Cumhurbaşkanlığı Himayelerinde, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi destekleri ile Balkon Film organizasyonunda bu yıl ilki 14-15-16 Aralık 2018 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali çok özel bir ödül töreniyle önceki akşam sona erdi.

16 Aralık Pazar akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşen ödül törenini oyuncu Irmak Örnek ile oyuncu Mert Yavuzcan sunarken festival Anjelika Akbar’ın muhteşem konseriyle başladı.

Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali kapanış töreninde sahneye ilk olarak Festival Başkanı Faysal Soysal geldi. Soysal, öncelikle festival destekçilerine teşekkür etti. Çalışmaların çok fazla ülkeden ilgi gördüğünü ve Türkiye’nin son yıllarda insani yardım ile dostluk konusunda bir öncü olduğunun altını çizen Soysal, sözlerine şöyle devam etti: 80 ülkeden 800’ün üzerinde başvuru aldık. Sanıyorum başka bir ülkede böyle bir festival bu kadar ilgi görmezdi. Çünkü Türkiye'nin özellikle son yıllarda insani yardım, paylaşma ve dostluk konusunda dünyaya örnek, öncü olduğu ortadadır.

Gecede ilk olarak Yaşam Boyu Dostluk Ödülleri takdim edildi. Fethi Gemuhluoğlu'nun "dostluk" felsefesinden yola çıkarak düzenlenen festivalde, "Yaşam Boyu Dostluk Ödülleri" sinema ve tiyatro sanatçısı Süleyman Turan, yapımcı ve yönetmen Biket İlhan ile yönetmen Reis Çelik'e takdim edildi.

Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ömer Arısoy da konuşmasında gecede beraber olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirirken sinemanın dostlukların geliştiği ve paylaşıldığı bir alan olduğuna dikkati çekerek, kısa filmleri iyi bir kitabın çarpıcı özeti olarak gördüğünü ifade etti.

Festivalin Genel Sanat Yönetmeni Lütfi Şen ise konuşmasında şunları ifade etti: Bu festival her şey bizim gönlümüzden doğarak başka gönüllere değsin diye yaptığımız bir festival. Bugün izlediğimiz filmlerde, okuduğumuz hikayelerde, dinlediğimiz şiirlerde bir kişinin inanılmaz katısı var. O kişi bu sanatsal dönüşümlerle bize ulaşan bir kişi. Fethi Gemuhluoğlu. Bu festivalin esin kaynağı. Anadolu’nun bu mayasını dünyaya taşımak zorundayız. Bu festival büyük bir emekle buraya geldi. Bu festivalin kaybedeni yok. Dostluk için atılan her adım çok önemlidir. İlk yılı olmasına rağmen bu festivale 80 farklı ülkeden film geldi. Bu büyük bir adım. Dünyayı dostluk kurtaracak.

Törene katılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Rıdvan Duran da Mevlana'nın "Dost acı söyleyen değildir, acıyı tatlı söyleyebilendir." Sözüyle konuşmasına başladı. Duran sözlerine, "Bu güzel geceye imza atan Fethi Gemuhluoğlu, gönül adamlığı, samimiyeti, inceliği ve her şeyden önemlisi dostluğu ile hafızalara kazınan mümtaz bir insandır." diyerek devam etti.

Festivalin "Kısa Metraj Film Yarışması" kategorisinde birincilik ödülüne İran'dan "The Sea Swells" filmiyle Amir Gholami, ikinciliğe Kazakistan'dan "The Last Teacher" filmiyle Alan Rakhmetaliyev, üçünlüğe ise İran'dan "Hedieh" filmiyle Sahar Sotoodeh değer görüldü.

Mansiyon ödüllerinde de birincilik Fransa'dan "Arthur Rambo" kısa filmiyle yönetmen Guillaume Levil'e, ikincilik ise Türkiye'den "Naftalin" filmiyle Furkan Daşbilek'e verildi.

Törende "Fethi Gemuhluoğlu Özel Ödülü"nü de Türkiye'den "Gümüş" filmiyle Deniz Telek aldı. Ödül töreninin sonunda besteci, müzisyen Anjelika Akbar film müziklerinden oluşan mini bir konser daha verdi. Bu programı bugün ilk defa seyirciyle buluşturduğunu ifade eden Akbar şunları dile getirdi: ‘Sevdiğimiz filmleri ve fragmanları özenle birleştirerek kimi zaman film müzikleriyle kimi zaman kendi melodilerimle bir araya getirerek güzel bir kompozisyon yaptık. Sinema küçüklüğümden beri benim içimde hissettiğim bir sanat dalı. Sizi Türk ve Dünya sinemasının filmleriyle ve müzikleriyle baş başa bırakıyorum'' dedi.

