Türkiye’de uygulanan Maliye uygulaması baştan sona yanlış. Eşit işe eşit ücret denildi. Ancak uygulanmadı. Vergide adalet denildi o da uygulanmadı. Devlet yakaladığını öpüyor. Yani bu ülkede vergisini veren en iyi insan tipi vergisi kaynakta kesilen belli bir maaşı olan ve bordroya tabi olan kişilerdir.

Kaynakta kesildiği için kimsenin itiraz etme gibi bir şansı yok. Ancak bu ülkede çok kazanan az vergi ödüyor. Az kazanan ise çok vergi ödüyor. Ülkemizde böyle bir çarpık bir mali yapı var.

Ankara’da memur iken Dikmen/Kızılay arasında çalışan bir minibüste asılı olan vergi levhası dikkatimi çekti. Levhada 3 yıllık bir beyan gözüküyor ve bu üç yılın tamamı da zarara olarak beyan edilmişti. Öyle ki Dikmen/Kızılay arasında çalışan hiçbir minibüs zarar etmez. Çünkü hiçbir seferi boş olmaz tıklım tıklım dolardı. Hâlbuki ben memurum ve benim bordromdan her ay düzenli olarak kaynakta kesiliyordu. Bu olay benim o zaman vücut kimyamı bozmuştu. Bu anlattığım olay 1990 yılı idi. Bugüne geldiğimiz zaman değişen hiçbir şey yok.

Ben bir gazeteciyim. Bir internet sitesi sahibi ve genel yayın yönetmeniyim. (www.karizmahaber.com) Bundan bir yıl önce vergi levhası çıkarmak için Samsun Zafer Vergi Dairesine müracaat ettim. Bana denildi ki kendine bir muhasebeci bulacaksın. Senin dolu veya boş beyannamelerini muhasebeci bize e-devlet yoluyla bildirecek denildi. Sen ister kazan ister kazanma. 200 TL Muhasebeciye vereceksin. O ay içinde istersen hiç fatura kesmezsen de her ay 50 TL Vergi dairesine damga vergisi ödemek zorundasın denildi. Ben buna itiraz ettim. Ben A.İ.T.İ.A mezunuyum. Ben kendi beyannamemi verebilirim dedim. Öyle yok denildi. Serbest çalışanlardan sadece Avukatlar kendi beyannamelerini verebiliyor, onun dışındakilerin tamamı muhasebeci yoluyla beyannamelerini vermek zorundalar denildi.

31 Mart seçimlerine kadar nispeten reklam alıyor ve fatura kesiyordum. Ancak seçimlerden sonra reklamların tamamı kesildi. Belediyeler artık reklam vermiyorlardı. Bol keseden reklam veren belediyeler meğer iflas bayrağını çekmişler ama seçim kazanmak uğruna basına adeta para akıtıyorlardı. Biz ise o akıtılan paradan damla bile sayılamayacak bir nispette reklam almamıza rağmen tevekkül ediyorduk. Seçimler bitti reklamlar kesildi.

Ancak esas cümbüş bundan sonra başlıyordu. Hiç fatura kesmesem her ay 250 TL ödemek durumundaydım. Birde bu arada muhasebeci değişikliği yapmak durumunda kaldım. Önceki muhasebeci benim hakkımda hep boş beyannamelerle beni avutmuş. Yeni muhasebeci ise 2019 yılı Ocak ayını baz alarak kestiğim ama tahsil edemediğim faturaları da işleme koyunca hiç kazanmadığım halde eski hesapla 10 milyardan fazla bana vergi çıkartılıyordu. Sonuçta vergi levhasını iptal etmek durumunda kaldım.

Sevgili okuyucularım biraz şahsi oldu ama konu başlığımıza uygun olduğu için canlı bir örnek olarak anlatmak istedim. Devlet yakaladığını öpüyor. Yakaladığından vergi alıyor. Vergi kaçıranları ise zaman zaman af çıkararak borçlarını ya siliyor yada yarısını öde yarısını affediyorum diyor. Sizin anlayacağınız gibi devlet vergisini düzenli olarak ödeyen vatandaşları ve kaynakta vergisi kesilenleri yolunacak kaz olarak görüyor ve bu çark yıllar yılı değişmeden devam edip gidiyor.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE