“En güvenli ulaşım aracı” olarak tanımlanan tren yolculuğu, ne yazık ki Türkiye’mizde, bu “Yalnız ve güzel ülkemizde” bir kâbusa dönüşmüş durumda. Son 15 yılda meydana gelen tren kazalarında 100’e yakın can kaybı, 500’den fazla da yaralımız var.

Doğrudur, bütün işler kitabına göre yapılır, teknik, teknoloji ve işletim gereği gibi yapılırsa, Japonya, Almanya, Fransa ve İngiltere örneklerinde olduğu gibi tren yolculuğu gerçekten en güvenilir yolculuktur.

Bizde ise tam bir sallapati, tam bir “Göç yolda düzülür” anlayışı hâkim. Tren kazaları genelde ya altyapı yetersizliği, ya insan hataları ya da teknolojik noksanlıklar sebebi ile meydana gelmektedir. Türkiye’de meydana gelen üç büyük tren kazasına, insan hatalarından çok altyapı ve teknolojik yetersizliğin sebep olduğunu görüyoruz. Tabii, altyapı ve teknolojik yetersizliğin müsebbiplerinin de neticede insan unsuru olduğunu söylemek zorundayız. Bu sorumluları, işletmeden sorumlu mühendisler, ilgili Genel Müdür, siyasi irade, Bakan/Bakanlar, zamanın Başbakanı, Cumhurbaşkanı diye sıralamak mümkün. Malum, “Kenar-ı Dicle’de bir kurt kaparsa bir koyunu…”

Hatırlayacak olursak… 2004’te Pamukova’da meydana gelen ve 41 kişinin hayatını kaybettiği “Hızlandırılmış Tren” kazasının, SİNYALİZASYON KUSURU’ndan meydana geldiği bilirkişi raporu ile tespit edilmişti. İlgili Bakan ve iktidar üzerlerine toz kondurmazken tepkiler üzerine DDY Genel Müdürü önce görevden alınmış, sonra da “danışıklı dövüş” iddialarının gölgesinde “Mahkeme Kararı” ile göreve iade edilmiş, daha sonra da malum, milletvekili yapılmıştı.

07 Temmuz 2018 günü Tekirdağ Çorlu’da “ALTYAPI YETERSİZLİĞİ”nden kaynaklandığı ayan beyan ortada olan kazada da ne yazık ki 24 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Olayla ilgili olarak hemen bir yayın yasağı getirildiği için kamuoyunun ne olup bittiğini hala tam olarak anlayamadığı bu kaza da “ateş düştüğü yeri yakar” misali unutturuluvermişti ama tedbir alınmayınca Allah unutturmuyor işte; bu defa Ankara’nın göbeğinde 13 Aralık sabahı feci bir tren kazası daha oldu. 9 can kaybı, 100’e yakın yaralı… Sebep yine sinyalizasyon! Pamukova kazasında sinyalizasyon hatası, burada hiç olmayan sinyalizasyon!

Adını bu kaza ile duyduğum Ulaştırma Bakanı Mehmet Cahit Turhan çıkmış, kameralar önünde pişkin pişkin açıklama yapıyor: “Sinyalizasyon sistemi, demiryolları için olmazsa olmaz bir şey değildir!..”

Hadi, buyurun da buradan yakın bakalım. Bu laf, “Trenler olmasa demir yollarında hiç kaza olmaz” demekten farksızdır Sayın Bakan. İfadenizin aksine, demiryolları ve hele de “Hızlı Tren sistemi” için SİNYALİZASYON SİSTEMİ OLMAZSA OLMAZ bir unsurdur. Çünkü Sinyalizasyon, “Tren ve metrolarda bütün hareketlerin saniyesine, milimetresine kadar belirlenip gerekli müdahalelerin anında yapılmasını sağlayan” sistemin adıdır. Kısacası SİNYALİZASYON, bu işlerden sorumlu Ulaştırma Bakanı’nın kamuoyuna yaptığı açıklamaların aksine RAYLI SİSTEMLERİN OLMAZSA OLMAZIDIR! Bakan Bey’in bu konuda bilgi ve görgüsünün olmadığı düşünülemez ama söyledikleri, buharla ya da kömürle çalışan kara trenlerin düdüğü ile harekete geçen görevlilerin kara yolları ile kesişen raylardaki bariyerleri kaldırıp indirmesi için geçerli olabilir de hızlı ya da hızlandırılmış trenler için asla!