Yazarımız Kerime Yıldız Davetliler arasındaydı

İŞTE İZLENİMLERİ

Balkon Film tarafından, "Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali"nin ödül töreni, dün akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yapıldı. Festival, Cumhurbaşkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin destekleriyle düzenlendi. Festivali düzenleyenleri tebrik ediyorum. İnşallah hayırlara vesile olur. Anjelika Akbar’ın, kulaklarımızın pasını silen “film müzikleri konseri” için ayrıca teşekkür ediyorum.

Dereceye giren ve mansiyon alan kısa filmlerden bahsetmeyeceğim. Beni, daha çok törende yapılan konuşmalar ilgilendirdi. Zîrâ dostlukların paramparça olduğu, vefânın yerlerde süründüğü bir ülkede yaşıyoruz.

Festivalin genel sanat yönetmeni Mehmet Lütfi Şen, Fethi Gemuhluoğlu’nun dostluk felsefesinden yola çıktıklarını açıklarken bir ara “Fethi Ağabey” dedi. Şöyle bir baktım. Gemuhluoğlu’nu sağlığında tanıyacak yaşta değil. “Fethi ağabey” demek gelenek oldu.

Lütfü Şen konuşurken, “Gemuhluoğlu hayatta olsaydı ve meselâ FETÖ’ye yakınlığı ortaya çıksaydı ne yapardı acaba?” diye düşündüm. Nihâyetinde Gemuhluoğlu da bir insan ve o da bu süreçte kandırılmış olabilirdi.

Lütfü Şen’in, daha evvel festival hakkında yaptığı çağrıdan hakkında yazdıklarından kısa bir alıntı yapmak istiyorum.

“İnsanlığın birbirine dost olamadığı, kendi ürettiği teknolojileri ve sistemleriyle kendini kurban ettiği bir çağdayız. Daha çok üretmeye ve daha çok tüketmeye indirgenmiş, kalabalıklar içinde yalnızlaşmış ve soyutlanmış, hâkim sistemin bekası uğruna kendi doğasına yabancılaşmış bir yapının içindeyiz. İzlenen, gözlemlenen ve arşivlenen özel bilgilerinden hareketle ne yapması gerektiği kendisine dikte edilen, buna karşın özgürleştiğine ikna edilen bir kölelik türü yaygınlık kazanıyor. Küçük bir azınlık, büyük bir savurganlık yaşarken, büyük bir kitle açlıkla pençeleşiyor. Dünyanın birçok yerinde haksızlığa ve zulme uğrayanlar hızla artarken, zalimlerin dünyaya adalet dağıttıkları simülasyonunu başarıyla vizyona soktuklarından bahsetmiştik.”

Burada susmak istiyorum. Bu, bizim mahallenin ikiyüzlülüğü. Geçelim.

Gelelim, karşı mahallenin ikiyüzlülüğüne.

Festival’in jüri başkanı Yüksel Aksu, konuşmasında sansür ve otokontrolün çok sağlam tartışılması gereğini vurguladı. Metin Erksan’ın Susuz Yaz’ına darbecilerin sansür koyduğunu hatırlattı.

İçimden, “Peki, sizinkiler ne yaptı?” dedim. “Sevmek Zamanı’nı, Kuyu’yu çekti diye linç etmediler mi?”

Kimse, kendi mahallesinin yanlışlarını görmüyor. Neden? Çünkü temel sorunumuz, dostluk değil. Temel sorunumuz mülkiyet. Suya, toprağa, insana, iktidara sâhip olmak istiyoruz. Sâhip olunca zehirleniyoruz. Attığımız nutuklar, verdiğimiz vaazlar yerle bir oluyor. Tek derdimiz, elimizdekileri kaybetmemek oluyor. Mülkiyet söz konusu olunca dostluk mostluk kalmıyor.

İşte Metin Erksan’ın büyüklüğü burada. Bunlara kafa yormuş. Hem de beynini patlatırcasına.

Bana göre Erksan, Gemuhluoğlu’nun dostluk felsefesini bilen adamdı. Bu coğrafyaya, bu târihe, bize, görünene, görünmeyene, sağcıya, solcuya dosttu.

Teması dostluk olan bir festivalde rahmetli Metin Erksan’a vefâ ödülü verilmesini beklerdim.

Festivali düzenleyenlerden böyle bir vefâ beklemek şöyle dursun, bu sabah Celâl Şengör’ün Erksan’a “salak” dediği haberini gördüm. Silah zoruyla ülkeye hâkim olanlara, yâni darbecilere tapınan bir elit (!), Erksan’a dil uzatıyor. Adam, okumuş, profesör olmuş ama kafasındaki mülkiyet sorunu, o kadar tehlikeli ki.

Sinemamız adına, dostluk adına, vefâ adına, elimden sâdece şunu demek geliyor:

Salak sensin Celâl Şengör, salak sensin! Hem de darbesever cinsinden! Metin Erksan’ın kesip attığı tırnak edemezsin!

TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ

Editör: TE Bilişim