılar ise kış gündönümünde (21 Aralık) kutlarlardı. Roma’da Cumhuriyet döneminde 1 Mart’ta başlatılan yeni yıl M.Ö. 153’ten sonra resmî olarak 1 Ocak’a alınır ve bu uygulama Jülyen takviminde (M.Ö. 46) de sürdürülür. Yahudi takviminde yeni yıl geçmişte olduğu gibi günümüzde de Tişri ayının (6 Eylül-5 Ekim) ilk günüyle başlar ve bu güne Roş Haşana denir (M. Eliade-I.P. Couliano, Dictionnaire des Religions, Paris, Plon 1997, s. 234). Ortaçağ başlarında Hıristiya Avrupa’nın büyük bölümünde yılbaşı 25 Mart’ta (Hz. İsa’nın Meryem Ana’ya müjdelendiği gün), Anglosakson Ingiltere’de ise 25 Aralık’ta kutlanıyordu. I. William’ın yeni yılın 1 Ocak’la başlatılmasını emretmesine rağmen, sonraları İngiltere de yılbaşını 25 Mart’ta kutlayan Hıristiyan ülkelere katıldı. Daha sonra Gregoryan takvimiyle (1582) 1 Ocak olarak belirlenen yılbaşı tarihi (bkz., Abdurrahman Küçük, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, “İthal Noel Şenlikleri, Yeni Düşünce Yayınları, Ankara 1991, s. 257). Katolik ülkelerde peyderpey benimsendi.

Doğu ülkelerinin çoğunda yılbaşı kutlamalarının dinî yönü ağır basar. Güney Hindistan’da Druid dillerinin konuşulduğu bölgelerde Tamil yılbaşısı kış gündönümünde üç günlük Pongal şenliği ile kutlanır. Bangladeş’in yılbaşı şenliklerinde Ganj Irmağı ibadeti öne çıkar. Güneydoğu Asya’daki yılbaşı kutlamalarında Budizm öncesi yerli geleneklerinin ve Hindu kaynaklarının etkisi görülür. Çin’de resmî yılbaşı Ocak sonunda ya da Şubat başında başlar ve bir ay sürer. Yılbaşından önce cinler kovulur ve çeşitli oyunlar sahnelenir. Japonya’da 1-3 Ocak arasında kutlanan yılbaşı ülkenin en sevilen şenliğidir. Şenlik bazı kırsal yörelerde Ay-Güneş takvimine göre 20 Ocak 19 Şubat arasındaki bir tarihte kutlanır. Evler temizlenir, şenlikler, karşılıklı ziyaretler yapılır ve hediyeler verilir. Islam dünyasında kullanılan Hicrî takvime göre ise yeni yıl 1 Muharrem’de başlar. Hicrî takvim Kamerî yıla dayandığı için (354 gün) yılbaşı değişik mevsimlere denk gelir. Osmanlılarda XIX. yüzyıldan başlayarak yaygın olarak Mâlî (Rûmî) takvim kullanıldı ve yılbaşı da bu takvimin başlangıcı olan 1 Mart oldu. Müslümanlar arasında yeni yılı kutlama geleneği yoktu. Bununla birlikte Osmanlılarda yüksek devlet görevlileri padişahı ziyaret ederek yeni yıl nedeniyle tebrik ederler, padişah da ziyaretçilere muharremiye (Muharrem ayına ait) adı altında armağanlar verirdi. Devlet ileri gelenlerinin kendilerine bağlı memurlara aynı şekilde armağan vermeleri bir gelenekti. Şairler de yeni yıl nedeniyle muharremiye adı verilen kasideler yazar ve padişaha takdim ederek hediye alırlardı. Halk arasında yeni yılın ilk günü ele geçen paranın bereket getireceğine inanılırdı (Ana Britanica, XXII, 399).

Cumhuriyet döneminde ise Gregoryan takvimin Miladi takvim adı altında 1926’da kullanılmaya başlamasından sonra yılbaşı 1 Ocak oldu. Yılbaşı kutlamaları ise özellikle batılılaşma süreci içerisinde gelenekten tamamen koparak Roma putperestliğinden kalma eğlencelere dönüştü.

SONUÇ

Yapmış olduğumuz bu çalışmaya göre, Hz. İsa'nın doğumu manasına alınan "Noel" kök itibariyle Latincedeki "Natalis" kelimesinden gelmekte ve diğer bazı kaynak dillerde de benzer kelimelerle ifade edilmektedir. Ancak menşe itibariyle Hz. İsa ile bir alakası olmayıp, pagan kaynaklıdır. Çünkü Hz. İsa’nın yıl ve gün olarak ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. Dolaylı yollardan giderek bugün Milat diye bilinen takvim başlangıcından bir kaç yıl önce doğmuş olabileceği ağırlık kazanmaktadır. Noel dini bayramlar içinde çok karmaşık bir orijine sahiptir. İlk hıristiyanlar tarafından bayram olarak Noel değil, sadece kutsal Cuma ve Paskalya kutlanmıştır. Noel ancak IV. yüzyıldan sonra kutlanmaya başlanmıştır. Noel ilkel bir inanç olan Mithra kültünden bazı motifler taşımaktadır. Roma'da, Ortaçağda ve batı dünyasının folklorik geleneklerinde çok değişik şekillerde kutlanmıştır.

Noel’in pagan döneminde her ne kadar yılbaşı kutlamaları ile bir ilişkisi olsa da daha sonra dînî bir nitelik kazandığı için yılbaşı kutlamaları ile bir alakası kalmamıştır. Batı hıristiyanları 25 Aralık’ta, Doğu hıristiyanları da 6 Ocak’ta tamamen dînî bir atmosfer içerisinde Noel gününü, 1 Ocak gecesi ise yılbaşını kutlarlar.

Hıristiyanların kendi içlerinde de artık Noel kutlamalarını ve bununla birlikte Hz. İsa’nın doğumuna ve enkarnasyonuna dair yerleşmiş olan hıristiyan geleneğini tenkit eden kesimler ortaya çıkmaktadır. Genellikle protestan çevreden gelen bu tenkitler “efsane olan noel nasıl gerçek oldu?” sorusuyla dile getirilmektedir. Bunlar Noel’in tamamen paganizmden kalma bir takım âdet ve şenliklerden ibaret olduğunu, Hz. İsa’ya herkesin şu veya bu şekilde saygı ve sevgi beslediği için böyle bir inancın etkisinde kalarak, onun doğumuna nispet edilen Noel’e ister istemez ilgi duyduğunu, bu şekilde başlangıçta belki de yalnızca sade kutlamalarla geçiştirilen Noel törenlerinin sonraları ticari bir sektöre dönüştürüldüğünü ifade etmektedirler. Hatta bazıları işi teolojik noktaya kadar götürmekte ve İsa’nın doğumu ve enkarnasyonu ile ilgili mevcut düşünceleri mantık dışı bulmaktadırlar. Eleştirilerini “Akıllı bir insandan Tanrı’nın veya “Tanrı’nın Oğlu’nun gökten indiğini, bedensel ete büründüğünü, bir bakireden doğduğunu, ömrünün dramatik bir şekilde sona erdiğini ve yeniden göğe çıktığını kabul etmesini istemek uygun bir davranış mıdır? Apaçık bir efsaneyle uğraşmış olmuyor muyuz? Bugünkü çağdaşlarımızdan bu tür efsanevî sözlere gerçek gözüyle bakmaları beklenebilir mi? Noel, İsa’nın enkarnasyonu, Teslis vs. hususlar tam anlamıyla birer mittir” (bkz., Christoph Schönborn, Noel, Quand le Mythe Devient Realite, Fr. terc. Marie-Ange O’Connell, Paris 1991, s. 11;  H. Rahner, Mythes Grecs et Mystere Chretien, Fr. Terc. H. Voirin, Paris 1954) gibi cümlelerle sürdürmektedirler.

Bütün bu bilgilerden ve kaynaklardan anlaşılmaktadır ki, Noel ve Yılbaşı olayı gerek Bay­ram, gerek Noel ağacı, gerekse Noel Baba kavramları açısından tüm yönleriyle Pagan, Eski Roma ve Batı kaynaklıdır. Bunların gerçekte ne Hıristiyanlık ne de İslam ile ilgisi vardır. Bütün bunlara rağmen Türkiye de dahil bazı İslam ülkelerinin böyle bir Paga­nist düşünceden hareketle, Hıristiyan ülkelerini bile geride bırakacak şekilde Noel kutlamalarına kalkışması, Noel ağacı mitinden etkilenerek çam fidanlarına kıyması uygun değildir.

Editör: TE Bilişim