Ankaralıların iyi bildikleri Kayaş – Sincan Banliyö seferleri yenileme çalışmaları için uzun süre kaldırılmış ve bütün unsurları ile hazır olmadan “Başkent Ray” adıyla 12 Nisan 2018 tarihinde, Makinist koltuğuna oturmuş olan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın tren düdüğünü çalıp hareket ettirmesi ile “Geçici kabul” yöntemi devreye sokularak alel acele açılmıştı. Bir başka deyişle, işler tamamlanmadan seferler başlatılmış oluyordu. Tamamlanmayan unsurlardan biri de, hayati önemi olan bu sinyalizasyon sistemi idi. Hele de “Hızlı Tren hattı” ile her gün binlerce yolcunun taşındığı bir “Banliyö hattı” kesişiyorsa, ilintili ise bu elzemdi, mühimdi, kaçınılmazdı. Yani bu kazanın sıralı sorumluları her kimler ise “taammüden cana kastetmek” fiilini işlemişlerdir. Ben bunu bilir, bunu yazarım.

Peki, bu konuda uyarı yapan olmamış mı? Olmaz olur mu hiç! Ama ne yazık ki “Her şeyi biz bilir biz yaparız, kimseye de kulak asmayız” zihniyeti hiçbirini dinlememiş. “Ankara BaşkentRay Banliyö Tren Sistemi” başlıklı bir forumda bu konu defalarca dile getirilmiş, hatta CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi)ne de şikâyette bulunulmuş. CİMER’den gelen cevap şu: “T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne 22.10.2018 tarihinde yapmış olduğunuz xxxxxxxxxx sayılı başvurunuz 14.11.2018 tarihinde DEMİRYOLU MODERNİZASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI tarafından cevaplanmıştır: Başkentray işletmeciliğinde tüm emniyet ve güvenlik tedbirleri alınarak makaslar kumandalı olmak üzere TMİ olarak işletmecilik yapılmaktadır.”

Yani eskilerin deyimi ile sadra şifa olan, derde derman, soruya cevap olan bir açıklama değil. Daha önce Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Bağlum’da milyonları heba eden plansız, projesiz, koordinesiz ve zamansız bir çalışması için yaptığım şikâyete aldığım cevap gibi havale memurluğu yapılmış. Oysa hesap sorulmalı değil mi idi?

Peki bu TMİ nedir? Açılımı ‘Trafiğin Merkezden Telefonla İdaresi’ demek olan bu yolla merkezden istasyona telefonla, oradan da Ankara’da olduğu gibi trene telsizle haber talimat veriliyor. Askerlikte ya da evlerde aile arasında oynanan “Kulaktan kulağa” oyunu gibi bir şey. Her an hata yapma, yanlış algılayıp yanlış söyleme riski var. Oysa SİNYALİZASYON OLSAYDI, makinistin önünde o yola girmemesi gerektiğini anlatan uyarı ışıkları olacak ve bu kaza hiç olmayacaktı.

Şimdi kafalarda deli sorular var…

Geçmişte yaşanan ibretlik olaylardan sonra insanlar haklı olarak soruyorlar. Sosyal medyadaki paylaşımlarda, Hızlı değil ama “Hızlandırılmış Tren” uygulamasına karşı çıkan ya da daha fazla hız yapmaktan çekinen makinistlere, “Korkma oğlum, bas” diye baskı yapan, “Bu vagonlar bu hıza dayanmaz” diyen Atölyeler Dairesi Başkanı’nı görevden alanların terfi ettirilmesi gibi şimdiki DDY Genel Müdürü’nün de “kariyer yaptığı” ve ileride mutlaka “terfi ettirileceği”ne dair ifadelere rastlıyoruz. Bu gerçekten de çok acı bir durum değil mi?

Türkiye’de şu anda mevcut olan 12.500 kilometre civarındaki hattın en az yarıdan fazlasının sinyalizasyon sisteminin olmadığı ya da yetersiz olduğu için Ankara’daki feci kazaya yol açan TMİ (kulaktan kulağa) sistemiyle yönetilmeye çalışıldığı düşünülürse akıbetten endişe duymamak mümkün değil. Yol yapmak, köprü yapmak, ray döşemek güzeldir, iyidir hoştur ama gereği gibi yapılmıyor ve teknolojik, elektronik kusurları giderilmiyorsa boştur.

Olup bitenlerden ibret alıp dersler çıkarılarak seçim telaşı ve aceleciliğinden, tribünlere hoş görünme lüksünden sıyrılıp daha ağırbaşlı, kararlı, düzenli, planlı, aklı başında hizmetler yapılması dileğiyle…