10 Nisan 1928’de “Devletin dini İslam’dır “ ibaresi anayasadan TBMM tarafından çıkartıldı.

Konunun esasına bakıldığında basitçe bir devletin dini olabilir mi?

Olmamalı, olamamalı çünkü devlet soyut bir kavramdır din kişiseldir.

Şöyle bir tanım yapılabilirdi “Devlet İslam fıkhına göre yönetilecektir”

Yaklaşım böyle olsa idi bir mantığı olabilirdi ama zaten olmayacak bir tanım anayasadaymış ve yerinde bir davranışla çıkartılmış.

Laiklik; bir devletin dini konularda tarafsızlığını belirten ne dini nede dinsizliği desteklemediği bir kavramdır, devletin vatandaşlarına ayırımcılık yapmadan inancına göre tasnif etmeden sınıflandırmadan eşit davrandığı bir yönetim şeklidir.

Laiklik Türklerde ilk olarak 1055 yılında Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey tarafından uygulanmaya balınmış. Abbasi Devletini himayesine alan Tuğrul Bey Abbasi halifesi Kaim’in din işlerini idare etmesine kendisinin ise dünyevi işleri idare etmesine karar vermiş ve uygulamıştı bu idare şeklinin dünya yönetimlerinde yaşanan ilk laiklik uygulaması olduğu kabul edilir.

Batı Avrupa’da laikliğin Rönesans’la başladığını kabul edebiliriz.

Zaten Rönesans’ın din işleri ile devlet işlerinin ayrılması toplumun kilise taassubu ve baskısından kurtulması ve insanlığı ileri götürecek adımların atılmaya başlaması olarak tanımlamak gerekir.

Biz laikliği Cumhuriyetle kabul ettik ve kendi aydınlanma çağımızı başlattık.

Bu gün dünyada laiklik çok çeşitli şekilde uygulamadadır.

Fransa’daki laiklik uygulamasıyla İngiltere veya Almanya’daki laiklik uygulaması değişiktir ve her devlet kendi anayasasında kendine uygun laikliği tanımlamış ve uygulamaya almıştır.

Bir devletin sınırları içinde farklı inanışlar olabileceğinden uygulamalar dünya ölçeğinde teklik göstermemektedir.

Bu duruma en çarpıcı örnek bir laik devlet olan ve 6 inanış çeşitliliği olan Hindistan’da Müslüman Hintlilerin hacca gitmesi için uçak paralarını Hint devleti ödemektedir.

Devletlerin inançlar konusunda uygulamaları hizmetleri eğer vatandaşına eşit oluyorsa laiklik karşıtlığı olarak kabul edilemez.

Aksine devlet kurumu vatandaşlarının inançlarına da hizmet etmelidir.

Ülkemizdeki laiklik anlamındaki sorunumuz, laikliğin dinsizlik olduğu algısının hem dinci hem de laik yobazlar tarafından kabul görmesidir.

Laikliği bir din gibide din karşıtı da kabul etmek toplumumuzda uzun yıllardan beri bir gerginlik yaratmıştır.

Laikliğin anlaşılması konusunda bu kadar yıl tartışmış başka bir toplum var mıdır, bilmiyorum ama sanmıyorum da?

Aslında laiklik toplumsal barışmadır, çükü insanlara hak veren bir idare şeklidir.

Laikliği siyasetin üstünde tutabilirsek başarıyla uygulayan devletler gibi siyasi polemik konusu olmayacak ve toplumsal bir rahatlamaya vesile olacak.

Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan ve Türk aydınlanmasının önünü açacak bir manivela olan devletin laiklik yapısını en azından daha iyisi daha özgürlükçüsü daha verimlisi daha çağdaşı bulununcaya kadar lütfen iyi koruyalım.