Rezan Epözmedir, Cem'in intiharında kamuoyu baskısının etkisi olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı...

"Tek başına kamuoyu baskısının buna sebep olabileceğini düşünmüyorum. Dünyanın başka şehirlerinde de yaşayabilirdi. Çince öğreniyordu mesela oraya gidebilirdi. Nüfuzu, ekonomik gücü olan bir ailesi vardı. Kaldı ki biz geçmişte yaşanan olaylara baktığımızda gayet balık hafızalı bir toplumuz. 24 yıl almıştı, 16’sını yatacaktı başka bir olaya karışmazsa. 2025’te tahliye olacaktı. Tabii daha önce benzeri olmayan mahiyette emsal bir ceza aldı. En ağır cezayı... Travma hali. Gerekçeleri biz bilemeyiz. Ortada maddesel bir gerçek varsa soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır"

Habertürk'ten Nazenin Tokuşoğlu'na konuşan Epözdemir'in yanıtları şöyle:

Münevver’in ailesi ne halde şu an?

Hâlâ ciddi bir travma yaşıyorlar ve bütün vaktimiz birlikte geçiyor; hem bu gelişmelerle ilgi en doğru adımı atmak için sürekli fikir alışverişinde bulunmamız gerekiyor hem de artık aramızda ailevi bir bağ oluştu. Onları ayakta tutabilmek davadan daha zor. Süreyya Bey sağ gözünü yüzde 95, sol gözünü yüzde 75 kaybetti.

Enver yurtdışına okumaya gitti. Nagehan Hanım da çok hasta, MS hastası. Süreyya Bey bu olaydan sonra emekli oldu ve şu an iş arıyor. Nagehan Hanım ara ara çalışıyor. Süreyya Bey’in gözlerini kaybetmesi tabii her şeyi daha da olumsuz etkiledi. Anne objektif soğukkanlı bir hukukçu gibi olamaz tabii, hâlâ çok duygusal. Sürekli ağlıyor.

Katil öldü diye bir rahatlama olmadı yani Perihan Mağden’in sizi suçladığı gibi...

Alakası yok, evladını geri getirebilir mi. Her iki taraf için de söylüyorum. Keşke bu hunharca cinayet hiç işlenmemiş olsaydı. Cem de yaşıyor olsaydı. Mağden’in “İki kuzu” yazısını üzerime alınmıyorum. Aile çok daha duygusal tabii, tepkileri ve üzüntüleri benden daha sert ve dinmeyecek ama ben daha hukuksal olarak bakıyorum ve diyorum ki “Keşke cezasını çekseydi.” Suçu ne olursa olsun Cem’in sonu intihar olmamalıydı.

78307_0.jpg

"ÇAY KAŞIĞI BİLE VERİLMEMELİ"

Ailede de “O Cem değil” şüphesi oldu mu?

Mümkün olmadığını söyledim ama olay yeri kayıtlarını istediler. cezaevi müdürü, savcısı, onlarca koruma memuru, adli tahkikatı yöneten savcı Tuğba Şener hepsi olayı yerinde inceledi. 6 saat kamerayla kayıt altına aldılar. Otopsi savcısı da inceledi. Tanınan bir şahıs olduğu için hukuk adına yapılabilecek her şey yapıldı. Savcı hanım “Görüntüler netti ama ona rağmen tırnaklarından da DNA alındı, aileyle karşılaştıracaklar” dedi.

İntihar olduğu kesin mi?

Savcı yüzde 99 intihar dedi ama otopsi raporundan sonra durum netleşecek. Saat 2-8 arası koğuşa gelen kimse yok, kendi talebiyle tek başına kalıyordu.

İpi nasıl bulmuş?

İki bisküvi ve çamaşır ipi istemiş. Poşeti boynuna geçirip iple asmış.

Cezaevinde kantinden ip istenince verilmemesi gerektiğini küçük çocuğa sorsan bilir. Hiç mi film seyretmedin derler adama.

Bunun yanlış olduğunu söyledim. Suçlu cezaevine girdiğinde ayakkabısını bağı bile alınır. Kemerleri de...Çay kaşığı bile verilmemeli. Bunu birçok meslektaşım bilmez, sürttükçe keskinleşir o çay kaşığıyla kendine zarar verebilir. Bu anlamda da disiplin soruşturması açıldı.

SPERM İZİ KARIŞTI

Dava boyunca yaşanan fiyaskoları bir hatırlayalım...

Olay yerinde 700 bin Euro bulundu. Polis “40 bin Euro’ydu anneye teslim ettik” dedi, baba “30 bin dolardı bana teslim edildi” dedi ama para yok. Tutanak da yok. Bu birinci şikâyetimizdi. İki kamera için “Kırık” dediler, kırık falan değilmiş. Otopsi skandalı inanılmazdı. İlkokul mezunu teknisyen 11 kişinin otopsisini aynı anda yapmış ve aynı eldiveni kullandığı için başkasının spermi maktule bulaşmış. Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde ilkokul mezunu teknisyen olur, 11 otopsiyi aynı anda yapar, iç çamaşırıyla otopsi yapılır. Maktulün amcasının yıllar önce çok enteresan bir şekilde aklandığı davaya bakan savcı yıllar sonra bu davaya verildi. Çekilmesini talep ettik. Daha önce verdiği beraat kararı ortaya çıkınca çekildi. Başkası atandı. Bu da yargıda skandal... Süreç bizim açımızdan tamamlandı ama bu dosya hukuk sisteminin defalarca sorgulandığı bir dosya olarak da tarihe geçti.

Editör: TE Bilişim